Yusuf Ziya DÖGER
Bireylerin zihinsel şekillenişi etkisi altında kaldığı düşünüş biçiminin bir yansımasıdır. Bu yansıma toplum bireylerinin tabi tutulduğu resmi ve gayrı resmi diye nitelendirilebilecek eğitim sürecinin izlerini taşıyarak kendisini görünür kılar.
Verilen eğitimin temel dayanaklarını oluşturan argümanlar, süreç içerisinde toplumsal algı anlamında mutlak değişmezler haline dönüşerek bireyler için rölativ düşünebilme yetisini engeller.
Türkiye Cumhuriyetinin eğitim felsefesi ele alındığında eğitim sürecinde bireylerine tekçi bir bakış kazandırmayı hedeflediği açıkça görülür. Bu tekçi anlayış, kendisi dışında kalan her türlü bakışı ötekileştirerek yok etmeyi amaçlamaktadır.
Ki oluşturulan eğitim felsefesinde temel amaç farklı etnik ve dinsel yapılardan oluşan Anadolu coğrafyasında ulus mantığını yerleştirmekti. Bu mantık, Cumhuriyetin ilk yıllarında tüm Anadolu ele alındığında toplun nezdinde öncelikle dinsel algı üzerinden ret edilmiştir. Ancak uygulanan baskıcı yöntemlerle Anadolu halkları bir şekilde susma orucuna sürüklenerek bu ret ediş engellenmeye çalışılmıştır.
Susma sürecinde dinsel argümanların eğitimin dışına çıkartılarak ötekileştirilmesi, Anadolu insanın da maneviyatçı bir ahlak anlayışının dillendirmesine yol açmıştır. Ancak bu maneviyatçı anlayış bir taraftan da yaratılmak istenen ulusçuluk anlayışını öncelemek zorunda bırakılmıştır. Sosyolog Nurettin Topçu, Necip Fazıl Kısakürek ve Arif Nihat Asya bu anlayışın belli başlı düşünsel liderleri olarak karşımıza çıkar.
Dönemsel olarak nispeten rahatlamaların başladığı dönemlerde milli-maneviyatçı anlayışlara dinsel öğeler katma girişimleri görülmeye başlar. Bu dönemlerde resmi ideolojinin reddi mirasta bulunduğu Selçuklu ve Osmanlı üzerinden dini argümanlar kullanılarak yeni bir bakış ve düşünüş biçimi geliştirilir.
Dolayısıyla süreç içerisinde Selçuklu ve Osmanlı argümanlarıyla Türkçülüğü önceleyen Ümmet anlayışı ortaya çıkmaya başlar. Milli Görüş anlayışı bu noktanda beslenerek filizlenmeye başlar. Dillendirdiği milli ve maneviyatçı çizgiye dinsel kılıflar biçerek varoluşunu gerçekleştirmeye çalışır.
Aynı dönemde toplumda Kürd ve Kürdlük dillendirilmese de düşünsel anlamda sol içerisinde dillendirilmeye başlar. Ancak bu dillendirme milli-maneviyatçı cenahta oluşturulan Osmanlıcı ümmet anlayışıyla bağdaşmadığı için bu çevrede revaç bulma şansına sahip olamazdı.
Dolayısıyla bu cenahın dışında kalan sol düşüncenin temel ilkelerinden kaynaklanan duruşu nedeniyle Kürd ve Kürdlük bir şekilde yer edinmeye başlar. (Gerçi yukarıda değinildiği gibi Türkiye’deki sol da çarklarından geçtiği eğitim felsefesinden beri bir anlayışa hiçbir zaman sahip olamadı.)
İşte bu dönemde“Milli Görüş Hareketi” kendi argümanlarıyla solu değerlendirerek onu din dışı anlayış olarak kabul etti. Bu çizginin beslenme kaynaklarında Kürd ve Kürdlüğün kabul edilmesi mümkün olamadı. Çünkü Kürdlük sol içinde filizlendiğinden din dışı bir uğraş olarak ümmetçi anlayışı zedeleyen bir bakış olarak değerlendirildi.
Milli Görüş hareketinin etkisiyle dimağlara çizilen bu anlamdan dolayı Kürtlük bilincine sahip olanlar da bu çizgide kendilerine yer bulamadılar.Bugün Türkiye sınırları içerisinde kendisini bir şekilde dinle ilişkilendirenlerin neredeyse yekûnunun beslenme kaynağı öncelikle bu milli-maneviyatçı çizgidir. Dolayısıyla bakış ve düşünüş algılarında hala bu çizginin izleri açıkça hissedilmektedir.
Milli görüş hareketinde Kürdlere yönelik hak talebine bakışı ancak Osmanlıcı ümmet anlayışı içerisinde söz konusu edilebilirdi. Dolayısıyla onlar için bu çerçevenin dışında kalan Kürdler din dışı bir uğraşın içinde tanımlanarak mensuplarına öteki olarak lanse edildi.
Bugün Türkiye’deki İslamcı çevrelerin Kürd ve Kürdistan algısı Milli Görüşün bu bakışından beslendiği için hala öteki olarak algılanmaktadır. Ki Türklükle bezenmiş bu maneviyatçı İslamcılık ulusçu (milli) bakıştan kurtulamadığı için Müslüman bir halk olduğu halde Kürd ve Kürdistanı hazm etmemektedir.
Ki Dünyanın herhangi bir bölgesinde Müslüman olan halka yönelik saldırılar milli-maneviyatçı İslamcılarda anında karşıt refleks olarak karşılık bulmaktadır. Bu ulusçulukla bezendirilerek oluşturulan Osmanlıcı ümmet anlayışının bir sonucudur. Mısır ve Suriye’de yaşananlara gösterilen tepkileri bu anlayış üzerinden okunmaya çalışılırsak sağlıklı sonuçlara ulaşılabiliriz.
Türk İslamcılarının Rojawa Kürdlerine karşı tavrı hem ümmetçi anlayışlarından hem de (PYD) örgütlü yapılarının sol düşünce dünyasına yakın olmasından kaynaklanmaktadır. Ki onların Kürdlere bakışı ancak bu okuma biçimiyle anlaşılabilir. (Ama anlaşılması kabul edilebilir olması anlamına gelemez.)
Türkiye’de iktidar partisi yetkililerinin tepkilerine bakılınca aslında hangi düşünsel algıdan beslendiğini görmek zor olmasa gerek.Ulusçu eğitim ve milli-maneviyaçı çizgi ile oluşturulan bu düşünsel dünya görüşü tepkilerinde kendisini açıkça ortaya koymaktadır.
Güncel bir durum olarak karşımıza çıkan Erdoğan’ın Esma’ya babası tarafından yazılan mektup karşısındaki ağlama eylemini samimiyet testine koyma gibi bir niyet taşımıyorum. Mutlaka hisler insana belli bir duygu yükü yükler ve bu yük de insanda ağlama şeklinde tezahüre dönüşebilir.
Ancak bir şekilde kendilerine yakın hissedilene gösterilen bu merhamet ve hissiyat duygusunun neden benzer durumlarla karşı karşıya kalan ve düşünsel dünyalarında öteki olarak kodlanmış olanlara karşı tezahür etmediği sorgulanmalıdır.
Eğer bu ülkenin iktidarı ise ve kendi egemenliği altındaki topraklarda yaşanan benzer olaylara sınırları dışında yaşananlar kadar tepki verilmiyorsa davranışları etik ve psikolojik açıdan problemlidir. Sorgulanması gereken şey budur.Duyguları başkalarının acılarına endeksleyerek kendi yanlışlarını ve katliamlarını izole etmeye çalışmanın etik karşılığı mutlaka sorgulanmalıdır.
Kimsenin Kürdlere ağlamasını veya acımasını istemiyoruz. İnsanda merhamet elbette olmalı ama trejedilere bağlı bir merhamet olmamalıdır. Gerçekten Kürdlere iyilik yapılmak isteniyorsa yurtlarına ve huzurlarına kast eden İslamcı çetecilere olan destek kesilsin yeter.
Türkiye’de insanların Kürd sorununa yaklaşımı hep aynı olmuştur. İslamcısından Kemalist’ine, milliyetçisinden solcusuna varana dek. Kürd denilince herkes bir şekilde ulusçulukla bezenmiş ümmetçi argümanlarla piyasaya çıkıyor. Nerdeyse ulusalcı Kemalistler bile bunu dillendirmekte beis görmemektedirler.
Oysa kendilerinin bu tavırla ümmetçiliği çoktan zedelediklerinin ya farkında değiller ya da işlerine öyle gelmektedir. Oluşturulan bu imajın dimağlardan silinmesi yıllar alırken aynı zamanda Anadolu bağrında binleri de almaktadır.
Sonuç:Kürdler olarak düşünsel beslenme kaynaklarımızı bir tarafa bırakarak sadece bize ait olanı talep edersek işte o andan itibaren varlığımızı ebedileştirebiliriz.
Yazarlar
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları


























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
21.02.2018
13.10.2017
24.09.2017
27.03.2017
27.02.2017
16.02.2017
31.01.2017
28.01.2017
22.01.2017