Fehmi KORU

Taha Kıvanç ismi size ne hatırlatıyor bilmem; ama aşağıda okuyacağınız yazı Taha Kıvanç’ın üzerimdeki etkisiyle yazıldı.
Donald Trump’ın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a gönderdiği mektubun saygısız bir üslupla kaleme alındığı yalnız Türkiye’de genel kabul görmedi; ABD’de de haberdar olanlar mektubun metni açıklandığında dillerini yutacak hale geldiler.
Amerikalılar başkanlarıyla serbestçe alay da edebildikleri için televizyonların komedi programlarına kadar da düştü mektup konusu.
Hatta muhalif kanalların ana haber sunucuları birkaç programı Trump’ın mektubunun son cümlesiyle bitirip ardından kahkahayı bastılar.
Garip bir mektuptu gerçekten…
Bir devletin başkanı bir başka devletin başkanına gönderdiği yazılı metinde nasıl olur da böyle bir üslup kullanır?
Ayıp değil ya, günlerdir bu soru üzerinde düşünüp duruyorum.
Bizde bazıları mektubun cevapsız kaldığına kızıyorlar; sadece “Yırttık çöpe attık” demekle yetinmeyip aynı derecede sert cümlelerle Trump’a cevap verilmeliydi görüşündeler.
Birbiriyle çelişen iki kuşkum var
Sizlere tuhaf gelebileceğini bile bile ben yine de kuşkularımı sizlerle paylaşacağım:
İlki şu: Ya Cumhurbaşkanı Erdoğan da o mektuba cevap yazdıysa, ama metni açıklanmıyorsa?
Tabii herkes geride bıraktığımız iki hafta içerisinde Amerikan medyasını yakından izleme imkanı bulamamıştır. Ben ise aynı süre içerisinde dikkatimi biraz Arap televizyonlarına -özellikle Suriye- verdim, daha çok ise ABD’nin iki ana kanalını –Trump yanlısı Fox-TV ile Trump karşıtı CNN International’ı– uyku dışındaki saatlerimde izleyerek ve bu arada yabancı gazeteleri de neredeyse hatmederek günlerimi ve gecelerimi geçirdim.
Şu kanaatimi rahatlıkla söyleyebilirim: Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gönderdiği mektubu açıklamak zorunda kaldı Trump. Medyanın baskısı ve siyasi rakiplerinin sıkıştırması olmasaydı o mektubu açıklamazdı.
Nitekim mektup açıklandıktan sonra, medyadaki ölümüne Trump aleyhtarları ile Trump’ı seçimden önce başkanlıktan etmek için kollarını sıvamış siyasi muarızları “Türkiye’nin Suriye’yi işgaline yeşil ışığı o yaktı” hücumunu azalttılar…
Şimdi sıra ilkiyle çelişkili öteki kuşkumu sizlerle paylaşmakta:
Ben bir ara, “Acaba böyle bir mektup, üzerindeki 9 Ekim 2019 tarihine rağmen, söylendiği gibi Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesinden önce değil de, Trump nefes alamaz hale gelecek biçimde sıkıştırılınca, bir can simidi olarak sonradan kaleme alınmış ve sanki önceden yazılmış gibi medyaya sızdırılmış olabilir mi?” diye düşündüm…
Mektup söylendiği günde gelmişse cevabını almıştır, ama üzerindeki tarihe rağmen sonradan yazılmış ve ortamı yumuşatmak için önceden yazılmış gibi yapılmış da olabilir…
Kuşkularım bunlar.
Bu kuşkular neden?
İki lider arasında dışarıdan bakanların kolayca anlayamayacağı cinsten bir dostluk ilişkisi bulunduğuna inanıyorum. Birbiriyle çelişir görünen iki farklı kuşkumun altında da bu tespitim yatıyor.
Müsaadenizle demek istediğimi açayım:
Trump
Trump bunu bütün ülkesi Türkiye ve Erdoğan karşıtlığıyla çalkalandığı şu günlerde çıktığı kalabalıklar karşısında açıkça dile getiriyor. Son günlerde birkaç eyalette mitinglerde saatler süren konuşmalar yaptı Trump ve hepsinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a iltifat etti.
Birileri bundan farklı anlamlar çıkarabilirler, çıkarıyorlar da; ancak ben çıkış noktaları çok farklı olsa bile, Trump ile Erdoğan’ın, günlük politik tercihlerinde birbirine yakın düşündükleri kanaatindeyim.
Ekonomik tercihlere dikkat
Misal mi istiyorsunuz, en önemli misal iki liderin ekonomiye yaklaşımları…
ABD’de ekonominin dümeni siyasilerin değil adı Federal Reserve olan Merkez Bankası (MB) başkanının elindedir. Amerikan Merkez Bankası’nın kararlarından yalnızca Amerikan ekonomisi etkilenmez, bizde bile piyasaların kulağı onun verdiği kararlardadır. Amerika’da MB başkanını ABD başkanı atar, ama atama sonrasında onun belirlediği ekonomik politikalara karışamaz.
Ronald Reagan’ın MB’nin başına atadığı Alan Greenspan’ı ondan sonra gelen değişik partilerden üç ABD başkanı yerinde tuttu; adam 1987’den 2006 yılına kadar o görevde kaldı.
Donald Trump ise kendisinin atadığı başkan Jerome Powell’ı sık sık Twitter’dan azarlıyor.
Hangi sebepten?
Faizi aşağıya indirmediği için…
Şaşırdınızsa biraz araştırın.
Bu misali günlük politik tercihler arenasından başka örneklerle zenginleştirmek mümkün.
İki lider de halkın kendilerine verdiği oyu tek başına alacakları kararlarla kullanmaktan yana; iktidarın paylaşılmazlığına inanıyorlar.
Bir de şu var: Henüz daha kimseler bu özelliklerine dikkat etmiyorlar, fakat iki lider de globalleşme karşıtı. Mesela Avrupa Birliği’ne karşı, İngiltere’nin AB’den çıkmasını bu yüzden destekliyor.
Trump politikaya da dönüştürdüğü globalleşme karşıtı bu tercihini çoktandır kitlelerle de paylaşıyor. ABD dışında konuşlanmış askerleri çekmek istemesinin sebebi de bu; “Ne işimiz var oralarda” görüşünde Trump.
Bugün Taha Kıvanç olacağım tuttu.
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025
15.07.2025
13.07.2025
11.07.2025