Cem SANCAR
Geçtiğimiz yüzyıldı, bir senaryo yazmıştım. Yüzyıl dememe bakmayın 2000'lerin başıydı. Hükümet değişmiş ama sistem yerinde kalmıştı. Ülkeyi hâlâ el altından başkaları yönetiyordu.
Gazeteciliği bırakmış sinemaya dönmüştüm. Rahmetli Ayşe Şasa ile duayen senarist, eşi Bülent Oran'dan övgü almıştım. Lakin, "Sana yazık olmuş, kimse bunu çekmeye cesaret edemez" de denmişti! Senaryonun fikri, eski cumhuriyetle naif bir hesaplaşmaydı. Çaresiz filmi kendim çekmeye karar vermiştim.
Bir oyuncu atölyesi kurdum. Diğer yandan teknik ekiplerle, ünlü genç oyuncularla görüşüyorduk. Ev-ofiste her gün 10-15 kişilik gruplar çalışıyor, bir taraftan da sponsor görüşmeleri yapılıyordu.
Bütün saflığımızla Kültür Bakanlığı Sinema Desteğe başvurmuş, birkaç arkadaş bütün kaslarımızla savaşa geçmiştik.
Ne var ki Kültür Bakanlığı bizi, birtakım şeyleri koruma şeysinden reddetmiş, dımdızlak ortada kalmış, küçük bütçemiz suyunu çekmiş, kredi kartları patlamıştı...
Bir gün yolumuza bir yapım ortağı çıktı. Randevu verdi, şık bir AVM'de buluştuk. Ünlü modacıların birinin kıyafetiyle geldi. Pek havalıydı. Mimardı, villa yapıp satarak servet yapmıştı.
Film öykümüzü okumuş, katılmaya karar vermişti. Her türlü desteği verecekti. Tek bir isteği vardı, hazırlık dahil tüm süreçlerde yanımızda olmak istiyordu. Kabul ettik. Ertesi gün çalışmaya başladık.
Şahıs geldi, masaya oturdu. Biraz filmin felsefesini konuştuk. Daha doğrusu biz konuştuk, o dinledi. Giderken şık deri çantasını açtı, bir kitap cildi gösterdi. Bir Kur'an tefsiriydi. "Aynı kafadayız" dedi. Buna daha bir sevindik.
Sözleşme yapıldı ama bir türlü sermaye ortaya konamıyordu. Çünkü arkadaşın parası bir nedenle İngiltere bankalarındaydı! Transfer için aşılması gereken sorunlar geciktiriyordu. Olurdu, beklerdik...
Diğer bir gün geldi, senaryodaki kızlar 'gay' olsun teklifi yaptı! Kızların birer hakikat arayıcısı olduğunu, yol arkadaşlığını anlattık. "Peki" dedi. Fakat içimize bir şüphe düşmüştü.
Arkadaşın eli hiç cebine gitmiyor, masraflar çığ gibi büyüyordu.
Sonunda adama hadi dedik, çekim için nefes tükendi artık dedik. "Tamam" dedi. "Mübarek cuma elinizde!"
Gittik bankada bekledik, bekledik, bekledik. Banka kapandı.
Hafta sonu aradı. Şöyle olmuştu, böyle olmuştu, falandı filandı.
Artık işin cılkı çıkmıştı. Açtım Google'ı adamın ismini yazdım. Karşıma çıkan şuydu: Mimarlık bürosundaki işinden atılmış biri, şehrin en göbeğindeki hazineye ait bir araziyi, sahte bir Resmi Gazete ilanı basarak, 1. sınıf bir inşaat şirketine satmıştı! Adamları milyonlarca dolar dolandırmıştı.
Fakat eleman öyle pervasızdı ki, lüks bir semtteki evinde, garajında lüks arabalar ve milyonluk saat koleksiyonuyla yakalanmıştı. Bizim yapımcımız sabıkalı bir dolandırıcıydı yani...
Final bence belli olmuştu. Ekibi dağıttım, haciz memurlarını beklemeye başladım.
Sonra telefonu açtım: "Lan evladım bizim neyimizi dolandıracaksın? Zaten batmışız. Gel senin hayatını kitap yapalım, belki oradan bir şey yaparız!" Karşımdaki "Sen kalbini bozmuşsun, ben sözümün eriyim, yarın yanındayım" demez mi!
Ertesi gün bizimki gerçekten geldi. Belinde silaha benzer bir kabarıklık vardı. Karşıma oturdu, çantasından strece sarılmış koca bir para destesi çıkardı. Tey Allah'ım, tokatçıların eski yöntemiydi bu! En üste bir para konur, alta dizilen gazete kağıtlarıyla deste görüntüsü verilirdi.
Ayağa kalkıyormuş gibi elimi aniden uzattım. "Ver" dedim "bi'bakayım!" Panikle fırladı. Daha "Dur!" falan demeden de kaçtı, gitti...
Macera bitmişti. Her bitiş bir hafiflemeydi. Çünkü ideallerinin peşinde ipi şu veya bu şekilde göğüslemek kalbi sakinletiyor, adam olana yeni idrakler hediye ediyordu.
Ofisin penceresinden baktım. Tırışkadan kurnaz, İstiklal Caddesi'nde son model yırtmaçlı gömleğini tuhaf bir kuyruk gibi ardında sallayarak, yıkıla döküle koşar adımdı. Kafasında sanki plastik boynuzlar parlıyordu!
O, kalabalıkta kaybolurken, "Ne zaman bir yalan açığa çıksa bir dönem kapanıyor, yeni bir hayat başlıyor" diye düşündüm.
Gerçekten de Allah, sevdiklerini uyandırmak için işaretlerini yere göğe asıyordu...
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2021
13.09.2020
7.09.2020
30.08.2020
23.08.2020
16.08.2020
27.07.2020
21.07.2020
15.12.2019
18.11.2019