Cem SANCAR
Medya arsenikli bir dil kullanıyor. Yanmış NTV aracının önünde fotoğraf çektiren Can Dündar'dan beri böyle bu işler.
Star gazetesi sahiplerine yapılan silahlı saldırılar kadar korkunç olan gazete yazarlarını evinin önünde yumruklamak.
Kim olursa olsun...
Eğer sopalar konuşacaksa klavyeleri, kalemleri, kitapları bırakıp taş devrine geri dönmeliyiz. Semtlere ringler inşa etmeli, hakem eşliğinde dövüşmeli, birbirimizin kafasını gözünü nizam intizam içinde yarmalıyız. Kimin kası kuvvetliyse, kimin sopası çiviliyse o konuşsun. Biz susalım...
Demokrasiyi ve eşitlik hukukunu değil, bir tahkir dilini kullanıp duranlar, ülkeyi apaçık oranlarda halktan iltifat görerek yöneten siyasi çoğunluğun temsil ettiklerine karşı amansız bir düşmanlığı öne çıkaranlar provokatif bir hayat icat ediyorlar.
Hukuksuzluğa zemin hazırlıyorlar.
Bu çok tehlikeli bir oyun. Bu oyuna gelinmemeli. Kendimize yapılmasını istemediğimizi, kimse için istemediğimizin altı daha çok çizilmeli...
"Herkesin saldırganı kendine kuzgun gözükür!" yaklaşımı, açıkçası "Gezi'nin alkışlanır Vandalizmi"ni takiben medyadaki egemen söylem.
Mühim olan şu; kindar savaş dilini toprağa gömmek. Üstüne beton atmak.
Terör saldırılarını görmezden gelmeye çalışanlarla, artık gına gelen Erdoğan-fobya ile; insanların örfüne adetine, ibadet biçimine, etnik kimliğine ayrıştırıcı vurgular yapancüretkarlık aynı kaptan beslenmekte. Orası açık.
Evet biz yerliyiz! Yerli olmak, bu ülkeye sevdalı insanların kol kola girmesidir bence. Sevdalı olmak ve insanlara insaf raddesinde yaklaşmak...
Bu ülkede nasıl Yeni Türkiye taraftarları varsa buna direnenler de var. Olacak.
Mühim olan bu sureci konuşarak, tartışarak geçirmek! Lisanımünasiple ve ağzımıza uçaksavar yerleştirmeden, damağımızda TNT kalıpları patlatmadan, patlatanları teşvik etmeden.
"Dinimiz, imanımız" birbirimizi dinlemek olmalı. Kutsalımız ise ülkenin yeniden ayağa kalkması, kanatlarını açmasına duyduğumuz inanç!
Bu edebi, örf ve adet yapmalı, bu itikadın mükâfatlarını yeni bir kardeşlik inşa etmek için kullanmalı...
Yeni Türkiye taraftarları arasında, nasıl ki envaiçeşit İslami eğilim varsa, ateistler, gayrimüslimler, farklı hayat süren her çeşit renkten insanlar da var! Bir kere bunu anlamalıyız.
Gerilimli günlerdeki yakışıksız konuşmaları, eskinin genetik arızalarıyla yaptırılan düz kontakları, "yüzyıllık yalnızlığın" tetiklediği evhamları, zenginliğin paylaşımındaki finans-oligarşik barikatları, vicdanlardaki tıkanmaları işaret etmek tam da o yerli sevdanınsonucu.
Çok sesli bir demokrasiyi yaratacak olan toplumsal mutabakatın ancak Allah korkusu olan bir şefkat toplumunda gerçekleşeceğini tekrarlayıp durmamızın bir nedeni de o!
İslam bilgelerini hatırlamamız, kavgacı değil kucaklaşmacı bir zihniyeti tabir edip durmamız hep o yüzden.
Yerli olmak, kalpten konuşmak demek! Kalbimizde oturan kadim bilgeye kulak vermek demek...
Oysa nefret dili toplumun bilinçaltlarında uyuyan bir atık! Bu tahrik edici, tacizkâr virüs ülkenin totaliter geçmişinden kalan bir tümör. Bu kanser ancak olgunluğun, tekâmülün şifasıyla dumura uğratılabilir.
Bu çirkin şey yatıp beslendiği yosunlu güdülerin sığınağından ancak böyle sökülüp atılabilir. Bu zehrin, bu "nefsi emare bodrumunun" kapısı ila nihai bu şekilde mühürlenebilir...
Bu konuda lafı hiç eğip bükmeden ittifak etmeliyiz.
Düşünüyorum da: Bu seçim dönemi mezuniyet sınavımız olabilir.
Zorluklara, her türlü yarılmaya, hayal kırıklıklarına rağmen, evet açıkça ama zinhar yıkıcı değil, inşa edici bir dil kullanmalı.
Sürekli eski vesayetçi, inkârcı yılları, darbe yılarını hatırlatan ve nerelerden nerelere geldiğimizi söyleyen cümleler tersine işliyor. Bir yaşlılık belirtisi, bir kuşak çatışması yaratıyor.
Söylenenler doğru, biliyoruz. Fakat millet yeniliklere alıştı, daha iyisini istiyor. "Geçelim bunları, ileriye bakalım" diyor...
Termodinamik bir serap görüyorum belki, bilmiyorum!
Bence sular seller gibi akan bir feragat sarıyor kavgadan yorulmuş bu toplumu.
Öfkeden, hınçtan, laf koymaktan kaçan bir fedakârlık...
Haysiyetli bir barış, bir sükûnet isteği kılcal damarları zorluyor.
Anadolu bilgelerinin torunlarıyız. Hakaret etmek, fitnelemek, zem etmek ve karşımızdakine sağır olmak bizim işimiz olamaz.
Fikirlerimizden ve ideallerimizden geri durmadan, karşımızdakini dinlemek için sözü aklımızın marifetiyle masaya koyar, kalp kalbe konuşabiliriz. Hafızayı bir nebze zorlasak yeter, böyle bir medeniyet genlerimizde atmakta.
Onu diyorum. Birbirimizin gözlerinin içine baksak ve kalp kalbe konuşmak için şöyle başlasak:
Herkes çıkarsın kalbini, rest çekiyorum hepinize!
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2021
13.09.2020
7.09.2020
30.08.2020
23.08.2020
16.08.2020
27.07.2020
21.07.2020
15.12.2019
18.11.2019