Fehmi KORU
Tüm zamanların en büyük belge sahtekârlığı hangisidir?
'Şimdiye kadar’ kaydıyla bu soruya verilebilecek cevabım, “Yıllar önce, ‘Hitler’in günlüğü’ adıyla Alman Stern dergisi ile Amerikan Newsweek ve İngiliz Sunday Times tarafından yayına sokulan belgelerdir” olur...
Günlük, 1935-1945 arasında Hitler’in el yazısıyla tutulmuş 60 küçükboy defterden oluşmaktaydı.Günlük’ün yayını için aracılık eden gazeteci, defterler ile aynı döneme ait bazı başka belgelerin 1945 yılı nisan ayında Dresden yakınlarında düşen bir uçağın enkazından kurtarıldığını söylüyordu. Yayıncı kuruluşlar kendi uzmanlarına ‘sahihlik’ denetimi yaptırdıktan sonra belgelere 4 milyon dolar tutarında bir bedel ödeyip yayına başladılar.
Meğer sahteymiş Günlük: Defterlerin kâğıdı ve mürekkep o tarihte henüz kullanıma girmemiş... Anlattıkları arasında tarihi gerçeklerle çelişen pek çok nokta bulunuyormuş... 60 defteri tek tek dolduran sahtekâr, Hitler’in yazı stilini taklit etmiş, ama çok kötü bir biçimde...
Yayın kararı veren yöneticiler görevlerinden ayrılmak zorunda kaldı; denetlemeyi yapan uzmanlar saygınlıklarını yitirdi; 60 defter dolduran sahtekâr (Konrad Kujau) ile esas voliyi vuran aracı gazeteci (Gerd Heidemann) hapse düştü.
Benim için ‘tüm zamanların en büyük belge sahtekârlığı’ 1983’te cereyan etmiş bu olaydır...
Ancak ‘şimdiye kadar’ ihtiyatıyla... Çünkü, bazılarının “Balyoz davası çöktü” aceleci sonucu çıkarmasına yol açan TÜBİTAK raporuna inanılacak olursa, küçükboy 60 defterde yapılmış sahtekârlığı ‘çocuk işi’ haline dönüştüren daha büyük çapta bir hokus-pokusun bizde yapılmış olduğunu kabul etmemiz gerekiyor...
Bakanın “O rapor TÜBİTAK’a ait değil” açıklamasının fazla bir anlamı yok; TÜBİTAK’a ait veya değil fark etmiyor çünkü... Algı o yönde ve belgeyi ilk yayımlayan, takip haberler ve yorumlarla aylar boyu gündemde kalmasını sağlayan gazete nedense arkasını kovalamıyor...
Yine de bir sorun var: Sahtecilik söz konusuysa, belgelerin hacmi ve kapsamı göz önünde tutulursa, bayağı kalabalık bir ‘sahtekârlar ordusu’ gerekiyor... Oysa başından beri “Belgeler sahte” iddiasını seslendirenler, evet belli bir odağı işaret edegeldiler, ancak tek bir isim bile veremediler...
Çok kapsamlı ve ayrıntılı bir bavul dolusu belgeden söz ediyoruz. Sahteliği kolayca sırıtabilecek yüzlerce belgede binlerce isim ve konum geçiyor... Didik didik edenler, içerikte, ‘güncelleme’gerekçesiyle kolayca açıklanabilecek birkaç tutarsızlıktan öte somut ‘sahtekârlık’ belirtisi bulamadılar. Gösterebildikleri, bazı isimlerin o tarihte görevde olmadıkları, kurumların henüz oluşmadığı gibi ayrıntılar...
Oysa, ‘darbe planı’ sıkça güncellenir ve belgeler kayıtların kopyalandığı tarihlerin güncel bilgilerini içerir...
TÜBİTAK’ın 72 sayfalık son raporundan cımbızla çekilen ‘teknik tutarsızlık’ eğer ‘sahteliğin kanıtı’sayılırsa, bu durumda, belgelerin esas sahibi olan Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin —daha doğrusu Genelkurmay Başkanlığının— hepimizi bir konuda aydınlatması gerekir: Sadece karargâh tarafından bilinebilecek ayrıntılarla dolu belgeleri üreten ‘sahtekâr’ veya ‘sahtekârlar’ olmalı... Nerede bu kişiler?
Sahtekâr/lar ortaya çıkarılmadan belgelerin “Bunlar sahte” diye etiketlenmesinin mantığı yok çünkü...
Dün Taraf gazetesini yayınına sahip çıkmaya çağırmıştım; bugün de Genelkurmay’ı ‘sahtecilik’iddiası konusunda açıklamaya davet ediyorum.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Dünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor?
27.07.2025 - ABD’yi sarsan skandal Trump’ı köşeye sıkıştırdı
25.07.2025 - Lübnanlaşma.. Cezaevleri.. Ve, ABD’de Tarzan zorda…
24.07.2025 - İsrail’in ne yapmak istediğini biliyor muyuz?
23.07.2025 - ‘Terörsüz Türkiye’ başarılı olsun isteniyorsa…
21.07.2025 - Eski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders
19.07.2025 - ‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma…
17.07.2025 - ‘AK Parti+MHP+DEM’ yetmedi, muhalefet de cepheye çağrılıyor
15.07.2025 - Silahları yakma töreni ve tarihi konuşma ardından…
13.07.2025 - Bir Körfez ülkesinden kısa gözlemler…
11.07.2025
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
Gerçekten onlar çeşitli hileler ve tuzaklar kurdular. Allah katında da onlara hilelerine karşı azab var; isterse onların hileleri dağları yerinden oynatacak olsun O halde sakın Allahın peygamberlerine olan vaadinden cayacağını sanma! Şüphesiz Allah her şeye galiptir, intikam sahibidir. (ibrahim süresi 46-47)
Ad Soyad Giriniz...
bu beyinsizler hiç düşünmüyorlar mı? Ortalama insan beyninin üç pound (1.36 kilogram) ağırlığında. Ortalama kadın beyin kapasitesi, 88.5 inç küp erkek beyni biraz daha küçük, 79.3 inç küp. olarak bilinir ve bu ilik parçasına yerleştirilen O harikulade proğramın ileyiş şeklini örneğin duyu organları kişinin kontrölünde mi? kişiye ohissi veren yaratıcısından bağımsız hareket edebilir mi? kişi rüyada kendi isteği ile seyahat edebilir mi? görme organıyla kırmızıyı siyah görebilir mi?
nihat taştan
insanların “Tanrı’nın dileği” olarak gördükleri pek çok şeyin aslında büyük ölçüde kendi düşüncelerinin bir yansıması olduğunu ortaya koydu.