Yusuf Ziya DÖGER
Tarih sahnesinde yer bularak toplumlar üzerinde egemenlik gücü oluşturabilen siyasal veya askeri yapılanmaların kendi dönemsel koşullardan soyutlanarak günümüz değerlendirme ve tahlil biçimleriyle açıklanması mümkün değildir. Egemenlik oluşturabilen her yapı dönemininsosyo-kültürel ve politik verileriyle birlikte ele alınmalıdır. Ancak tarih sahnesinde neşvünema bulan medeniyetlerin ve yapıların dayandığı tarihsel arka plan ise sadeceçevre ile oluşturdukları ilişki koşullarıyla açıklanamaz.
Ekonomik, coğrafik, siyasal, askeri vb. koşullarıntarih sürecinde oluşan bu medeniyetlerin geliştirdikleri egemenliğe yön vererek oluşturulan yapılanma biçimine etki ettikleri yadsınamaz. Tarih sahnesinde yaşam bulan ve toplumlar üzerinde egemenlik gücü oluşturabilen bu yapıların dönemsel koşulları dikkate alınmalıdır. Bu yapıların dönemin koşullarından soyutlanarak günümüz değerlendirme ve tahlil biçimleriyle açıklanması ise hiçbir şekilde mümkün değildir.
Tarihi süreçte dünya üzerinde karşıtlık içeren iki başat medeniyetten ve bunların geliştirdiği egemenlik biçimlerinden söz edilebilir. Bu medeniyetlerin belirlenmesinde temel faktörün neye dayandığı ve nasıl şekillendiği belirlenerek çıkarımlarda bulunulabilir. Bu iki medeniyet için coğrafi koşulların belirleyiciliğini dikkate almadan yapılan açıklamaların sakat veriler barındıracağı muhakkaktır. Dolayısıyla Doğu ve Batı medeniyetlerine ait egemenliklerinde coğrafi koşullardan kaynaklı birbirinden farklı dayanaklara sahip olduklarını ileri sürmek mümkündür.
Coğrafi koşullar Doğu Medeniyetlerinde egemenlik paylaşımını daha çok korunma ihtiyacı ve birliktelik üzerine bina ederken, Batı Medeniyetlerinde isegüçsel üstünlük ve bireysel tercih üzerine bina edilmiştir.Koşulların doğurduğu ihtiyaçlar yapılanmaya yön vererek egemenliğin oluşma biçimini şekillendirmiştir. Yani toplumların varlıklarını sürdürmelerinde gerekli olan öncelikli ihtiyaç biçimi diğer sosyal ilişkilere yön vermiştir. Örneğin günümüz Irak topraklarında yaşayan suni Arapların korunma ihtiyacından dolayı yüzyıl boyunca düşman olarak belledikleri Kürdleri/Erbili Bağdat’a karşı tercih etme zorunda olmaları bu ihtiyacın yansımasıdır.
Bu anlamda tarihsel Roma egemenliği ile Mezopotamya egemenlikleriyle kıyasladığımızda Roma’nın güçsel üstünlük üzerinden varlık kazandığı açığa çıkarken, Mezopotamya’nın ise müttefiklik üzerinden varlık kazanmaya çalıştığını görürüz. Ki Mezopotamya’da müttefiklik koşullarına riayet edilmemesi nedeniyle Roma gibi uzun soluklu egemenliklerin sürdürülemediğini müşahede etmekteyiz. Çünkü Batı/Avrupa coğrafyası çoğu zaman varlığın devamı ve korunması açısından dayanışma gerektirmeksizin bireysel yaşama olanağı sunduğundan sadece gücü önemsemek zorunda kalmıştır. Oysa Doğu/Ön Asya medeniyetlerinde coğrafya varlığın devamı ve korunması açısından bireysel yaşama olanak sunmadığı için varlığın devamı sosyal ilişki üzerinden dayanışmaya dayalı birlikte yaşamayı önemsemek zorunda olmuştur.
Toplumların tarihsel süreçte en fazla tepki verdikleri sorunların temelinde egemenliklerini kullanma alanı olmuştur. Eğer egemenliklerinezarar verecek veriler ortaya çıkmışsa o zaman toplum bunu doğrudan doğruya kendi varlığına/ bünyesine yapılmış tehdit ad ederek tepki verir. Kürdistan’ın ve Kürd halkının yaşadığı soruna bu çerçevede bakmak tarihsel bir zorunluluktur. Buna rağmen dönemsel koşullara göre değişen egemenlik algısını göz ardı edersek ortaya konulan tepkiyi anlamlandırmaktan uzaklaşırız.
Tarihsel olarak Kürdistan bölgesinde egemenlik hakkına yönelen saldırılara ait yansımaları görmek her zaman için mümkündür. Persler ile Bizans arasında, İran ve Osmanlı arasında tampon bölge olma niteliği dolayısıyla egemenlik hakkını korunmayı esas alan aşiretsel yapıların oluşumu zorunluluk haline gelmiştir. Tercihlerin güç dengelerindeki değişime bağlı olarak farklılaşması buna örneklik teşkil eder.
Aşiretsel yapı alan koruma düşüncesine dayandığından bu tercih değişimleri aynı zamanda varlığın korunmasına da etki etmiştir. Alan korumanın Kürdler açısından bir nevi egemenlik hakkının kullanımı olarak algılanması nedeniyle birlikteliği bu yapıya saygı gösterenle gerçekleştirmeleri doğaldı.
Kürdistan’ın bu anlamda egemenlik hakkının ihlalini Türklerin Anadolu akınlarıylaMervanilere yönelik gerçekleştiği malum. Ancak Osmanlı’da İİ. Mahmut ile başlayan merkezileşme tam olarak bu egemenliği hedef alan bir adımdı. Ki bu adım iki yüzyıllık sorunun alt verisi olarak ele alınmadıkça doğru sonuçlar çıkarılamaz. Çünkü Osmanlı karşılıklı sosyal çıkara dayalı dayanışmayı ortadan kaldırılarak tek taraflı egemenlik oluşturmak istemiştir. Kürdistan sorunu tarihselve sosyolojik değerlendirmelere tabi tutulurken egemenlik kullanımı göz ardı edildiğinde anlaşılması imkânsız hale gelmektedir.
Osmanlı İran çatışmasında İdris’i Bitlisinin tercihini Osmanlıdan yana kullanırken egemenlik kullanımını dikkate aldığı gözden kaçırılmamalıdır. Hata Aşiretlerin kendileri üzerinde kendileriyle eşdeğerdeki bir gücün egemenliğini kabul etmedikleri ve bu nedenle Osmanlı üst çatısını benimsemeye yanaştıklarını da görmek gerekir.
Sonuç:
Doğu medeniyet yapısı içerisinde şekillenmiş Kürd toplumunun iki yüzyıllık varlık mücadelesini anlamaya çalışırken eşdeğer güçler olarak aşiretleri, neden bir araya getiremediğini anlamak için alan korumaya dayalı egemenlik hakkını dikkate almak zorundayız.
Birinci Dünya savaşı koşullarında Batı,Ortadoğu da dizayn yaparken Kürdleri görmedi şeklindeki değerlendirmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Hata sorunu Sultan Selahaddin’in Kudüs’ü onlardan almasına bağlamak daha yavan bir bakış olur.
Sorun o dönemde de eşdeğer güçler olarak varlıkları devam eden aşiretlerin kendi alan egemenliklerini kaybetmek istememelerinden kaynaklanıyordu. Dolayısıyla Batı kuşatıcı bir muhatap göremediği için sorunu pay pas yöntemiyle çözme yoluna gitti.
Günümüzde Kuzey Kürdistan ‘da aşiretlerin siyasal tercihleri dikkate alındığında belirleyiciliğin siyasi görüş yakınlığı değil eşdeğerdeki aşiret tercihinin etkili olduğunu görmek de bunun bir yansıması. Güney Kurdistan da Federal bir yapı kazanıldığı halde iki parçalı orduyu da bunun üzerinden okumanın zorunluluğu ortadadır. 22/05/2015
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları

















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
21.02.2018
13.10.2017
24.09.2017
27.03.2017
27.02.2017
16.02.2017
31.01.2017
28.01.2017
22.01.2017