Fehmi KORU
“IŞİD Suriye ve Irak’ta yenildi, yok oldu” deniliyor; görüntü de o yönde. Bazılarının DEAŞveya DAEŞ de dedikleri nevzuhur örgüt, ortaya çıktığı günlerdeki gibi, esrarengiz bir biçimde yokluğa doğru uçuverdi.
Acaba?
Kuşkumun altında yalnızca en son Rakka’dan da YPG militanları gözetiminde araçlara bindirilip güvenlik içerisinde belirsiz istikametlere kaçmalarının sağlanması yatmıyor; o da var elbette, ama esas kuşkum ve endişem, IŞİD’in artık halkı Müslümanlardan oluşan ülkelerin iç-güvenliğini tehdit eder bir hal almasından kaynaklanıyor.
En son Mısır’da kendini belli ettiği türden eylemleri her yerde bekleyebiliriz.
Müslümanın Müslümana ettiği
Sina yarımadasının kuzeyinde bulunan bir camiye dün bilinen tarihin en kanlı saldırılarından biri gerçekleştirildi. Caminin etrafını saran 25-30 kişilik silahlı bir grup, 12 ayrı pencereden açtıkları ateşle kustukları ölümden paniğe kapılıp kaçmaya çalışanları bu defa cami dışında yere serdiler.
Tam 305 kişi saldırıda hayatını kaybetti.
Hepsi Müslüman 305 kişi…
Onları öldürenler de Müslüman kimliğine sahip insanlardı.
Görgü tanıkları saldırganların IŞİD bayrakları taşıdıklarını söylüyor.
Saldırdıkları caminin cemaati bir tarikatın mensuplarıymış; kendilerine ‘Sina Devleti’ adını takmış IŞİD ideolojisine sahip saldırgan militanlar ise tarikat düşmanıymışlar…
Uluslararası medyadan öğreniyoruz bu ayrıntıları…
Bugün bizim gazetelere ülkemizin de kapısına dayanması muhtemel bu ve ardından gelebilecek daha vahim tehlikeye dikkat çeken yazılar bulma umuduyla baktım; hayal kırıklığı yaşadım.
‘Medeni ölü’ diye anılan yazacak yeri bulunmayan gazeteci-yazarlar arasına katılmamdan sonra, erken emeklilik günlerini kendime ve yakınlarıma ayıracağım etkinliklerle geçirmeye kararlı iken, geçen yılın haziran ayında birdenbire bu internet sitesiyle yeniden yazı hayatına geçmemin sebebi, şimdilerde yaşadığıma benzer endişelerdi.
İlk yazımda şu soruyu gündeme taşımıştım:
‘‘11 Eylül uğursuz eylemlerinin ‘İslâm’ ile terörü eş-değerde görmeyi kolaylaştırması üzerinden geçen 15 yıl içerisinde, Müslümanlar, dünyanın çeşitli köşelerinde terör eylemleriyle gündeme geldiler. Bugün bölgemizdeki bir çok ülkede Müslüman kimlikli insanlar kan döküyor; hem de yine Müslümanların kanını…
IŞİD’i ve yaptıklarını düşünün…
Beğenilecek bir nokta yok bugünkü tabloda; ancak mevcut tabloyu başkalarını suçlamakta da kullanamayız. Terörü yöntem olarak benimseyenleri kınamakla yetinemeyiz; onların böyle bir yola başvurmalarını sağlayan zemini oluşturmak, çok daha farklı yöntemlerle çözülebilecek iç ve dış ihtilâfların sona erdirilmesinde silâhlı çatışma seçeneğini tercih etmek, tercihin yanlışlığı iyice ortaya çıktığında bile bunda ısrarcı olmak…
Kimin kabahati?’’
Dikkat çekmeye çalıştığım tehlike şuydu: Bölgede çıkan savaşların doğal sonucu olarak ortaya çıkmış mültecilerden yollarını Batı’ya düşürenler arasında görülen ‘İslâm’dan uzaklaşma’ eğilimi; bir başka deyimle ‘ilhad’ tehlikesi…
Yolunu Batı ülkelerine düşüren kitleler içerisinden küçümsenmeyecek sayıda insan, yaranma veya kendini yeni topluma beğendirme gibi motiflerle kiliselere sığınma eğilimine giriyordu.
O eğilim hâlâ devam ediyor.
Tehlike büyüyor
Mısır’da dün yaşanan türden terör olayları orada ve başka ülkelerde devam etsin, Müslümanların halkın çoğunluğunu teşkil ettiği ülkelerde de ‘İslâm’dan kaçış’ yeni bir hız kazanabilecektir.
Hep unutulduğu için hatırlatmak gerekiyor: Dünyanın bugün önünde adı öyle konulmamış olsa da bir İslâm ve Müslümanlar sorunu vardır. Daha önce fısıltıyla konuşulan bu konu, 11 Eylül (2001) uğursuz eylemleri sonrasında dünya gündemine giriş yapmış, ‘el-Kaide’ ve IŞİDgibi örgütlerin akıl almaz söylemleri ve vahşet sınırına varan eylemleriyle kalıcılık kazanmıştır.
Batılı bir çok ülkede vaktiyle ‘marjinal’ bilinen İslâm-karşıtı siyasi söylemin iktidara yürüyüşlerine tanık olunuyor bugün.
İslâm adına ve Müslüman kimliğe sahip birileri tarafından Batı ülkelerinde sahneye konulan terör eylemleri onlara malzeme sağlıyor.
Pek çok ülkede ‘İslâm’ adına sergilenenler de fazla iç açıcı örnekler değil.
Geçen yüzyıl (20. yüzyıl), Batılı büyük beyinlerin, saygın entelektüellerin girdikleri fikir yolculuğunda İslâm’la tanışmalarına ve kabullendikleri yeni dini içerisinde yaşadıkları topluma tanıtma gayretlerine tanıklık etmişti. İslâm’a olan ilgiyi büyüten bu sevinilecek gelişme yerini büyük kaçışa bırakmak üzere bugün…
İlhad tehlikesi
Otobüslerle Suriye ve Irak’tan kaçırılan militanlar, gittikleri ülkelerde kuluçkaya yatıp bekleme ihtiyacı bile duymadan, Mısır’da başlarını çıkarıverdi.
Kınıyoruz.
Yeterli mi bu kınamalar?
Daha fazla bir şeyler mi yapmamız gerekiyor yoksa?
Söylemde bırakmayarak İslâm’ın güzel örneklerini bulunduğumuz ülkelerde sergilemek gibi…
Bireysel başarılarımıza ek olarak ülkeler ve devletlerimiz eliyle halklarımızı mutlu, müreffeh, güvenli ve korkulardan uzak yaşatmak gibi…
Artık evrensel değerlere dönüşmüş özgürlükçü ve katılımcı yapılara sahip olmak, hukuk devleti haline dönüşmek gibi…
Zor olmasa gerek.
Bunları yapamazsak ‘ilhad’ tehlikesi kapımızda bekliyor.
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025
15.07.2025
13.07.2025
11.07.2025