Yusuf Ziya DÖGER
(Geçmişe Ve Bugüne Dair Bilinç Yapılanmasına yönelik Deneme)
Bireye ait ruhsal yapının şekillenmesinde mizacı nitelikler önemli bir yer tutarken şekillenmenin temel nedenleri ise bireyin geçirdiği toplumsal nitelikli yaşantılarda saklıdır. Bireyin ruh halinin biçimlenmesinde, ait olduğu toplumsal yapının taşıdığı karakter yaşam sürecinde en önemli öğe olma vasfını kazanır. Bu durum ise bireyin ruhsal yapı ve bilinçli tutum düzeyinin biçimlenmesinde toplumsal yaşamın önemini açığa çıkartır.
Toplumsal yaşanmışlıklara dayalı tarihsel süreçler bireylere ait bilinç ve hafızanın inşa edilmesinde etkili olduğuna göre,insanların tarihleriyle kurdukları ilişkiyle oluşan toplumsal bilinç topluma katılan yeni bireylerin kimlik ve benlik oluşumunda da belirleyici öğe olur.
Kürtlerin 19. ve 20. yüzyılda yaşadığı toplumsal trajediler onların, ruh ve bilinç halinin şekillenmesinde etkili olan geleneksel toplum yapısının süreç içerisinde evrilerek değişmesine neden olmuştur.
Kürtlerin ruh haline sinen bu travmatik yaşantılar psikososyal analizlerle ele alındığında, günümüz Kürt bireylerinin bilinç ve ruhsal yapısının geleneksel toplum yapısıyla şekillenmiş Kürt bireylerinin bilinç ve ruh halinden ne kadar farklılaştığını görmek mümkün olur.
Kürtlerin bugünkü bilinç ve ruhsal şekillenmesini anlamak için yaşamış oldukları travmaların etkilerine odaklanmak gerekir ki doğru analiz, sonuç ve okuma gerçekleştirilebilsin.
1800 yılların başından itibaren Osmanlı yönetiminin Kürdistan’ı dizayn etme çabası, Osmanlı Safevi çatışması sonrasındaki Kürt toplumsal trajedilerinin başlangıcını oluşturmaktadır.
İkinci Mahmut’un Batılı anlamda merkezi otorite oluşturma çabasıyla birlikte dönüşüme karşı Kürdistan da geleneksel yapıyı korumaya yönelik direnişler gerçekleşmeye başlar. Ancak bu direnişler bölgesel çaplı alan koruma anlayışını aşamadığı için, direnişe geçen Kürtler açısından başarı yerine daha çok yıkım ve trajediye neden olmuştur.
Dünyayı sarsan 20. yüzyıldaki uluslaşma anlayışının Kürtlere yansıması ise yeni trajedilerin yaşanmasıdır. İki yüzyılı bulan bu trajedilerinin oluşturduğu kaotik ortam Kürt toplumsal yapısının evrilerek yeni biçim almasında etkili olmuştur. Günümüz Kürt bireylerinin bilinç ve ruhsal yapı analizlerinde bu kaotik durum bizlere önemli veriler sunmaktadır.
Kürdistan’ın 20.yüzyılda parçalanarak farklı siyasal egemenliklerin yönetimi altına girmesi, Kürt bireylerinde Kürtlük bilinç ve ruh yapısının heterojenlikler kazanmasında etkili olmuştur.
Kürt coğrafyasında büyük felaketlere yol açan bu paylaşım ve egemenliklere karşı oluşan bölgesel nitelikli direnişlerin akamete uğratılması, günümüzdeki çarpık bilinç ve ruh haline ait gerçekliği anlamak için de işin mihenk taşlarını oluşturmaktadır.
Paylaşımcı egemenler Kürdistan da otoritelerini sağlamlaştırmak adına oluşan tüm direnişleri bastırmak için vahşette sınır tanımamışlardır. Bu vahşi uygulamalardan bir şekilde kurtulmuş olanların önüne sundukları seçenekler ise kirletilmiş bilinç oluşumunun ve zedelenmiş ruh halinin ayak izlerini taşımaktadır.
Kürt direnişlerinin akamete uğratılması paylaşımcı egemenlerce Kürtlerin ontolojik özne olarak değil nesne olarak algılanmasına yol açmıştır. Ki toplumsal yaşamda varoluşu sağlayan temel unsur aslında muhatabı tarafından nesne olarak değil özne olarak algılanmaktır.
Paylaşımı gerçekleştiren siyasal egemenliklerin Kürtleri ontolojik özne olarak kabul etmeyip yaşam alanlarına müdahale etme açısından farklı uygulamalarda bulunmaları ise bilinç ve ruhsal yapıya ait heterojenliğin oluşmasında asıl unsuru teşkil etmektedir.
Kürtler içerisinde nesne olarak değil özne olarak muhatap alınmak isteyenlere egemenlerce direnişlerin sonuçları gösterilerek tercih yapmaları istenmiştir. Bu tercihler karşısında Kürtler, ya yeni trajedilerin yaşanmasını göze alarak direnişe devam edeceklerdi yâda sistemce kendilerine biçilen rollere uygun davranacaklardı.
Kürdistan’ın paylaşımını gerçekleştiren egemen devletlerin toplumsal yaşamda Kürtlere biçtikleri rol ve konumun Kürtlerce içselleştirilip içselleştirilmemesi onların bilinç ve ruhsal biçimlenmesinin dönüşüp dönüşmemesinde etkili olmuştur. Bu durum karşısında Kürtlerin yaptıkları tercihlere göre şekillenen üç farklı bilinç ve ruhsal yapı biçimlenmesi ortaya çıkacaktır.
1)Kendilerine biçilen rol kalıbına girmeyerek biçimlenmek istemeyenler, egemenlerin otoritesi dışındaki yerlerde yaşama tercihinde bulunarak yeni rotalar çizmek zorunda kalanlar.
2)Biçilen rolü benimsememelerine rağmen tercihler karşısında nispi kurtuluşun suskunluk olduğunu düşünerek sessizliğe bürünenler.
3)Egemenlerce biçilen role uygun davranmanın kendileri açısından daha mantıklı olacağını düşünerek sistemle entegre olmayı seçenler.
Bu üç tercih üzerinden şekillenerek heterojenleşen Kürt bilinç ve ruhsal yapı biçimlenmesini irdelediğimizde Kürtlerin günümüzde, Kürtlüğe bakışı ve Kürtlük bilincini anlamak daha kolay olacaktır.
1) Egemen otoritelerin hakimiyet alanı dışına yönelen bu grup bir anlamda diaspora oluşturarak kendi toplumsal dinamiklerini harekete geçirmeyi amaçladılar. Ancak dönemsel koşullardan dolayı kendi halklarıyla sağlıklı bir iletişim kuramayarak sesini tam anlamıyla duyurmaktan yoksun kaldılar. Bu nedenle o süreçte toplumda istenilen düzeyde bir bilinç oluşumuna da yol açamadılar.
Ancak oluşturdukları temellerle bugünkü Kürtlük bilincinin yeniden yeşermesinde etkili oldular. Ki daha sonra ekonomik veya siyasi nedenlerle diasporaya çıkanlar üzerinde etki oluşturarak onların bu bilinç üzerinden kendilerini konumlandırmalarına yol açtılar. Bunlarda süreç içerisinde yayın, iletişim ve benzeri yollarla toplum üzerinde etki oluşturarak Kürt bilinçlenmesine yol açtılar.
Bu grup meşruiyet kaynağı olarak kendi toplumlarını kabul ettiği için egemen sistemlerle hiçbir zaman barışık olma yolunu seçen bir meşruiyet oluşturmaya yönelmedi.
2) Sessizliğe bürünenler ise egemenlerle neredeyse tüm sosyal, ekonomik ve siyasi ilişkilerini keserek kendi dünyalarında yeni bir yaşam oluşturmaya çalıştılar. Oluşturdukları bu yaşam alanlarına zamanla egemenler otoritelerini güçlendirmek adına çeşitli yollarla girmeye başlayınca bunların genç nesillerinde toplumsal bilinç kırılmaları yaşanmaya başlandı.
Özellikle yaşanan trajedilerin gerçek sebeplerini genç nesillere aktarmak yerine geçiştirici açıklamalara dayanan sebeplere başvurmuş olmaları yeni nesillerde Kürtlük bilinci anlamında zihinsel bunalımların oluşmasında etkili oldular. Bu nedenle süreç içerisinde egemenlerin istediği bilinç kırılmaları bu kesimin yeni nesillerinde belirginleşerek ortaya çıkmaya başladı.
Dolayısıyla bu kesimler içerisinde özelikle geçmişinden habersiz olan bir neslin ortaya çıkmasına yol açtı. Ancak bu nesil de egemen sistemin oluşturmak istediği kimlik ve bilinç asimilasyonunu tam olarak benimsemediği için, düşünsel olarak yakınlık hissettikleri sistem muhalifliğini dillendiren siyasal yapılarla entegre olup süreç içerisinde bilinç kırılmasına uğradılar.
Bu gruptakiler özellikle inanç eksenli düşünüşe sahip olduklarından siyasal anlamda sağ ve sol argümanları dillendiren grupların içerisine girerek sisteme muhalifliklerini dillendirdikleri için zamanla kendileri olmaktan çıkarak girdikleri yapılarla aynılaştılar.
Bunlar aslında hiçbir zaman egemen sistemle barışık bir meşruiyet oluşturma amacına yönelmedi. Ki onlara göre entegre oldukları sistem muhalifi siyasal yapılarla sistemi dönüşerek meşruiyet kazanacakları varsayımını önemsediler. Bu nedenle dâhil oldukları siyasal yapılar bunlarda önemli bilinç zedelenmesine yol açarak kırılmalar oluşturdu.
Ancak süreç içerisinde girdikleri siyasal yapıların onlara ve toplumlarına yönelik algılarının art niyet taşıdıklarını fark ettiklerinde yeni arayışlara yönelerek Kürtlük bilincine doğru yönelimler göstermeye başladılar.
3) Sistemle entegre olmayı seçen üçüncü grup ise sistem adına kendi toplumu içerisinde elitik bir yapı oluşturmaya çalıştılar. Aslında bunların çoğu geleneksel yapının hüküm sürdüğü dönemde de toplumun elitlerini oluşturuyorlardı. Ki ortaya çıkan direnişlerin çoğu da bunların mensup olduğu aileler tarafından gerçekleştirilmişti.
Bundan dolayı egemen sistem nezdinde olumsuz algıya sahip olan bu kesimler ise sistemin koruyuculuğuna soyunarak kendilerine yönelik olumsuz algıyı düzeltme derdine düştükleri için kendileri olmaktan çıkarak egemen sistemin sözcüsü haline geldiler. Dolayısıyla bunlardaki bilinç kırılması diğerlerine göre daha riyakâr bir yapı kazanarak ruhsal zedelenmeye yol açtı.
Bunlar toplumsal tabanlarının taleplerine dayalı meşruiyet yerine egemen sistemin isteklerine dayanan bir meşruiyet alanı oluşturma çabası içine girdiklerinden zamanla kendileri olmaktan çıkarak sisteme entegre oldular.
Çünkü uluslaşma öncesine ait meşruiyet kaynaklarının egemen sistemce kabul edilmemesi bunlarda bu tür bir meşruiyet kaynağı oluşturmaya yönelik dönüşüme yol açarak bilinç ve benlik kırılmasına neden oldu.
Ancak buna rağmen süreç içerisinde egemen sistemin bunlara güvenmediği açığa çıkınca günümüzde bunların bir kısmı kendilerini toplumları nezdinde yeniden konumlandırma ihtiyacı hissederek Kürtlük bilincine yönelmişlerdir.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Neden Demirtaş ama HDP değil?
29.05.2018 - Şeyh Said Kıyamında ve sonrasında neden Kırdlar/Zazalar hedef alındı - 1
21.02.2018 - ALANSAL EGEMENLİK VE FELAKET SENARYOLARININ YAZARLARI
13.10.2017 - Hewler Mitingi ve Arka Plan Mesajları
24.09.2017 - Referandum mu? Yoksa korku ütopyası mı?
27.03.2017 - İdeolojik Saplantılar ve Parçalanmış Kafalar..
27.02.2017 - Kürdler Hem Sağdan Hem de Soldan Eritildi
16.02.2017 - Aşiretlerin tarihsel dayanağı - 3
31.01.2017 - Aşiretlerin tarihsel dayanağı-2
28.01.2017 - Aşiretlerin tarihsel dayanağı
22.01.2017
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
kim yapmissa eline saglik.gizli yapilmadigi da ortaya cikan hareketin 14 ay once uyapa girilmis oldugu da ciktiktan sonra hala gorevden almalar yolsuzlugun her yerde oldugunu ve bunun gizlenmeye calisildigini dusunduruyor.suclunun panik halini andiriyor.kim yapmis o mu yapmis bu mu yapmis geyikten baska birsey degil