Yusuf Ziya DÖGER
Birinci Dünya Savaşı sırasında Rusya’da meydana gelen “Bolşevik Devrimi” savaş öncesi yapılması planlanan paylaşımları suya düşürdü. Sömürgeleştirme planlamasında aynı cephede yer alan İngiltere ve Rusya’nın farklılaşması yeni tutumların sergilenmesine neden oldu. Türkiye, İran ve Afganistan çizgisinde daha önce sömürgeleştirilmeleri düşünülen alanlarda zorunluluk gereği bağımsız devletlerin kurulmasına göz yumuldu. Ancak bir farkla, bu alanlarda kurulan devletlerin Militarist ve monist anlayışa dayalı olmaları esas alındı.
Normalde sömürgeleştirmesi düşünülen bu devletlerin sınırları içinde kalan farklı etnik kökenlilere ait topraklar esas alınarak -sınır kabul edilerek- farklı devletlerarasında paylaştırılmıştı. Oysa ortaya çıkan yeni durum bu paylaşımı sekteye uğrattı. Bu nedenle söz konusu alanların ileride sorunlu kalması ve istenilen anda sorunun işlevselleştirilebilmesi (etkinlik kurabilmek) için bu alanlarda kurulmasına izin verilen militarist anlayışa dayalı devletlerarasında paylaşılmasına ses çıkarılmadı.
Kürdistan topraklarının bu çerçeve ve mantığa dayalı olarak Türkiye ve İran arasında paylaşılmasına (Irak ve Suriye sömürgeleştirilen alanlardı ve sömürgelikleri resmen son bulunca onlarında Militarist niteliğe bürümelerine dikkat edilmelidir.) göz yumuldu. Esasında normal paylaşımda ne Osmanlı ne de Pers bakiyelerine devlet olma izni verilmeyecekti. Ancak hesaplar “Bolşevik Devrimi” ile ortada kalınca yeni hesap gereği buna izin verilmek durumunda kalındı. (İstanbul işgal edilmiş olmasına rağmen, işgali gerçekleştiren İngilizler tarafından işgalin sessiz sedasız sonlandırılması bunun bariz örneğidir.)
Ancak sömürgeleştirilmeyen bu alanlarda kurulmasına göz yumulan devletlerin militarist bir anlayışı esas alması öncelikli hedef olarak benimsenmişti. Çünkü militarist anlayışa dayalı devletler farklı etnik kökenliler için sürekli rahatsızlığa sebep olacak unsurları barındırmaktaydılar. Farklı nitelikleri üzerinden toplumun bir kesimini sürekli rahatsız edilerek tetikte olmasını sağlayacak militarist devlet yapılanması ileride uygulanması muhtemel projeler için zorunluydu. Çünkü amaçlanan projeye ileride geçilmesi için içeride baskı unsuru gerekmekteydi.
Bu nedenle militarist ve monist –tekçi- anlayışla kurulan devletler, temel felsefeleri gereği esasen hiçbir şekilde iç barışı sağlayabilme kabiliyetine sahip olamazlar. Şimdi şuna dikkat edelim. Militarist anlayışı temel alan devletlerin varlıklarını koruma yolu sürekli olarak iç ve dış düşman olgusunu canlı tutmalarıdır. Böylece kamuoyunu meşgul edilerek devletin militarist eylemlerine hem haklılık kazandırılacak hem de kamuoyu desteği sağlanarak, devletin varlığına yönelik meşruiyet kisvesi temin edilmiş olunacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin doksan yılı aşan uygulamalarına bakıldığında söz konusu tutumu sergilemekten hiçbir zaman vazgeçmediği görülür. İçeride var kılınan düşman olgusu zaman zaman değişse de hep toplumun huzuruna kast eden düşmanların var kalması sağlanmıştır. Var edilen düşmanın tek olması bazen militarist anlayışa sahip devletin asıl amacının şeffaflaşmasına yol açacağı varsayılarak buna karşıtlık arz edecek ikinci bir düşman olgusu daha var edilme zorunluluğu duyulmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti açısından süreç içinde değişen iç düşmanlardan birisinin düşünsel temelli olması önemlidir. Çünkü militarist ve tekçi anlayışın farklı kesimlerce benimsenmesi ancak bu şekilde sağlanabilmiştir. Örneğin AKP iktidarına kadar İslami –İslamcı düşünenler- anlayışa sahip olanlar devletle pek barışık olmadıkları halde AKP iktidarı üzerinden hem devletle barıştılar hem de statükonun savunucusu haline geldiler. Doksan yıllık süreçte buna dair örnekler çeşitlendirilebilir. Mesela DP iktidarı ile Osmanlı döneminden kalan eşrafla devletin uzlaştırılması gibi. Yetmişli yıllarda CHP üzerinden solun buna yönlendirilmek istenmesi de bir başka örnektir.
İkinci düşmanın etnik kökenli olmasına dikkat edilmesi ise toplumda var olan farklılıkları minimize edilmesine araç kılınmıştır. Böylece küçük çaplı etnik farklılıkların –Çerkezler, Gürcüler, Lazlar gibi- kendilerini tehdit altında hissederek militarist ve monist devlet etrafında kümelenmeleri sağlanmıştır. Türkiye Cumhuriyetinin etnik kökenli düşman algısını Kürdlere yöneltmesi sadece demografik niteliklere bağlanılamaz. Aynı zamanda sınırlarını aşan ve diğer devletlerin kendisine komşu alanlarındaki varlıklarıyla da doğrudan doğruya bağlantılıdır.
Militarizmin önemli bir örneği olan Türkiye Cumhuriyeti sıkıntılı anlarda elindeki ipleri gevşeterek farklılıkların kendisini ifade etmelerini sağlayan siyasi ortamlara kısmen izin verdiği halde, elindeki iplerin kayacağını hissettiği noktalarda ise militarist kimliğini öne çıkararak önlemlere başvurmuştur. Varlığını dayandırdığı temel felsefi ideolojisini de bu şekilde doksan yıldır sürdürülmektedir.
Militarist felsefeyle şekillenen örgütler ise varlıklarına meşruiyet kazandırmak için devlet olanaklarından yoksun olduklarından, kendilerine yönelen kitleleri sürekli mobilize tutmanın gerekliliği nedeniyle günü birlik faydaya dayanan eylemlere yönelmek zorundadırlar. Buna rağmen de içinden çıktıkları toplumun genel beklentisini ve amacını günü birlik faydacı eylemlerin arkasındaki asıl niyet olarak kitlelerine lanse etmekten de çekinmezler. Böylece mobilize edilen kitlenin sorgulama yapmasına imkân tanınmamış olurlar.
Militarist devletler içinde gelişen örgütlerin temel mantığı militarist felsefe ile şekillendiği için tıpkı o devletler gibi farklılığa tahammülsüzdürler. Çünkü zihin dünyaları monist anlayışla donatıldığından kendi içlerinde muhaliflik sergileme kabiliyeti olanları militarist devlet tutumu gibi iç düşman algısı içine sokarak ötekileştirip yok edilmelerini sağlamaktadırlar. Kuzey Kürdistan’da militarist Türk devletine karşı kurulan Kürd siyasi veya örgütsel yapılarında bunu görmek her zaman mümkün olmuştur.
Bugün Kuzey Kurdistan’da egemen olan Kürd örgütsel yapısı da bu anlayıştan beri olmadığı için ortamın normalleşmesini kendi kitlesini denetleme açısından sıkıntı olarak algılamaktadır. Dolayısıyla farklı argümanların rahat dillendirilmesini sağlayacak ortamın oluşmasını kendi alehine görmektedir. Varlığını daim kılmak ve kendisini meşrulaştırmak için de çatışmalı ortamın sürmesinden fayda ummaktadır.
Son seçimde HDP’nin sağladığı siyasi başarı militarist Türk devletini endişeye sokmuştur. Dolayısıyla prokvatif niteliğe bürünerek sağlanan siyasi başarıyı toplum gözünde niteliksizleştirmeyi amaçlamıştır. Ancak HDP de buna çanak tutarak siyasi başarısını militarist Türkiye Cumhuriyeti devletine kurban etmiştir. – seçimden hemen sonra Diyarbakır’da Hüda Par taraftarlarıyla girişilen kavga ve karşılıklı öldürme eylemleri bunun bariz örneğidir- Siyaset ortamının mutlaka siyasi rakip doğuracağı gerçeği HDP tarafından kolay kabul edilecek bir durum değildir. Bu nedenle de oluşan siyasi yumuşama ve uygun zemini Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte yok etme yoluna başvurarak kitlelerinin mobilize kalmasını sağlanmıştır.
Türkiye Cumhuriyetinin Militarist karakteri ve bu karakterden etkilenerek şekillenen örgütlerin farklılıkları duyma kabiliyeti olmadığından kendi anlayış ve bakışlarını mutlak kabul etmektedirler. Oluşması muhtemel siyasi zeminin oluşmaması için de gerektiğinde müdahale etme kabiliyetini de kurumayı temel alırlar. Bunu hem militarist devlet hem de militarist örgütler kendileri açısından vazgeçilmez durum olarak görürler.
Şimdi, otuz yıllık savaşın gerçek anlamda hakların teslim edildiği bir barışa neden verilmediğini daha kolay anlaşılması mümkün değil mi? Tabi ki girişte kullanılan tarihsel bağlamı da unutmamak gerekiyor.
Çünkü sömürgeleştirilmesi kararlaştırılan Osmanlı topraklarının Anadolu kısmı zorunluluk nedeniyle militarist anlayışa sahip bir devlete terk edilmesi ve bölgenin en büyük etnik yapısını oluşturan Kürdlerin farklı militarist devletlerarasında paylaşılmasına göz yumulması bugün açısından da manidardır.
Belki de Kürdlerin devletleşme zamanı geldiği için doğum sancılarına bilerek izin verilmektedir.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları














































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
21.02.2018
13.10.2017
24.09.2017
27.03.2017
27.02.2017
16.02.2017
31.01.2017
28.01.2017
22.01.2017