Fehmi KORU
KONDA firması halkın Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanan olaylara tepkisi öğrenmek için bir araştırma yürütmüş; araştırmanın sonuçları dün açıklandı. “Öğrenciler kayyum atanmasına karşı haklı bir tepki mi gösteriyor, yoksa rektör ataması doğru, öğrenciler haksız mı?” sorusu yöneltilenlerin geneli (yüzde 67) öğrencileri haklı bulmuş…
Anket sonucuna bakıp “Neden yüzde 67, neden yüzde 90, hatta yüzde 100 değil?” diye düşünmedim değil.
Öyle ya. Her gencin öğrencisi olmak için sınavlar öncesinde dirsek çürüttüğü, anne-babaların çocukları sınavda orayı kazansın diye hiçbir fedakarlıktan kaçınmadığı, ülkemizin medar-ı iftiharı bir üniversitesine gelenek dışı bir atama yapılmış, bu gelişmeye yalnız öğrenciler değil öğretim üyeleri de tepki veriyor…
Güvenlik güçleri protestoculara en sert biçimde müdahale ediyor.
Herkesin gözü önünde yaşanan bu olaylara neden halkımızın yalnızca yüzde 67’si doğru teşhisle yaklaşıyor?
Neden hepimiz değil de üçte ikimiz?
İlk yanlış: Dindar sofulaştıkça genelden kopuyor
Raporda ortalamayı aşağıya çeken üçte birlik kitlenin özelliklerine ışık tutan bir tablo var.

Kendisinin ‘dindar’ olduğunu söyleyenler (yüzde 50), araştırma firmasının ‘sofu’ olarak tanımladığı grup (yüzde 35) genelin ortalamasını (yüzde 67) aşağıya çekmiş. Ankette ‘inançlı’ olarak anılan bir grup daha var, onlar ortalamayı yükseltmekte (yüzde 81).
‘Sofu’ ne anlama geliyor?
İnançlarla ilgili bir kategori olduğuna ve ‘inançlı’ ile ‘dindar’ ayrımını bir tık daha öteye taşıdığı anlamı yüklendiğine göre ‘daha fazla inançlı’ veya ‘daha dindar’ olduğunu düşünebiliriz ‘sofu’ olarak belirlenmiş kitlenin.
Kişilerin dindarlık dozu arttıkça Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanan olaylara tepkisi de değişiyor demek ki.
Zaten raporun bir başka bulgusunda ‘geleneksel muhafazakar’ olarak kendisini tanımlamış insanlardan oluşan kitle Türkiye ortalamasına yakın (yüzde 61) öğrencilere hak verir görünürken, ‘dindar muhafazakar’ olarak belirlenmiş kitle üçte birlik bölgeyi oluşturmakta (yüzde 34).

Gösterilere müdahaleye halkın tavrını belirlemek için sorulmuş bir başka soruya verilen cevap da üçte iki ve üçte bir bölünmeye uygun: “Öğrenciler demokratik haklarını kullanıyor, polis müdahalesi haksız” diyenler yüzde 62; “Öğrenciler bunları hak etti, polis gereğini yaptı” görüşüne hak verenler yüzde 38.

Peki ama neden?
Siz bu işte bir yanlışlık görmüyor musunuz?
Gönlüm bunun tam tersini görmek istediği için olsa gerek, anketin ortaya koyduğu tabloyu yanlış buluyorum.
Yanlış, ama pek çok başka olayı da açıklayıcı.
Partilerin konuya yaklaşımı da görülmeye değer:

İkinci yanlış: CV’leri aynı ama biri diğerini dışlıyor
KONDA anketinden haberdar olduğumuz gün, bir başkasının attığı Twitter mesajını takipçilerine duyurduğu için yargılanıp mahkum edilmiş ve fezlekesi derhal Meclis’te oylanarak milletvekilliği düşürülmüş Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu yeniden gözaltına alındı.
Yaka paça.
[Gözaltına alanlar halinden sağlık sorunları olduğunu anladıklarından hastaneye götürmüşler Gergerlioğlu’nu; doktorlar kendisine anjiyo yapılmasını uygun gördükleri için birkaç günü hastanede geçireceği anlaşılıyor. Cezaevine oradan sevk edilecek.]
HDP milletvekili olduğu halde iktidarda bulunan kadronun önemsediği özelliklere sahip biri Ömer Faruk Gergerlioğlu. Tıp Fakültesi’ni bitirmiş bir İmam Hatipli. Doktorluk mesleğini icra ederken bir yandan da 28 Şubat post-modernist darbesine en fazla direnen sivil toplum örgütü olan Mazlumder’de başkanlık yaptığı biliniyor.
Onun bu CV’sine benzer özellikler taşıyan pek çok kişi iktidar partisi kadrosunda.
Kadro, dokunulmazlığı olduğu halde Gergerlioğlu’nun davasının dönem sonuna bırakılmayıp yargılanmasına ses çıkarmadı, fezlekesi Meclis’e geldiğinde de oylamada ellerini milletvekilliğinin düşürülmesi için kaldırabildi.
Ben bu gelişmeyi izlerken de “Bu işte bir yanlışlık var” diye düşünmeden edemedim.
Üçüncü yanlış: Profesör cezaevinde ve koronadan korunamıyor
Bana göre bu iki yanlışlığın üst üste yaşandığı gün bir de şu bilgi notuyla sarsıldım:
“Prof. Dr. Sedat Laçiner 20 Temmuz 2016’dan beri tutuklu.
Çanakkale E-Tipi Kapalı Cezaevinde tutuluyor.
Sağlık durumu kötü. Ve şu anda maalesef koğuşu Korona karantinasına alınmış durumda.
İleri derecede şeker hastası. Yüksek tansiyon hastası. İleri derece bel fıtığı var. Alerjileri nedeniyle vücudunda yaralar ve ağrılar oluyor. Tetik parmak sendromu ve derisinde enfeksiyonlar oluşuyor.
Bronşit hastalığı teşhisi konulmuş, akciğerlerinde iltihaplanma var.
Ve son olarak da koğuşu Korona karantinasında. Ailesi dahil kimseyle görüştürülmüyor.
2 adet eleştirel gazete yazısı ve üniversitede kadrolaşma iddiasıyla 9 yıl 3 ay örgüt üyeliği suçundan ceza verdiler. Dosyası şu anda temyizde, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin arşivinde bekletiliyor. Yani yargılama bitmeden ceza çektiriliyor.
Çanakkale Kapalı Cezaevindeki fiziksel koşullar kötü, eski bir bina, kalabalık koğuşlar, Korona tedbirlerine uygun olmayan bir ortam, sağlıklı kalmak imkansız.”
[Nitekim, bu mesajın hemen ardından Prof. Laçiner’e korona teşhisi konulduğunu öğrendim.]

Prof. Sedat Laçiner Çanakkale Üniversitesi rektörüydü. SBF mezunuydu ve akademik hayata intisap etmeden önce Milliyet gazetesi dış haberler servisinde muhabirlik yapmıştı. İngiltere’ye gitti, iyi bir üniversitede doktora yaptı, Türkiye’ye döndü, akademik alanda kalıcı eserlere imza atarken profesör de oldu. Rektörlüğe de AK Parti döneminde getirildi.
Öğrencileri beni yılın yazarı seçince, içinde yer aldığım törenlere katılmama prensip kararımı çiğneyip iddialı bir yüksek öğretim kurumu haline dönüştürdüğünü işitegeldiğim Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’ni görmek ve kendisiyle de tanışmak üzere ödül törenine katılmıştım.
Cezası henüz kesinleşmemiş olduğu halde Prof. Laçiner’in cezaevinde tutulması, tutulduğu yerde korona tehlikesi belirdiği halde ve çeşitli rahatsızlıklarına rağmen bunların görmezden gelinmesi de bana yanlış geliyor.
Tıpkı Boğaziçi olaylarına halkın bir bölümünün yaklaşımının, Gergerlioğlu’na reva görülen muamelenin de bana yanlış gelmesi gibi.
Bir an “Acaba ben mi yanlıştayım?” diye düşünsem de vicdanım ve inançlarım o düşünceyi zihnimden hemen siliveriyor.
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025
15.07.2025
13.07.2025
11.07.2025