Mehmet Ali ALÇINKAYA
"Silahları Susturun, Biz Her Türlü Çözüme Varız”
(1997’de Fatih Altaylı’nın Sayın Abdullah Öcalan’la yaptığı tarihi söyleşiden yankılanan bir söz)
Güncel Gelişme;
Kürt Özgürlük Hareketi yönetimi, Sayın Abdullah Öcalan’ın onayıyla, Türkiye’deki tüm güçlerini geri çekmeye başladıklarını duyurdu.
Bu açıklama, Öcalan’ın tarihsel barış çağrısının günümüzde yeniden hayat bulduğunu, barış sürecinin önünü açacak yeni bir dönemin eşiğinde olunduğunu göstermektedir.
Hareketin bu adımı, çözüm sürecine demokratik bir zemin kazandırmak ve diyalog kapısını kalıcı biçimde aralamak açısından tarihsel bir önem taşımaktadır.
Sayın Abdullah Öcalan’ın Barış Çağrısının Güncellenmiş Yorumu
“Silahları susturun; biz her türlü çözüme varız. Ben bugünden ilan ediyorum: Yeter ki diyalog kapısı aralansın, biz yarın bütün silahları susturalım.”
Bu sözler, yalnızca bir dönemin değil, bir halkın tarihsel iradesini ve çağın yönünü belirleyen bir dönüm noktasını ifade eder.
Öcalan’ın bu çağrısı, mücadelenin özünü silahlı direnişten demokratik toplum inşasına taşıyan stratejik bir dönüşümün ilanıdır.
Bugün, 27 Şubat 2025 itibariyle bu çağrı yeniden yankılanmakta, daha derin bir anlam kazanmaktadır.
Çünkü barış artık yalnızca bir söylem değil; örgütlü halk iradesinin tarihsel görevi ve demokratik toplumun inşa zemini haline gelmiştir.
Geniş Bir Demokratik Uzlaşma Büyük Kazandırabilir
Türkiye, çok kimlikli, çok kültürlü ve çok inançlı toplumsal yapısıyla demokratik bir yeniden yapılanma eşiğindedir.
Bu yeniden yapılanma, yüzeysel uzlaşmalarla değil; halkların, inançların ve toplumsal kesimlerin ortak yaşam bilinciyle mümkündür.
Geniş bir demokratik uzlaşma, farklı toplumsal dinamiklerin bir araya gelerek kalıcı barışın toplumsal temelini oluşturmasını sağlar.
Devletin, TBMM’nin ve yürütmenin tarihsel sorumluluğu; bu süreci hızlandırmak, çözümü geciktiren politik alışkanlıkları aşmak ve halkın barış iradesini esas almaktır.
Böyle bir uzlaşma yalnızca barışın değil; demokratik dönüşümün de önünü açar.
Çünkü geniş bir demokratik uzlaşma, halkı dışlamayan, halkla birlikte yeniden kurulan bir devlet anlayışının kapısını aralar.
Devlete Entegrasyonun Kurucu Gücü; Demokratik Toplum
Sayın Abdullah Öcalan’ın barış perspektifinde “devlete entegrasyon”, klasik anlamda sisteme dâhil olma değil;
halkın öz iradesiyle, demokratik değerler temelinde devletin yeniden halklaşması anlamına gelir.
Demokratik toplum, barış sürecinin yalnızca bir tarafı değil, aynı zamanda kurucu gücüdür.
Barışın kalıcılığı, halkın öz örgütlülüğü ve demokratik iradesiyle mümkündür.
Bu bağlamda devlete entegrasyon, halkın kendi kurumlarıyla, yerel demokrasisiyle, öz örgütlülüğüyle devletin dönüşümüne katkı sunması anlamına gelir.
Bu anlayış, devleti halkın iradesiyle yeniden tanımlayan, halkla birlikte kuran demokratik bir model önerir.
Dolayısıyla demokratik toplum, barışın hem öznesi hem de teminatıdır.
Umut Hakkı, Özgürlük ve Toplumsal Dönüşüm
Demokratik barış süreci, halkların umut hakkını yaşama geçirme mücadelesidir.
Umut hakkı, insanın eşit, özgür ve onurlu yaşama iradesidir.
Bu hak, halkların tarihsel öz gücüyle birleştiğinde, yeni bir yaşamın etik ve politik temelini oluşturur.
Bu nedenle Sayın Abdullah Öcalan’ın ve tüm siyasi tutsakların özgürlüğü, demokratik barışın önünü açacak tarihsel bir zorunluluktur.
Onların özgürleşmesi bir jest değil, demokratik toplumun vicdani, hukuki ve tarihsel gereğidir.
Barışın kurumsallaşması; düşüncenin, kimliğin ve örgütlü iradenin özgürleşmesiyle mümkündür.
Özgürlük yalnız bireysel değil; kolektif, toplumsal bir dönüşüm alanıdır.
Devlet, TBMM ve İktidarın Tarihsel Sorumluluğu
Bugün devletin, TBMM’nin ve iktidarın önündeki tarihsel görev açıktır:
Barışı kurumsallaştıracak demokratik mekanizmaları oluşturmak, çözüm sürecini hızlandırmak ve halkın iradesine uygun bir toplumsal sözleşme geliştirmek.
Geçmişin inkârcı ve güvenlikçi politikaları yalnızca çözümsüzlüğü derinleştirmiştir.
Artık ihtiyaç duyulan, halkın sesini duyan, diyalog ve müzakereyi esas alan demokratik bir siyasal iradedir.
Barış, bir hükümetin inisiyatifiyle değil; halkın örgütlü talebiyle ve devletin demokratikleşme iradesinin buluşmasıyla mümkündür.
TBMM bu buluşmanın merkezi olmalı, halk iradesinin demokratik ifadesi olarak tarihsel rolünü yerine getirmelidir.
Barışın Kurucu Gücü; Halkın Örgütlü İradesi
Barış, soyut bir talep değil; halkın örgütlü gücüyle somutlaşan bir süreçtir.
Barışın halklaşması, halkın kendi yaşam alanlarında demokratik örgütlenmesini güçlendirmesiyle mümkündür.
Her mahallede, her köyde, her kurumda barışın toplumsal örgüsü örülmelidir.
Sayın Abdullah Öcalan’ın 1997’deki barış çağrısı, bu sürecin yönünü belirleyen stratejik bir rehberdir.
Bugün bu çağrı, halkların vicdanında ve demokratik bilincinde yeniden yankılanmaktadır.
Barışın kalıcılığı, halkın öz inisiyatifiyle mümkündür.
Barışın kurucu gücü halktır; örgütsel güvencesi ise demokratik toplumdur.
Demokratik Toplumun Kurucu Gücü Barıştır
Geniş bir demokratik uzlaşma, toplumlara büyük kazandırabilir.
Çünkü bu uzlaşma, halkların ortak yaşam iradesini ve demokratik dönüşüm potansiyelini büyütür.
Barışın halklaşması, devlete entegrasyonun kurucu gücü olarak demokratik toplumu tarih sahnesine taşır.
Bugün görev açıktır:
Diyalog kanallarını açmak, süreci hızlandırmak, halkın umut hakkını yaşama geçirmek ve demokratik çözüm sürecini kalıcılaştırmak.
Barış, artık yalnızca bir strateji değil; halkın özgür yaşam çizgisidir.
Bu çizgi, örgütlü irade ve toplumsal kararlılıkla birleştiğinde, yeni bir demokratik geleceğin temeli olacaktır.
Sonuç: Barışın Halklaşması, Yeni Dönemin Anahtarıdır
Kürt Özgürlük Hareketi’nin güçlerini geri çekme kararı, barışın halklaşması sürecinin yeni evresidir.
Bu adım, silahlı çatışma dönemini geride bırakıp demokratik müzakere, toplumsal uzlaşma ve ortak yaşam dönemine geçişin işaretidir.
Şimdi görev, halkın iradesini esas alarak bu süreci kalıcılaştırmak, barışı toplumsallaştırmak ve demokratik bir geleceği inşa etmektir.
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkumuş hainler ülkeden kaçıyor! 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı... 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAsker göndermek ya da göndermemek… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolReform olmadan ancak bu kadar 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni çete üretimi 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (1) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMuhalefetin gerçeklikle bağı koparsa… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTürkiye’de ekonomik planlama neden başarısız oldu? 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Türk soylu yabancı” mı, “herkes Türktür mü (vatandaş?) daha doğru? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTGöbeklitepe… Urfa İzlenimleri – 2 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDem Parti’ye çullanmanın hafifliği 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yerli ve demokratik çözümün yol haritasını hazırlamalı 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNeşe’nin kapsayıcılık sorunu… 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNMadencilik yasasının gölgesinde hasat: Çatalağaç zeytin taşınamaz 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTürkiye’nin dilleri, İslam’ın lehçeleri, Allah’ın ayetleri 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAdalet yoksa devlette çürüme kaçınılmazdır 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze’nin Z raporu: Daha yazılmadı! 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHapiste yedi ay sonra İmamoğlu… 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTIKANMA VE TAHAMÜLSÜZLÜK… 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAraştırmalar ne diyor; toplum güçlü bir lider mi arıyor, yoksa adil bir kahraman mı? 20.10.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.10.2025
19.10.2025
15.10.2025
12.10.2025
9.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
3.10.2025
1.10.2025
29.09.2025