Ali BAYRAMOĞLU

Ali BAYRAMOĞLU
Ali BAYRAMOĞLU
Karar Tüm Yazıları
Kronik siyaset bunalımı…
25.10.2025
29

Siyasi alan darlığı Türkiye’nin oldum olası en büyük sorunlarından birisi oldu

Siyasi alanın, bir dönemler olduğu gibi asker eliyle ya da bugün olduğu gibi siyasi iktidar partisi eliyle daraltılması özünde büyük fark taşımıyor. Hatta bugün daralmanın iç kıvrımları bugün askeri vesayet sistemini aşan bir yapıya doğru ilerliyor

Bugün bu konuda iki temel unsurdan söz etmek mümkün...

Bunlardan ilki, "toplumsal ve siyasi alanın kalıcı bir şekilde daraltılması"dır: Yani toplumun talepleri ve örgütlenmenin ayrımcı ve yaptırıma tabi tasnifidir. Yani uzlaşma, diyalog, etkileşim gerektiren siyasi konu ve soruların siyasi niteliğinin imha edilerek tartışılmaz devlet meselesi haline dönüştürülmesidir.

İkincisi, bu daraltma girişiminin, bugün "anayasal kuruluşlar ve yargı organları üzerinden, yani demokrasi kurumları eliyle yapılması"dır. Bu mekanizmanın, esasen hukuk alanını da siyasileştirerek daraltmasıdır.

Bu iki sorun esasen bugün yaşanan, örneğin siyasi partiler yapılanması, rant yapısı, yönetim krizleri, istikrar sıkışıklıkları, içe kapanma eğilimleri gibi türlü sorunların temelinde yatar. Toplumsal, siyasal, hukuki "hakemlik kurumlarının içini iyice boşaltarak krizleri kronik hale getiren" bu gidiş tartışmaları "tek sorun, tek kişi ya da tek parti"ye endekslemek, iktidar kavgasını bile ifade etmeyen bir baskı düzenine çevirmektir.

Toplumun ve siyasetin devre dışı bırakıldığı rejimlerde, "katılım, temsil ve hukuk kurumları" adaletli, özgür ve düzgün çalışmaz, o zaman da demokrasiden söz edilemez. Hele bir de, "bu devre dışı bırakma girişimi hukuk kurumu üzerinden yasallaşıyor ve yapılaşıyorsa", bu rejimi tek sözcük tanımlar: Otoriter düzen...

Ve her otoriter düzen otoriter tutum ve girişimlerini "halk eğilimi", "milli güvenlik", "iç tehlike", "kendini savunma", "kendisine özgülük", sözlerle doğrulamaya çalışır. Ve otoriter düzenlerin gizli ya da açık olması arasında öz açısından hemen hiçbir fark yoktur.

Tek fark dozdadır...Türkiye de benimsediği otoriter rejim dozunu her geçen gün biraz daha arttırıyor. Sonuçta, açık bir şekilde siyasi alanın her geçen gün biraz daha daralmakta , siyasi partilere yoruma dayalı her tür yargı müdahalesini "hukuken" mümkün kılınmasıdır. Siyasete yönelik keyfi bu tutum, aslında devletin bireylere yönelik keyfi tutumunu davet eder ve meşrulaştırır.

Zira kim tarafından, hangi güdüyle belirlendiği belli olmayan "devlet ya da asayiş politikaları" her yerde "keyfilik" üretir. Ve her keyfilik "kaos ve çatışma" demektir, kaba güce ya da gayrimeşru kurallara başvurmak demektir.

Bu keyfi tutum aynı zamanda, "toplumun yok sayılması", zapt u rapt altına alınmaya çalışılması demektir. En beteri, toplum içi temas ve etkileşimin öldürülmesi, "toplumsal mutabakatların eritilmesi" demektir.

Peki sonuç?

Sonuç ortada: Gücün iyice keyfileşmesi, siyasi alanın, zayıfladıkça dar çıkarlara endekslenip suni bir şekilde bölük pörçük olması, tepkisel siyasi davranışın ya da oy davranışının ortalığı kaplaması…

Herkesin belleğinde toplumu aramasında büyük fayda var...Aksi takdirde, unutmamak gerekir ki, yeni siyaset ya da yeni oluşumlar da bu koşullardan muaf olmaz..

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar