Yıldıray OĞUR
“...Emniyet görevlilerinin telsizle uyardığı terörle mücadele ekipleri tarafından yine TBMM’nin Atatürk Bulvarı kapısında durduruldu. Emniyet görevlileri, Orhan Doğan’ı da 'Bir konu için' Emniyet Müdürlüğü’ne davet ettiler. Doğan buna itiraz etmek isteyince, görevliler 'Zor kullanmaya mecbur edilmemek' uyarısında bulundu. Anayasa Mahkemesi’ne itiraz hakkı bulunduğunu bildiren Doğan’a karşı güç kullanıldığı ve polis otosuna binişi sırasında ensesinden itildiği gözlendi.”
3 Mart 1994 gününe ait gazete haberinde bahsedilen görüntü Türkiye’nin hafızasının bir parçası artık. Bir gün önce TBMM’de dokunulmazlıkları kaldırılır kaldırılmaz Meclis kapısından çıkarken gözaltına alınan 6 DEP’li vekilden biriydi Orhan Doğan.
(O gün DGM başsavcısı Nusret Demiral’ın hışmına sadece DEP’liler uğramamıştı Hasan Mezarcı da; hem de daha Meclis’te dokunulmazlığı bile kaldırılmadan evinden alınıp tutuklanmıştı.)
Peki neyle suçlanıyordu DEP’liler? Orhan Doğan hakkındaki en ciddi iddia biri Cizre’de yaralanmış iki PKK’lıyı tedavi ettirmek, birini tedavisi sırasında TBMM lojmanında ağırlamaktı. Leyla Zana için en ciddi iddiaysa Öcalan’la yaptığı söylenen bir telefon görüşmesinde “Sayın Başkanım” diye hitap etmesiydi. Hatip Dicle, Zeli kampına giderek Osman Öcalan’la görüşme yapmakla suçlanıyordu. DEP’liler bu suçlamalarla idamla yargılandılar ve 10 yıl hapis yattılar.
Sonra ne oldu? 20 yıl sonra devlet bizzat HDP’li vekilleri Öcalan’la görüştürdü, herhalde sayın başkanım diye hitap ettiklerini de kaydetti. Kandil’e mektup götürmelerine yardım etti. Hatta devlet bizzat bu suçları kendisi işledi.
Aslında hikâyenin tamamı bir tekrardan ibaret.
1991’de PKK, 'demir perde'nin çökmesi ile siyasi alana doğru açılım yapmış, devlet de SHP eliyle bu açılıma destek vermişti. Sonra PKK, yeniden devrimci halk savaşı hülyalarına kapıldı. Türkiye sınırları içinde Botan-Behdinan Savaş Hükümeti’ni ilan etti, Kürdistan Ulusal Meclisi’ni kurdu. 18 Ağustos 1992 gecesi de kurtarılmış bölge ilan etmek için Şırnak’ta ayaklanma başlattı. Sonra Özal ve Demirel’in temasları, 1993’te Öcalan’ın ateşkes ilanı, MGK’dan af kararına kadar varan ve aynı gece 33 er katliamıyla biten bir çözüm süreci...
İşte DEP’lilere yemin krizi sırasında ve ardından tüm bu suçları işledikleri 3 yıl boyunca değil 1994’te dokunulmasının sebebi buydu.
Peki, sonra ne oldu? Devlet rutin dışına çıktı. PKK’ya ağır kayıplar verdirdi. PKK tarihinin en ağır yenilgisini aldı. Denediği Devrimci Halk Savaşı yine başarısızlıkla sonuçlandı, Irak’ta Barzani ve Türkiye’yle giriştiği savaşlarda ağır kayıplar verdi. Ama bütün bunlara rağmen 1995 seçimlerinde HADEP 1 milyon 200 bin oy aldı.
Silahlı örgütler, karakol basarak, bomba patlatarak düzenli bir orduya karşı zafer kazanamayacaklarını, devlet kuramayacaklarını, bir alan hakimiyeti sağlayamayacaklarını herkesten iyi bilirler. Silahlı eylemler onların asli işlerinin en fazla yüzde 50’sidir. Gerisi o silahla birlikte yaptıkları siyaset ve propagandadır. Bir intihar eyleminin amacı herhalde, eylemin yapıldığı yerdeki herkesi öldürmek değildir. Eylemin kendisi bir güç gösterisidir, mesajdır, ama en çok da o eylemle ortaya çıkacak güç gösterisinden ve siyasi kutuplaşmalardan daha çok adam devşirmektir.
PKK, en başta Kürtleri gericilikten feodalizmden kurtarmak için ortaya çıkmış sekter bir jakoben örgütken, Kürt köylerini basıp, Kürt ağalarını öldürürken, onu bir halk hareketine çeviren de işte devletin kendisi oldu.
O yüzden PKK ve çizgisindeki siyaset, her olan biteni hararetle 90’lara benzetmek istiyor. Çünkü PKK, varlığını 90’ların devletine borçlu. Ancak öyle bir devlet olursa kendi arkaik, eski usul yöntemlerinin işe yarayacağını, değişmek zorunda kalmayacağını, kimsenin kendisini sorgulamayacağını biliyor.
Öcalan’ın Mahir Çayan’ın Politikleşmiş Askerî Savaş Stratejisi PASS’tan epey etkilendiği biliniyor. Çayan’a göre devletle toplum arasında bir suni denge var. Yani toplum aslında devletin ve kapitalist sistemin faşist yüzünü görememektedir. Bu suni dengeyi yıkmanın yolu devletin bu kirli yüzünü halka göstermektir. PKK’nın şehirlere savaşı çekmesinin sebebi esasen o şehirleri kurtarmak değil, bunu yapamayacaklarının farkındalar. Esas amaç devleti halkla karşı karşıya getirmek, suni dengeyi bozmak, mücadele saflarını büyütmek... O yüzden PKK bir taraftan gençleri, kadınları silahlandırıp direniş edebiyatıyla hendeklerin barikatların arkasından ölüme gönderiyor, hemen ardından onların ölümlerini de devletin katliamı olarak satıyor.
İş arabayı atın önüne koşmak aşamasına kadar geldi. PKK ve HDP sözcüleri ve onlar ne derse tekrarlayan solcu, liberal papağanlar, zamanı tersine çevirip devletin müdahalesine karşı hendeklerin, direnişin ortaya çıktığını bile söylüyor artık.
Fakat 110 akademisyen toplanıp içinde tek kelime PKK geçmeyen bir savaş karşıtı bildiri yayınlayıp, PKK’ya lojistik destek vermeye çalışsa da bugüne kadar yaşanmamış bir şey de oluyor. Çatışmaların arasında kalmış sivillerin ölümlerine, kötü manzaralara rağmen, PKK kitleleri şehirlerdeki savaşına, direnişine ikna edemiyor bir türlü.
En son Kandil’den çaresizlik içinde şöyle bir çağrı bile geldi:
“Gençler ve kadınlar başta olmak üzere halkımız kuşatılan şehirlere ve ilçelere girerek orada direnen halkımızla birlikte direnişi yürütmelidir. Tüm Amed halkı, tüm Cizre halkı, tüm Silopi halkı ayağa kalkıp kuşatılan ve saldırı yapılan mahallelere yürürse bu kuşatmalar kırılabilir, saldırılar boşa çıkarılabilir.”
Yine büyük kalabalıklar yürümedi. PKK’nın bedenen yaşlı ama aklen ergen solcu kanadından Duran Kalkan, epey öfkeyle “Hakkarili, Batmanlı gençlerin niye eylem koymadıklarını anlayamadığını, bunu kabul edemediğini” söyledi.
KCK’nin açıklamasında ilginç birkaç cümle daha vardı:
“Türk devletinin saldırıları ağırdır, çıkardığı engeller fazladır; kış koşulları ağır geçmektedir. Bunlar gerçektir. Ama bir gerçek daha vardır; özgür ve demokratik yaşam da ancak bu zorluklara katlanılarak kazanılabilir... Çünkü gün, dayanışma ve ortak mücadeleyi yükseltme günüdür. Gün, namus ve onur günüdür.”
Anlaşılan PKK, askerî olarak zor durumda. Devletin operasyonları işe yarıyor, şehirlerdeki hendek direnişleri de siyaseten ve askerî açıdan başarısızlığa doğru gidiyor. Ama unutmayalım eski bir Genelkurmay Başkanı devletin PKK’yı 7 kez yok ettiğini açıklamıştı. Haklıydı da.
Ama yok olmadı PKK. Askerî yenilgilere rağmen, siyaseten ve ahlaken Kürtler arasında örgütlenmeye yeni kadrolar bulmaya devam etti. Bunu da sağlayan devletin yanlışları oldu.
O yüzden 1994’te hapse atılan DEP’liler 2004’te AB’yle uyum için çıkarıldı. Sonra yeniden Meclis’e girdiler. Bugün kimse de o tutuklamaları savunmuyor. Ama bu tutuklamalarla 10 yıl boyunca PKK’ya “silahtan başka çare mi var” argümanı verildi. Belki bu argümanla binlerce genç daha dağa çıktı.
İşte bu kısır döngüyü kırmadan PKK’yı yenmek mümkün değil. Öcalan’la görüşüp talimat almak, PKK’lıyı tedavi ettirmek, 94’te de bugün de suç. Dokunulmazlık kaldırmaya yeterli suçlar hatta. Bugün HDP’liler için de benzer suçlar bulunabilir.
Ama eğer 20 yıl sonra yine bu suçları bizzat devlet eliyle Kürt siyasetçilere yaptırmak zorunda kalacaksanız saf hukuki ilkesel değil, siyasi bir projeksiyona ihtiyacınız var demektir.
PKK bugün köşeye sıkışmış durumda. İlk defa sadece devlet karşısında değil, esas Kürtler karşısında. PKK’nın peşine takılmış HDP’nin söyleyecek sözü kalmadı.
PKK’yı bu çıkmazdan ancak o eski devlet kurtarabilir yine.
Mesela Kürtlerin PKK’nın elindeki silahın meşruiyetini sorguladığı siyasi kanadına dokunursanız, PKK’ya tanksavar gücünde bir silah vermiş olursunuz. Bırakınız elinde silah olan “direnişçileri”, hendekleri savunarak hem kendi tabanlarında hem de dünyada gözden düşsünler, fırsat verin kendi kendilerini tüketsinler,
Siyaseten, entelektüel olarak zor durumda kalmış bu fikri, yeniden meşru ve popüler hâle mi getirmek istiyorsunuz; onu fikri ve siyasi düzlemdeki köşeye sıkıştırılmışlığından kurtarmak mı istiyorsunuz, akademisyenlerin üzerine onları ahlaken fikren rezil rüsva edecek akademisyenleri değil, YÖK’ü gönderin, hatta savcılar gelip onları tam köşeye sıkıştırmışken kurtarsınlar, duramayıp Beyaz hakkında terör soruşturması açsınlar…
Tabii PKK'lı vururken âyet okuyan polis görüntüsünü PR diye paylaşıp, medyalarınıza aslında Sur’da Haç ile Hilal savaşıyor diye haber de yaptırabilir, haklıyken haksız duruma düşmenin sözlükteki karşılığına adınızı altın harflerle yazdırabilirsiniz...
PKK ilk kez sahiden yeniliyor. Hem de devlete karşı değil, Kürtlere karşı. Sadece askerî olarak değil, siyaseten ve ahlaken de…
Bu çözüm için büyük bir fırsat. Çünkü PKK konuşarak çözüme, siyasete ve silahın hükmünün geçtiğine ikna edilemedi. Devlet PKK’nın çaycısıyla bile müzakere etti ama olmadı. Şimdi de askerî müzakere aşamasındayız.
Eğer barış, çözüm istiyorsanız lütfen bu kez PKK’yı yenilmekten kurtarmayın...
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.09.2025
28.09.2025
22.09.2025
20.09.2025
17.09.2025
10.09.2025
8.09.2025
6.09.2025
3.09.2025
2.09.2025