Halil BERKTAY
Aydın Engin’in “yarım yamalak bir barış”a karşı “Kürt penceresinden bakılırsa görülecek barış” diye öne çıkardığı vizyonda bir önemli koşul, “bir daha PKK gibi bir örgüte ihtiyaç duyma”maları ise, bir diğeri, barışın Türkiye ile sınırlı kalmaması. İşte asıl bu yaklaşımın hiç olabilirliği yok; “ölme eşeğim ölme”leri, “olmayacak duaya âmin”leri hak ediyor.
Dört parçanın ayrılmazlığı, Kürtlerin ortak vizyonu mu
Akıl var iz’an var. Barış Türkiye’den başka nerede aranabilir? Devlet ve PKK, “TC sınırları içinde” değil de neredeki bir barışı konuşabilir?
Aydın Engin’e göre bu, olması gereken şey (mümkün olup olmadığıyla pek ilgili değil gibi). Argümanına “Dört ülkeye... serpiştirilmiş bir halktan söz ediyoruz” diye başlıyor ve Türkiye ile sınırlı bir barışçı çözüm sağlanırsa TC yurttaşı Kürtlerin “öteki parçalara dönüp... biz başımızı kurtardık... Siz artık başınızın çaresine bakın” diyemeyecekleri, demelerinin ahlâklı olmayacağı hükmüne sıçrıyor.
Hemen bu noktada bile bir tuhaflık var; hem, dört ülkedeki Kürtleri içerecek bir ulus-devletin Kürt milliyetçilerinin hedefi olduğunu vurgulayıp, böylece “Kürtlerin bir ulus-devlet cenderesine sokulması”na karşı çıkarak, “milliyetçiliği çağdışı bir ideoloji olarak... reddeden” Kürtlere hitap tavrını benimsiyor (ki katılıyorum). Ama hem de bu dört parçanın ayrılmazlığı hissine Kürtlerin ortak realitesi, genel Kürtlük halinin vazgeçilmezliği muamelesi yapıyor ki bu, reddettiği fikrin doğruluğu, “dört parçacı” Kürt milliyetçilerinin haklılığı anlamına geliyor.
KCK hem dörtlü konfederasyon olacak, hem de üniter devletlere dokunmayacak
Bir kere bu, ampirik bakımdan yanlış. Türkiye gibi İran, Irak ve Suriye’de de, kaderlerini o ülke çerçevesinde düşünen Kürtler hayli kalabalık. Esasen bu yüzden, tek ve birleşik bir Kürt hareketi de yok, önderliği de yok ve olacak gibi de değil. Nitekim PKK da PJAK gibi eklentileriyle böyle bir şey kurmaya kalkışmıyor; yaptığı, destek ağını ve dayanak noktalarını geniş tutmaktan ibaret (ki o kadarı bile, “alan tecavüzü” yüzünden büyük sorunlarla yüz yüze geliyor). Herkes pekâlâ “sen kendi işine bak” havasında. Bu çerçevede, TC Kürtlerinin diğerlerine “biz başımızı kurtardık” demesi, hiç de Aydın Engin’in iddia ettiği gibi bir kabul edilemezlik hali oluşturmaz. Tam tersine, özellikle Irak ve Suriye Kürt önderliklerine rahat bir soluk bile aldırabilir.
İkincisi, bir yandan dört parçayı birleştirecek bir Kürt ulus-devletini reddederken diğer yandan aynı dört parçaya uzanacak bir KCK’ya sarılmak, birkaç bakımdan iyice abes. Anlaşılan Aydın Engin, “bir örgütlenme modeli olarak KCK”da, daha geniş ve derin tartışılması gereken erdemler görüyor. Bu bağlamda, Öcalan’ın KCK’yı “devlet olmayan bir konfederasyon” olarak tanımlamasına reel bir değer atfediyor. İşbu KCK’nın dört ülkedeki Kürtler arasında şimdi buraya dikkat “o ülkelerin üniter yapılarına dokunmaksızın” ama aynı zamanda “kısıtsız siyasal, kültürel, ekonomik ilişkiler kurma hedefi”ni (italikler bana ait) ciddiye alınmaya değer buluyor.
Ütopikliğin ötesinde, sonsuz ve sonuçsuz bir maksimalizm
Gerçi hakkını vermek lazım; Aydın Engin de kendi önerisi için “Çok ütopik bulunabilir” demiş. Ama bu, ütopikliği de aşıyor; ciddiye alınacak olsa, şimdiki barış arayışını alabildiğine kıyısızlaştırıp imkânsızlaştırmak için, PKK şahinlerinin dahi aklına gelmeyebilecek bir formül sunuyor.
İlk ve en basit sorun, 1980’lerin ortalarında, Türkiye topraklarında, TC devletiyle başlamış, bu derece somut bir savaşı bitirme görüşmelerinde, PKK’nın bunu nasıl gündeme getireceği, ne talep edeceği ve TC’nin buna nasıl karşılık vereceği. Yani Öcalan (ve/ya Kandil), TC ile barışın koşulu olarak MİT’ten İran, Irak ve Suriye nezdinde tavassutta bulunulmasını mı isteyecek? Daha iyisi, onlar da masaya otursun mu diyecek ki dörtlü KCK konfederasyonunu hep birlikte konuşalım?
Olacak şey mi bu? Neyse ki Abdullah Öcalan’ın, bunun cevabının “siz çıldırmışsınız” veya “lütfen reel şeyler söyleyin” veya “peki, biz gidiyoruz”dan başka bir şey olamayacağını, herhalde Aydın Engin’den daha iyi bildiği umulur.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFaizi MB’mi yoksa Adliye mi belirliyor? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“İnsanın ümüğüne bu kadar çökülmez…” 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇözümün kolaylaşması isteniyorsa… 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİİmamoğlu'na casusluk tutuklamasının akla getirdikleri 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Süreç’te yeni safha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURPKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAsker göndermek ya da göndermemek… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı... 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024