Yusuf Ziya DÖGER
İnsanın, sosyal yaşamda tek düze yapılara mahkûm varlık olduğu varsayımını önceleyen düşünceleraslında yaşamın sosyalitesini kavrayamamış olanlardır. Sosyal yaşamı aynı zamanda çokluk içinde birliği, birlik içinde ise çokluğu barındıran bir olgudur. Sosyal yaşamın dayanağı olan bu olguyu dikkate almayan her türlü düşünce/bakış bir yönüyle eksik ve problemli olup toplumda uzun soluklu olması beklenilemez.
Günümüz toplumsal yapılanmalarında daha fazla önemsenen ve ön plana çıkartılan yaşam modelleri temelde “birlik içinde çokluk”anlayışını barındıran verilere dayanmaktadır.Bu anlayıştoplumsal yaşamdaortak değerler etrafında uzlaşımı sağlayabilmiş ve aynı amacı gerçekleştirme ideali olan toplumlar için geçerli olmaktadır.
“Birlik içinde çokluk”anlayışı toplumsal yaşamda her türlü farklılığın varlığını kabule dayanan ve bu çerçevede toplumsal yaşamın örgütlendirilmesini gerekli görmektedir. Yani devlet yapılanmasını temel çatı görerek bu çatının altında her anlayışın kendi farklılığını ortaya koyacak koşul ve imkânlara sahip olması gerektiği kabullüne dayanmaktadır.
Ortak idealle yönelen inşanlar,ortak irade sembolü olarak kurumsallaştırdıkları devleti “birlik” için yeterli görürler. Ancakbu yapıdadaha iyi yaşam koşullarına sahip olmak amacıyla “çokluğa” yönelirler. Yani her düşünce/bakış kendi gelecek tasavvuru çerçevesinde farklılıklarını öne çıkaran ve buna dayanan anlayışlarıyla varlık kazanarak toplumda var olmayı amaçlar. Bu durum toplum içinde farklılıkların karşılıklı kabulüne dayanan birlikte yaşam örgütlenmesidir.
Bazı toplumlar ters anlayışla toplumsal yapıyı“çokluk içinde birlik” biçimine yönelmek zorunluluğu duyarlar. Günümüzdefederasyonlar şeklindeki devletyapısı gibi. Bu durum üst çatı denilen ortak ideal olan devleti ifade eder.Ancak bu idealle ulaşma mantığı açısından farklılaşan yapıları ifade etmektedir.
Devlet çatısı oluşturamamış etnik topluluklar ırksal birlikteliklerine rağmen düşünce/bakış açısından farklılaştıklarından“çokluk içinde birlik” anlayışına yönelmek durumundadırlar. Çünkü onlar için temel hedef ortak geleceği oluşturacak birlik idealine yönelmektir. Bu birliğin gelecek perspektifi düşünşel farklılıkları yok eden anlayışa evirilmemelidir. Böyle bir durum sosyal yaşam içerisinde farklılıkların gerekli olduğu anlayışını öteleyerek kendisini dayatmaya yönelen yapının oluşumuna yola açar.
Bağlandığı düşünce/bakışınsosyal yaşam açısından yanlış yapabilme ihtimallini göz ardı edenler olup biteni sadece duygularıyla anlamlandırmaya çalışırlar. Dolayısıylasosyal yaşamda farklı düşünüş biçimlerini karşıtlık üzerinden ele alarak anlamlandırmaya çalışırlar.Bu anlayış sosyal yaşamda“çokluk içindeki birliği”ifade eden yapıyı ve farklılığı problem olarak algılar.
Farklılığı, karşıtlık biçiminde algılayanbakış aynı zamanda prensip olarak kendisi dışında kalan her yapıya taarruzu kendisi için hak ve ödev olarak algılar. Bu nedenle yaşama hakkının sadece kendi düşüncesine/bakışına ait olduğu saplantısına girerek, ötekinin sosyal yaşamda varlığını tümden ret etmeye yönelir. Bu mantık beraberinde ötekinin yaşam hakkının olmadığı anlayışını getirerek müntesiplerine rahat hareket etme imkânı sağlamayı amaçlar. Ki bunun altında ise kendi anlayış ve yapısına yönelik meşruiyet arayışı yatar.
Son yüzyıllık süreç dikkate alındığında Dünya üzerinde buna benzer anlayışı önceleyen birçok eylem hem devlet düzeyinde hem de örgütler düzeyinde reel yaşama taşınmıştır. Bu her ne kadar düşünsel gerekçelere dayandırılmaya çalışılsa da aslında temel gerekçe devlet veya örgütlerin “hâkimiyet ve çıkarlarının” çatışmasına dayanmaktadır.
Sosyal yaşam, siyasal düşüncelerin varlık mücadelesine sahne olurken herdüşünce/bakış aynı zamanda kendi meşruiyetini toplum nezdinde sağlamak amacıyla ötekibirine ihtiyaç duymaktadır. Çünkü varlık nedenini haklı gerekçelere dayandırma ihtiyacı her zaman için düşman niteliğindeki ötekinin varlığını mutlak zorunlu hale getirmektedir.
ÖrneğinİTC oluşum aşamasında meşruiyet dayanağı olarak “çokluk içinde birliği” hedefleyerek varlık kazanmaya çalışır.Ama iktidarı ele geçirince bunu öteleyen bir anlayışayöneldiği herkesin malumu. Benzer tavrı bu geleneğin devamı olan Cumhuriyet rejimi de kendi meşruiyetini sağlamak amacıyla sergilemiştir. Hatta TC ilk dönemde toplumsal gelecek için “çokluk içinde birliği” temel amaç edindiği izlenimi oluşturmayı başarmıştır.
TC’nin Anadolu’nun etnik yapısını dikkate alan ve her yapının varlığını kabul eden bir bütünleşme arayışını hedef olarak seçmesi bunun göstergesiydi. Ki bu durum sadece kendi meşruiyetini toplum tabanına yaymak suretiyle sağlama alma düşüncesinin yansımasıydı. Ancak imajını vermeyi başardığı çokluk içinde birlik anlayışını, ayakları sağlam basmaya başladığı andan itibaren yok sayıp dayatmacı anlayışı öne çıkarması asıl hedefi oluşturuyordu.
Bu durumda gelişen tepkileri bertaraf etmenin yolu olarak da, sosyal yaşam içinde ötekinin varlığınıdüşman olarak yansıtarak kendi varlığına meşruiyet kazandırmaya çalıştı. Ki Cumhuriyet tarihi boyunca dış düşman algısının yetersiz kaldığı durumda iç düşman şeklinde tarif edilebilecek bir yapınınher zaman yedekte tutulması bunun göstergesiydi. Çok partili sisteme geçilen dönem öncesi ve sonrasında da bu yöntem merkezi ele geçirenler tarafından hep uygulana geldi.
Toplumlar kendi meşruiyet dayanağı için her zaman zorunlu eylem ve düşüncelere yönelmek zorunluluğu duyarlar. Bunun toplumdaki karşılığı ise meşruiyetlerineyüklenilen anlamlaorantılıdır. Dört parçaya bölünerek başkalarının egemenliğine bırakılan Kürdlerde egemenliğinde bulundukları toplumların bu meşruiyet arayışlarına bilerek veya bilmeyerek aletolmaktadırlar.
Bu egemenler birlik içinde çokluk anlayışını önceleyen sosyal yaşama yönelik hiçbir veri ortaya koymadıkları için Kürdler açısından egemenliklerimeşruiyetten yoksundur. Ki meşruiyetlerine dayanakoluşturacak uygulamalarda ise sadece kendilerine insanca yaşama hakkı tanımaktadırlar.Kendileri dışında kalanların insanca yaşam hakkını görmezden gelmeleri Dünya nezdinde Kürdlerin haklılığına yönelik meşruiyet gerekçesidir.
Sonuç:
Öyleyse Kürdlergelecek tasavvuru oluştururken sosyal yaşamda “çokluk içinde birlik, birlik içinde çokluk”anlayışlarından birini önemsemek zorundadırlarKürdlerin her grubu varlığını daim kılacak şekilde kendi farklılığını koruyarak ortak ideale yönelmelidir. Ortak idealetrafındaki“birlik” yönelimi farklılığı yok sayan anlayışa değil koruyanayönelik olmalıdır. Oluşturulacak bu birlik her çeşit farklılığı kabule dayanan düşünsel anlayışta olmalı ve çoklu yapıyı korumayı amaçlamalıdır.
Buna yönelik veriler birçok konuda Kürdler tarafından açıkça ortaya konulmuştur. Bugün birçok Kürdün düşünsel ve eylemsel anlayışını kabul etmemesine rağmen PKK çizgisindeki partilere oy vermesi ortak ideallerdeki birlik yönelimine verdiği önemin göstergesidir.
Ancak PKK anlayışı elinde bulundurduğu gücün etkisiyle kendisi dışında kalanların tümüne öteki gözüyle bakmayı hala bırakmış değildir. Bu durum ise Kürdler arasında ortak ideallereyönelirken İTC ve TC devlet geleneğindeki uygulamaların gelecekte oluşacağı korkusuna yol açmaktadır.
Dolayısıyla kendisini bir yönüyle farklı his eden Kürdler arasında gelecek açısından tereddütlere yol açarakortak ideallerin gerçekleştirilmesi yolunda ağır tahribatlar oluşturmaktadır. Kürdler için tek çıkış her yapıyı kendi varlığıyla kabul edecek ortak gelecek tasavvuruna yönelmekte yatmaktadır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
21.02.2018
13.10.2017
24.09.2017
27.03.2017
27.02.2017
16.02.2017
31.01.2017
28.01.2017
22.01.2017