Mehmet Ali ALÇINKAYA

Mehmet Ali ALÇINKAYA
Mehmet Ali ALÇINKAYA
Tüm Yazıları
Barışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı...
26.10.2025
415

"Silahları Susturun, Biz Her Türlü Çözüme Varız”

(1997’de Fatih Altaylı’nın Sayın Abdullah Öcalan’la yaptığı tarihi söyleşiden yankılanan bir söz)

Güncel Gelişme;

Kürt Özgürlük Hareketi yönetimi, Sayın Abdullah Öcalan’ın onayıyla, Türkiye’deki tüm güçlerini geri çekmeye başladıklarını duyurdu.
Bu açıklama, Öcalan’ın tarihsel barış çağrısının günümüzde yeniden hayat bulduğunu, barış sürecinin önünü açacak yeni bir dönemin eşiğinde olunduğunu göstermektedir.
Hareketin bu adımı, çözüm sürecine demokratik bir zemin kazandırmak ve diyalog kapısını kalıcı biçimde aralamak açısından tarihsel bir önem taşımaktadır.

Sayın Abdullah Öcalan’ın Barış Çağrısının Güncellenmiş Yorumu

“Silahları susturun; biz her türlü çözüme varız. Ben bugünden ilan ediyorum: Yeter ki diyalog kapısı aralansın, biz yarın bütün silahları susturalım.”

Bu sözler, yalnızca bir dönemin değil, bir halkın tarihsel iradesini ve çağın yönünü belirleyen bir dönüm noktasını ifade eder.
Öcalan’ın bu çağrısı, mücadelenin özünü silahlı direnişten demokratik toplum inşasına taşıyan stratejik bir dönüşümün ilanıdır.

Bugün, 27 Şubat 2025 itibariyle bu çağrı yeniden yankılanmakta, daha derin bir anlam kazanmaktadır.
Çünkü barış artık yalnızca bir söylem değil; örgütlü halk iradesinin tarihsel görevi ve demokratik toplumun inşa zemini haline gelmiştir.

Geniş Bir Demokratik Uzlaşma Büyük Kazandırabilir

Türkiye, çok kimlikli, çok kültürlü ve çok inançlı toplumsal yapısıyla demokratik bir yeniden yapılanma eşiğindedir.
Bu yeniden yapılanma, yüzeysel uzlaşmalarla değil; halkların, inançların ve toplumsal kesimlerin ortak yaşam bilinciyle mümkündür.

Geniş bir demokratik uzlaşma, farklı toplumsal dinamiklerin bir araya gelerek kalıcı barışın toplumsal temelini oluşturmasını sağlar.
Devletin, TBMM’nin ve yürütmenin tarihsel sorumluluğu; bu süreci hızlandırmak, çözümü geciktiren politik alışkanlıkları aşmak ve halkın barış iradesini esas almaktır.

Böyle bir uzlaşma yalnızca barışın değil; demokratik dönüşümün de önünü açar.
Çünkü geniş bir demokratik uzlaşma, halkı dışlamayan, halkla birlikte yeniden kurulan bir devlet anlayışının kapısını aralar.

Devlete Entegrasyonun Kurucu Gücü; Demokratik Toplum

Sayın Abdullah Öcalan’ın barış perspektifinde “devlete entegrasyon”, klasik anlamda sisteme dâhil olma değil;
halkın öz iradesiyle, demokratik değerler temelinde devletin yeniden halklaşması anlamına gelir.

Demokratik toplum, barış sürecinin yalnızca bir tarafı değil, aynı zamanda kurucu gücüdür.
Barışın kalıcılığı, halkın öz örgütlülüğü ve demokratik iradesiyle mümkündür.

Bu bağlamda devlete entegrasyon, halkın kendi kurumlarıyla, yerel demokrasisiyle, öz örgütlülüğüyle devletin dönüşümüne katkı sunması anlamına gelir.
Bu anlayış, devleti halkın iradesiyle yeniden tanımlayan, halkla birlikte kuran demokratik bir model önerir.
Dolayısıyla demokratik toplum, barışın hem öznesi hem de teminatıdır.

Umut Hakkı, Özgürlük ve Toplumsal Dönüşüm

Demokratik barış süreci, halkların umut hakkını yaşama geçirme mücadelesidir.
Umut hakkı, insanın eşit, özgür ve onurlu yaşama iradesidir.

Bu hak, halkların tarihsel öz gücüyle birleştiğinde, yeni bir yaşamın etik ve politik temelini oluşturur.
Bu nedenle Sayın Abdullah Öcalan’ın ve tüm siyasi tutsakların özgürlüğü, demokratik barışın önünü açacak tarihsel bir zorunluluktur.

Onların özgürleşmesi bir jest değil, demokratik toplumun vicdani, hukuki ve tarihsel gereğidir.
Barışın kurumsallaşması; düşüncenin, kimliğin ve örgütlü iradenin özgürleşmesiyle mümkündür.
Özgürlük yalnız bireysel değil; kolektif, toplumsal bir dönüşüm alanıdır.

Devlet, TBMM ve İktidarın Tarihsel Sorumluluğu

Bugün devletin, TBMM’nin ve iktidarın önündeki tarihsel görev açıktır:
Barışı kurumsallaştıracak demokratik mekanizmaları oluşturmak, çözüm sürecini hızlandırmak ve halkın iradesine uygun bir toplumsal sözleşme geliştirmek.

Geçmişin inkârcı ve güvenlikçi politikaları yalnızca çözümsüzlüğü derinleştirmiştir.
Artık ihtiyaç duyulan, halkın sesini duyan, diyalog ve müzakereyi esas alan demokratik bir siyasal iradedir.

Barış, bir hükümetin inisiyatifiyle değil; halkın örgütlü talebiyle ve devletin demokratikleşme iradesinin buluşmasıyla mümkündür.
TBMM bu buluşmanın merkezi olmalı, halk iradesinin demokratik ifadesi olarak tarihsel rolünü yerine getirmelidir.

Barışın Kurucu Gücü; Halkın Örgütlü İradesi

Barış, soyut bir talep değil; halkın örgütlü gücüyle somutlaşan bir süreçtir.
Barışın halklaşması, halkın kendi yaşam alanlarında demokratik örgütlenmesini güçlendirmesiyle mümkündür.
Her mahallede, her köyde, her kurumda barışın toplumsal örgüsü örülmelidir.

Sayın Abdullah Öcalan’ın 1997’deki barış çağrısı, bu sürecin yönünü belirleyen stratejik bir rehberdir.
Bugün bu çağrı, halkların vicdanında ve demokratik bilincinde yeniden yankılanmaktadır.

Barışın kalıcılığı, halkın öz inisiyatifiyle mümkündür.
Barışın kurucu gücü halktır; örgütsel güvencesi ise demokratik toplumdur.

Demokratik Toplumun Kurucu Gücü Barıştır

Geniş bir demokratik uzlaşma, toplumlara büyük kazandırabilir.
Çünkü bu uzlaşma, halkların ortak yaşam iradesini ve demokratik dönüşüm potansiyelini büyütür.

Barışın halklaşması, devlete entegrasyonun kurucu gücü olarak demokratik toplumu tarih sahnesine taşır.
Bugün görev açıktır:
Diyalog kanallarını açmak, süreci hızlandırmak, halkın umut hakkını yaşama geçirmek ve demokratik çözüm sürecini kalıcılaştırmak.

Barış, artık yalnızca bir strateji değil; halkın özgür yaşam çizgisidir.
Bu çizgi, örgütlü irade ve toplumsal kararlılıkla birleştiğinde, yeni bir demokratik geleceğin temeli olacaktır.


Sonuç: Barışın Halklaşması, Yeni Dönemin Anahtarıdır

Kürt Özgürlük Hareketi’nin güçlerini geri çekme kararı, barışın halklaşması sürecinin yeni evresidir.
Bu adım, silahlı çatışma dönemini geride bırakıp demokratik müzakere, toplumsal uzlaşma ve ortak yaşam dönemine geçişin işaretidir.
Şimdi görev, halkın iradesini esas alarak bu süreci kalıcılaştırmak, barışı toplumsallaştırmak ve demokratik bir geleceği inşa etmektir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar