Cem SANCAR
Başka âlemlerde kayboluyorum bazen. Bazıları buna rüya diyor. Oradan bizim gezegen bir başka görünüyor.
Mesela kendimi yemyeşil çayırların ortasında tepeleme domates, peynir ve ekmekle dolu bir nimetler masasında, 12 yaşında buluyorum.
Ama aksilik bu ya, bir türlü tam göremiyorum! Gözümü açmaya çalışıyorum, olmuyor. Sadece bölük pörçük görüntüler. Etrafta benim yaşımda çocuklar var, seziyorum. Kâğıt toplayıcısıyız herhalde bilmiyorum, ellerimiz kirli. Emeğimizle geçiniyoruz.
Neden sonra biri benim göremediğimi anlıyor. Elini önümdeki peynire uzatıyor! Çok az bir açıyla elini yakalıyorum. "Ayıp ediyorsun birader önündekinden bir sandviç yapsana kendine" diyorum. Utanıyor, peki diyor.
Aciz olmak, gariban olmak, zayıf olmak ne zor iş! İyi sandığın insanlarda bile kötülük damarlarını kışkırtıyor...
Kötülüğü kışkırtan kalpsiz bir cumhuriyetti bu eski cumhuriyet, diye düşünüyorum. İnsafsız bir grup insan, ecnebi karikatürü bir acente burjuvazisi hayatımızı tam 100 yıl nasıl da cehenneme çevirdi?
Kör etmişler bizi, körlemesine yaşamışız.
Kör olunca fakat yan etki olarak insanın zihni daha bir açılıyor. Bir üçüncü göz alında şakıyor:
Sol düşüyor aklıma. İşin en başında bir umut, kalbi kırıkların, incinmiş varoş çocuklarının cehennemden kaçış biletiydi. Böylece sürekli baharın olduğu bir dünyaya geçilecek, kuvvetlinin zayıfı ezdiği orman kanununu bitirilecek, yeni bir kardeşlik kurulacaktı. Böyle olmadığını silahlar patladığında anladılar ve sordular: Buradan çıkış yok mudur usta?
Yoktu! Türk Solu hiçbir zaman gariplerin yanında olmamıştı çünkü. Seçkindi,
Kemalist'ti. Kemalist rejimde sınıflar olmadığından 1 Mayıs zaten yasaktı! Adnan Menderes, ancak darbeden hemen önce 1 Mayıs 1960'da radyoda yaptığı konuşmada 1 Mayıs'ı işçi bayramı olarak ilân edebilmişti.
Kurucu cumhuriyet 1 Mayıs'a "irtica" diyordu! Keskin Keserin Askerlerini kalpten götürecek en büyük gerçek ise şuydu: Osmanlı'da 1 Mayıs serbestti.
1947'de CHP'nin Çalışma Bakanı Reşat Şemsettin Sirer "Devletçiliği, ana şiar olarak kabul ettik.
Eğer irtica yapacaksak, devletin vazifeleri hususunda haiz olduğumuz telâkkilerden vazgeçersek veya bunlardan kırk, elli, hatta otuz sene evvelin modası olan liberal nizama dönecek olursak" olmaz diyordu. Liberal dediği Osmanlı zamanlarıydı...
1923 yılında cumhuriyetin ilânından aylar önce İzmir İktisat Kongresi'nde işçi temsilcileri, sendika ve grev hakkının tanınmasının yanında, 1 Mayıs'ın işçi bayramı olarak benimsenmesi kurucu liderlerin diğer yalandan sözleri gibi çabucak unutuldu.
1934 yılında da bahar bayramı oldu, geçti gitti. Eski sosyalistler anılarında, her 1 Mayıs öncesi evlerinden toplanıp "bahar" bayramı geçinceye kadar karakollarda misafir edildiklerini anlatırlar.
Esas şaka gibi gerçek ise şuydu: Almanya'da 1 Mayıs'ı ulusal bayram ve resmî tatil günü ilân eden bizzat Hitler oldu. 1 Mayıs, Nazi partisinin "ezginleri" uyutmak için kullandığı en mühim kutlama günlerinden biriydi...
Bunları düşünürken yine o çayırın ortasında bir ergen olduğumu hatırlıyorum.
Evet, bir türlü gözlerimi açamıyor, göremiyorum. Sağ kolumun sakat olduğu eski yılları düşünüyorum. Kolum göğsüme bağlı gezdiğim yılları. Çolaklığı! Nasıl itilip kakıldığımı, nasıl aşağılandığımı...
Ama bu öyle değil. Kör olmak pek bir fena!
Allah'ım gözlerimi açmaya çalışıyor ama yandan, kulağımın içinden yüzümü ve yanağımın bir kısmını ancak görebiliyordum.
Demek ki şaşıyım! Kör olanın gözü, kulağında oluyor demek ki. Garip, ezik olanın kulağı açılıyor önce.
O can kuşumun, o ikindi peygamberinin sözüyle "İslam garip başladı, başladığı hale dönecektir" ne mutlu gariplere diyen, insanlar tarağın dişleri gibi eşittirler, diye fısıldayan bir şeydi belki asıl hakikat.
Hayalin bu esnasında çayıra saman kahvesi renginde uzun saçlarıyla bir kız giriyor!
Sadece siluetini seçiyordum. Süpürgeye benziyor saçları, ta topuklarına kadar uzanıyor. Ne kız ama!
Çayırdakiler kıza doğru hareketleniyorlar. Çekim gücü var, belli. Bir iyileştirici ışık, adı "Adalet" mi yoksa?
Acaba bu "süpürge saçlı güzellik" bir yarı-köre bakar mı diye heyecanlanıyorum. İhtimal, ayağımıza gelmiş bir mucizedir diyerekten son gayret peynir aranıyorum! Ona çok şahane bir sandviç yapacağım.
Belki bana da dokunur, benim de gözümü açar diye umutlanıyorum...
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2021
13.09.2020
7.09.2020
30.08.2020
23.08.2020
16.08.2020
27.07.2020
21.07.2020
15.12.2019
18.11.2019