Cem SANCAR
Buğday filmine klasik bir sinemada gidelim dedik. A bir baktık filmi kaldırmışlar! AVM sevmez olmamıza karşın birinde seans bulduk. A, üç saat sonraya ertelenmiş!
Buğday filmine gösterilen 'ötekileştirmeyi' aşmak kolay olmadı yani, onu söylüyorum...
Film bana göre Semih Kaplanoğlu'nun ustalık yolunda bir berzah, bir kıstak, başka bir gerçekliğe geçişinin ürünü.
Buna tasavvufta seyr-u süluk da denmekte. İnsanın hakikati arayış yolunda kendini buluşunun hikâyesi. Filmin macerası bu...
Ama derdi modern dünyanın karşılaştığı dertlerle hemhal. Küresel felaket, dünyanın narsist hırsla zehirlenmesi ve genetik hamlelerle bozulan tohumların kendini yok etmesi! Çölleşme, açlık, kıtlık, insanlığın sonu...
Film, gerçek bir tohum bulmak için yola çıkan idealist bir bilim insanının, ultra-kapitalist şehri yanına Andrei adındaki arkadaşını alarak terk etmesi, insanı cazırt diye yakan yasal sınırları bir kadın isyancının rehberliğinde geçmesiyle başlıyor. Amaç daha önce yasak topraklara göç etmiş bilim adamını bulmak ve ona bozulmamış tohumların sırrını sormak.
Sonunda gizemli şahsı bulurlar. Fakat o "Benimle yolculuk yapamazsınız" diyerek onları kıyıda bırakır ve sandalıyla uzaklaşmaya başlar.
İşte tam bu noktada Andrei kalakalır ama sakallı adam suya atlar, sandala çıkar: "Beni de al birlikte arayalım tohumu!"
O sahneyle birlikte iyice, 'Hızır ve Musa' meselinin içine dâhil oluruz. Bilindiği gibi Hz.
Musa, Hızır aleyhisselâma "Beni al yanına hikmetinden öğreneyim" demiştir. Hz. Hızır da "Dayanamazsın" diye onu uyarmıştır. Sonunda birlikte yolculuğa çıkarlar...
Yolculukta kahramanımız, gizemli adamın yaptıklarına itiraz eder durur. Mesela adamın sandalı delmesi ve ölü gibi suya uzanarak uçan dairenin onları öldürmesinin önüne geçilmesi, vesaire.
Yönetmenin bu distopik, ters-ütopya kurgusunda, zamanı aşan muazzam bir atmosfer yaratmasını, siyah beyazı kullanma cesaretini, parlak bir görüntü yönetmenini yöneterek geniş resimlerdeki tablo estetiğini, yakın planlarda bizi oyuncuların içine çekerek konuya dâhil etmesini, filmin doğa seslerinde uçsuz bucaksızlık hissini kulaklarımıza kazımasını, 'Hayy' denince yanan kandilleri, 'Hu' sesiyle Muhammed yazan uyku figürünü, içimizde ayağa kalkmak isteyen dervişi, İbn-i Arabi'den 'Kainat insandır, insan da kainat' dedirtirken huşuyu, o coşkuyu...
12 yaşındaki bir gölge imajıyla konuşturulan nefsin (Jung) sesinden, insanın insana Hızır oluşundan "Rüyadayız ölünce uyanacağız" diyen öncünün gözlerindeki pırıltıdan, karıncaların sakladığı buğdaydan, hiç bahsetmiyorum. Bu yazının sınırını aşar.
***
Filmin ilk yarısının biraz donuk kaldığını, müthiş Buğday-Elif mecazında, o simgeleştirmede, Batılı seyirciye elif harfinin tanıtılması gerektiğini, gönlümüzün 'Hayy' sesinin zikirle sürmesini istediğini de eklemezsem olmaz...
Fakat varlığın özündeki Muhammedî nurdan, "Hikmet olmadan, hakikat olmadan buğday ne ki?" diyen Yunus Emre'den sormadan İslam bilgeliğinin derinlerinden söz etmek, bizi anlık düşüncenin henüz keşfedilmemiş kıyılarına çıkarır bilmiyorum. Ondandır dilimi tutuyorum.
Semih Kaplanoğlu zannımca, içimizi ısıtan mutedil sinemasını direkt aşarak, tüm insanlığa seslenen Sufi irfanın, o şiirin filmini yapan adamdır.
Medeniyetin dip nehirlerinden beslenen İstanbullu bir fikir, bir sanatçı olarak küresel zirveyi zorlamakta...
Nihayet Yeni Türkiye hayalinde içimize kasvet indiren kültürel işlerden kurtuluyor ve "Oh!" diyebiliyoruz. Buğday, özlediğimiz bir zihniyetin, dünyaya konuşan sanatın kapılarını açıyor. Bu kapıdan geçecek fikri yüksek genç sanatçılara da ilham veriyor.
***
Bu arada "Sanatçı ateist olmalı!", "Din dogma anlatıyor!" şeklinde konuşan dokunaklı cahillere, bizim fobiklere gelince...
Onlara, dünyanın en büyük sinemacılarından "Maneviyat olmazsa hiçbir şey olmaz ve insan yavaşça ölür" diyen Tarkovsky'i hatırlatmak isterim.
Buğday filminde kapitalist ahmaklığı terk eden ama deryaya atlamayıp karşı kıyıda boynu bükük kalan Andrei (Tarkovsky)yle bile tanış değilsiniz!
Çok geridesiniz, çok...
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2021
13.09.2020
7.09.2020
30.08.2020
23.08.2020
16.08.2020
27.07.2020
21.07.2020
15.12.2019
18.11.2019