Fehmi KORU
Yaş ilerleyince geçmişte yaşananların tarihleri ve ayrıntıları birbirine karışıyor.
Şu sırada zihnimde hep OHAL olayını taşıyorum ya, kafa karışıklığım biraz da bu sebepten…
27 Mayıs’ı hatırlıyorum
Radyoda tok sesli bir darbeci tarafından okunan bildiride “NATO’ya ve CENTO’ya bağlıyız” cümlesinin de içinde yer aldığı konuşmayı dinlediğimde 10 yaşında olmalıyım. O bildirinin ardından ilân edilen sıkıyönetim çok geniş çaplı bir tasfiyeyi getirmişti.
‘EMİNSU’ adını duydunuz muydu? ‘Emekli inkılap subayları’ tanımlamasının kısaltılmışıdır ‘EMİNSU’… O günlerin olağanüstü havası içerisinde, çok sayıda üst ve alt rütbeli subay ordudan tasfiye edilmişti; onlar da bu adla bir dernek kurarak haklarını savunuyorlardı.
Kaç subay? 275 general ve amiral.. 7 bin kadar da albay, yarbay ve binbaşı..
Darbeciler “Bâbıâli’den de geçeceğiz” dedikleri halde basında fazla bir tasfiye yaşanmamıştı; buna karşılık üniversiteler ciddi bir asker tırpanı yemişti: Sayıları 147 olduğu için ‘147’ler’ diye anılan, çoğu döneminin en iddialı profesörlerinden oluşan bir akademisyen kitlesinin üniversiteyle ilişiği kesilmişti…
Yaşlıların dün yedikleri yemeği unuttukları halde gençlik anılarını hatırlamakta zorluk çekmediği söylenir ya, bu bende de doğru bir hüküm.
27 Mayıs’ı (1960) bütün canlılığıyla hatırladığıma göre…
12 Mart’ı hatırlıyorum
On yıl aradan sonra belleğimde yine bir radyo haberi var sanki yeni duymuşcasına hatırladığım; yine tok bir ses, “Tepelerine balyoz gibi ineceğiz” diyor. Otobüs duraklarında ‘arananlar’ vesikalık fotoğraflarıyla gelen geçenin yüzüne bakıyor. “Deniz’ler” yakalanıp idama mahkum ediliyor ve infazlar…
Ülkenin iyi yetişmiş gençleri.. kimi arandığı veya aranacağını düşündüğü için.. bazısı da “Artık burada yaşanmaz” noktasına geldikleri için.. Batılı ülkelere doğru yol alıyor…
Yıllar sonra, hakkında yazılmış bir kitapta, ülkemizin en büyük patronunun, 12 Mart (1971) darbesinin liderinin toplu taşım aracında seyahat ederken hakarete uğradığını öğrenince, evine kadar gidip, ona kendi ürettiği Anadol marka otomobili hediye etmek istediğini okuyorum.
12 Eylül’ü hatırlıyorum
Radyo anonsları daha sonra da devam ediyor zihnimde oyununu oynamaya… Bu defa ‘1402 sayılı sıkıyönetim yasası’ sözcükleri gündemi belirliyor. O yasayla sendikalar kapatılıyor, siyasi partilere kilit vurulup yöneticileri yargılanmak üzere tutuklanıyor ve çok sayıda akademisyenin üniversiteyle ilişiği kesiliyor.
O darbenin olduğu gece yarısı, 12 Eylül (1980), Türkiye’de askerlerin yönetime el koyuşunun, ABD başkanı Jimmy Carter’a, Lincoln Center’da konser izlerken, kulağına, “Bizim çocuklar gerekeni yaptı” cümlesiyle fılsıldandığını yıllar sonra öğreniyoruz.
Darbenin lideri, cumhurbaşkanlığındaki son gezisini ABD’ye yapıyor; benim de izlediğim o gezide, Amerikalılar, ‘bizim çocuk’ diyecek kadar yakınlık hissettikleri birine yapılabilecek görkemde bir karşılama gerçekleştiriyorlar.
Aradaki saat farkı yüzünden uykusunun ağır basması gereken saatlerde, Washington’da, faltaşı gibi açılmış gözlerle karşımıza çıktığını gördüğümüz yaşlı darbe liderinin bu durumu dikkatimizi çekiyor. “Seyahate çıkmadan en az bir hafta önce Washington saatiyle yatağa girip yine Washington saatiyle mesaiye başladığı” bilgisi tarafımıza ulaşıyor.
Tasfiyeye uğrayan, 1402 sayılı yasa mağduru olan akademisyenler, öğretmenler, devlet memurları, yıllar sonra, yargı marifetiyle görevlerine dönecek ve aradaki kayıp yılların maaşları kendilerine topluca ödenecektir.
28 Şubat’ı hatırlıyorum
Daha yakın dönemi de fena hatırlamıyorum: Aralarında kebapçı dükkanlarının da bulunduğu bazı işyerleri ‘yeşil sermaye’ diye adlandırılıp ‘alışveriş edilmemesi gereken yerler listesi’ne yerleştiriliyor sözgelimi. Olumlu örnekler yerine hepsinin adları hafızama kazınmış bir dizi olumsuz tip 28 Şubat (1997) döneminde TV ekranlarında teşhir ediliyor.
Yargı mensupları karargâha çağrılıp brifinglerle kendilerine görevler veriliyor.
Siyaset yeniden dizayn ediliyor; pek çok akademisyene yol görünüyor.
Şubat’ın o kasvetli havasında en önde görülen general, sonradan kendini cumhurbaşkanı seçtirme hevesine düşünce, gülünçleşip unutulanlar arasına giriveriyor.
Kudretli bir general “Bin yıl sürecek” diyor 28 Şubat için…
Bu kronolojide hangi durakta olduğunu tam kestiremediğim görüntüler de var belleğimde: Gazeteciler Cemiyeti’nin bayağı yaşlı başkanı, cemiyete ziyarete gelmiş darbe liderinin elini öpüyor… Anayasa Mahkemesi başkanı da benzer bir jestte bulunuyor bir başka darbe lideri karşısında…
Herbirinde ya sıkıyönetim geliyor ülkemize, ya da olağanüstü hal (OHAL) ilân ediliyor.
Bugünün sorunu, bizlerin yaşı
Galiba bugünün sorunu, iş başında bulunan kadronun gençlerden oluşması ve çoğunun ülkemizin siyasi tarihi içerisinde olağanüstü halli durumların zihinlerde nasıl yer ettiğinin biz yaştakiler kadar farkında olmamaları…
“Artık normalleşelim, OHAL’den vazgeçelim” diye ısrar etmemin sebebini herhalde anlamışsınızdır.
Bu geçmişi unutamadığım için…
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025
15.07.2025
13.07.2025
11.07.2025