Fehmi KORU
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için geldiği New York’ta gerçekleştirdiği ikili görüşmeler listesi bayağı kabarık; BM’de genel kurula hitabı dışında birkaç ayrı konuşma da yaptı Cumhurbaşkanı Erdoğan. Bu yönüyle ABD ziyareti başarılı geçmiş sayılabilir.
Küçük bir eksiklik dışında: Zirve vesilesiyle buraya kadar gelmişken ABD başkanı Donald Trump’la iki ülkeyi ve özellikle bölgeyi ilgilendiren dikenli konuları da görüşmeyi planlıyordu Cumhurbaşkanı Erdoğan; o görüşme şimdiye kadar yapılamadı.
Trump’ın da yüklü bir görüşme trafiği vardı, Bir de başına ‘görevden alınma’ işi çıktı; sebep herhalde bunlardır.
Zirveden iki fotoğraf

İkili BM’de devlet başkanlarına verilen resmi yemekte aynı masayı paylaşabilecekti; ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah el-Sisi’nin de aynı masada yer aldığını öğrenince salonun kapısından dönmeyi tercih etti. Sisi’nin iki ötesinde Erdoğan’a ayrılmış sandalyenin gece boyu boş kaldığı anlaşılıyor.
Yine de bu ziyaretten tek kare boş sandalyeli o fotoğraf olmayacak; Donald Trump’ın zirveye katılan liderler ve eşlerini ağırladığı davetin çıkışında Donald-Melania Trump çifti ile Tayyip-Emine Erdoğan çiftini yan yana gösteren bir fotoğraf daha var.
O yemekte ikili görüşme oldu mu? Cumhurbaşkanlığı ve Beyaz Saray bu konuda şimdiye kadar bir açıklama yapmadı.
Keşke Trump’la iki ülkeyi ilgilendiren çeşitli konuların görüşüleceği bir buluşma yapılacağı türden bir beklenti en baştan oluşturulmasaydı. O kadar çaba, değişik liderlerle görüşmeler, değişik zeminlerde kalabalıklar karşısında irad edilen nutuklara rağmen, Trump’la Ayrıntılı bir görüşme olmaması bugünkü gündemi belirleyecek.
Beklentiyi doğuran iletişim hatası kimin eseri acaba?
Amerikalılar görüşülebileceği izlenimini verdiler de sözlerini tutmadılar mı?
Yoksa “Nasıl olsa görüşülür” diye boşu boşuna mı beklentiye sebep olundu?
Daha da önemlisi şu: Karşılıklı görüşmede Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kritik konularda Trump’ı ikna edeceğine inanılıyordu; görüşme gerçekleşmeyince ikna zemini de kalmadı, şimdi o konular ne olacak?
Türkiye Suriye’de Fırat’ın doğusunda ABD’nin askerleriyle sebep olduğu oldu-bittiden memnun değildi; güvenli bölge, Şanlıurfa’da karargah, ortak devriye gibi konuların giderek güvenlik riski teşkil etmeye başladığı kanaati oluşmuştu ve Türkiye bu yüzden rahatsızdı. En son, “15 gün içerisinde ABD bizim çizgimize geldi geldi, eğer bir anlayış gösterilmezse biz tek başımıza bildiğimizi yapacağız” anlamına gelen bir meydan okumayı yine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından işitmiştik.
Yalnız biz değil, Amerikalılar başta olmak üzere konuya ilgi duyan her ülkeden insanlar da işitti.
Meydan okuma “Türkiye ne pahasına olursa olsun ordusuyla bir harekat yapacak” olarak yorumlandı.
Şimdi ne olacak?
Cumhurbaşkanı Erdoğan ülkeye döndüğünde 15 günlük süre dolmuş olacak; sınıra yığılmış askeri birlikler Fırat’ın doğu tarafına geçecekler mi?
Geçerlerse, o tarafta hem ABD’nin eğittiği SDF (Suriye Demokratik Güçleri) adını taşıyan büyük çapta PYD/YPG unsurlarından oluşan militanlar yanında Amerikan askerleri de bulunuyor. Bir çatışma çıkarsa NATO üyesi iki ülke karşı karşıya mı gelmiş olacak?
Yoksa, beklentilere rağmen New York’ta Trump’la görüşmenin gerçekleşmemesinin altında Washington’un da bu ihtimali ciddiye alması mı yatıyor? İki ülke karşı karşıya gelecekse ve ABD buna kendini hazırlamışsa, öncesinde Trump’ın Türkiye’nin cumhurbaşkanıyla bir araya gelmesini Washington’da böyle bir gelişmeyi -çatışmayı- arzuyla bekleyenler istememiş olabilir.
Bir ihtimal daha var
Yapılmış onca açıklamaya ve meydan okumaya rağmen Türkiye Fırat’ın doğusunda ABD’nin oldu-bittisini sessizlikle karşılayabilir, New York dönüşü 15 günlük süre dolduğu halde müdahaleyi yapmayabilir mi?
Böyle bir ihtimal her zaman var tabii.
Ülkemiz 17 yıldır aynı partinin iktidarıyla yönetiliyor. Yönetici kadrolar, daha önce dış politika ve uluslararası sorunlar konusunda bilgisiz olsalar bile, bu süre içerisinde nelerin nasıl yapılabileceği konusunda bir birikime sahip hale gelmişlerdir. BM Zirvesi’nin her yıl bu günlerde yapılacağını bilerek bir uygulama planı yapılmış ve o plan inceden inceye uygulamaya konulmuştur. New York’a hareket etmeden kısa süre önce yapılan ve mühletin bitişi dönüş tarihi olarak belirlenmiş meydan okumanın da o planın bir parçası olduğunu düşünebiliriz.
Trump’la görüşülerek istenilen sonucun alınacağı hesabına dayalı bir plan…
Görüşme olmayabileceği ve planın aksayabileceği de düşünülmüş müdür?
İki liderin eşleriyle aynı kareye girdiği fotoğraf çekilirken görüşülmüş ve hatta Erdoğan’ın ülkeye dönüşü öncesinde etraflıca bir fikir alış-verişi için randevu da kotarılmış olabilir. Umarım, öyle olmuştur.
Aksi halde, New York’ta günler süren temaslar, çeşitli zeminlerde yapılan konuşmalar, dünya liderleriyle bir araya gelmeler ve BM’deki nutuk unutulacak…
Ne kadar yazık.
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025
15.07.2025
13.07.2025
11.07.2025