Ali BAYRAMOĞLU
Siyasi alan darlığı Türkiye’nin oldum olası en büyük sorunlarından birisi oldu
Siyasi alanın, bir dönemler olduğu gibi asker eliyle ya da bugün olduğu gibi siyasi iktidar partisi eliyle daraltılması özünde büyük fark taşımıyor. Hatta bugün daralmanın iç kıvrımları bugün askeri vesayet sistemini aşan bir yapıya doğru ilerliyor
Bugün bu konuda iki temel unsurdan söz etmek mümkün...
Bunlardan ilki, "toplumsal ve siyasi alanın kalıcı bir şekilde daraltılması"dır: Yani toplumun talepleri ve örgütlenmenin ayrımcı ve yaptırıma tabi tasnifidir. Yani uzlaşma, diyalog, etkileşim gerektiren siyasi konu ve soruların siyasi niteliğinin imha edilerek tartışılmaz devlet meselesi haline dönüştürülmesidir.
İkincisi, bu daraltma girişiminin, bugün "anayasal kuruluşlar ve yargı organları üzerinden, yani demokrasi kurumları eliyle yapılması"dır. Bu mekanizmanın, esasen hukuk alanını da siyasileştirerek daraltmasıdır.
Bu iki sorun esasen bugün yaşanan, örneğin siyasi partiler yapılanması, rant yapısı, yönetim krizleri, istikrar sıkışıklıkları, içe kapanma eğilimleri gibi türlü sorunların temelinde yatar. Toplumsal, siyasal, hukuki "hakemlik kurumlarının içini iyice boşaltarak krizleri kronik hale getiren" bu gidiş tartışmaları "tek sorun, tek kişi ya da tek parti"ye endekslemek, iktidar kavgasını bile ifade etmeyen bir baskı düzenine çevirmektir.
Toplumun ve siyasetin devre dışı bırakıldığı rejimlerde, "katılım, temsil ve hukuk kurumları" adaletli, özgür ve düzgün çalışmaz, o zaman da demokrasiden söz edilemez. Hele bir de, "bu devre dışı bırakma girişimi hukuk kurumu üzerinden yasallaşıyor ve yapılaşıyorsa", bu rejimi tek sözcük tanımlar: Otoriter düzen...
Ve her otoriter düzen otoriter tutum ve girişimlerini "halk eğilimi", "milli güvenlik", "iç tehlike", "kendini savunma", "kendisine özgülük", sözlerle doğrulamaya çalışır. Ve otoriter düzenlerin gizli ya da açık olması arasında öz açısından hemen hiçbir fark yoktur.
Tek fark dozdadır...Türkiye de benimsediği otoriter rejim dozunu her geçen gün biraz daha arttırıyor. Sonuçta, açık bir şekilde siyasi alanın her geçen gün biraz daha daralmakta , siyasi partilere yoruma dayalı her tür yargı müdahalesini "hukuken" mümkün kılınmasıdır. Siyasete yönelik keyfi bu tutum, aslında devletin bireylere yönelik keyfi tutumunu davet eder ve meşrulaştırır.
Zira kim tarafından, hangi güdüyle belirlendiği belli olmayan "devlet ya da asayiş politikaları" her yerde "keyfilik" üretir. Ve her keyfilik "kaos ve çatışma" demektir, kaba güce ya da gayrimeşru kurallara başvurmak demektir.
Bu keyfi tutum aynı zamanda, "toplumun yok sayılması", zapt u rapt altına alınmaya çalışılması demektir. En beteri, toplum içi temas ve etkileşimin öldürülmesi, "toplumsal mutabakatların eritilmesi" demektir.
Peki sonuç?
Sonuç ortada: Gücün iyice keyfileşmesi, siyasi alanın, zayıfladıkça dar çıkarlara endekslenip suni bir şekilde bölük pörçük olması, tepkisel siyasi davranışın ya da oy davranışının ortalığı kaplaması…
Herkesin belleğinde toplumu aramasında büyük fayda var...Aksi takdirde, unutmamak gerekir ki, yeni siyaset ya da yeni oluşumlar da bu koşullardan muaf olmaz..
Yazarlar
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkumuş hainler ülkeden kaçıyor! 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMuhalefetin gerçeklikle bağı koparsa… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolReform olmadan ancak bu kadar 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTürkiye’de ekonomik planlama neden başarısız oldu? 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni çete üretimi 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (1) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Türk soylu yabancı” mı, “herkes Türktür mü (vatandaş?) daha doğru? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir Urfa ziyareti, bir dostluk hikayesi 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDem Parti’ye çullanmanın hafifliği 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yerli ve demokratik çözümün yol haritasını hazırlamalı 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’de Kalıcı Barış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Açık Mektup... 22.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünUyumlu mu, uyumsuz mu? 22.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNeşe’nin kapsayıcılık sorunu… 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNMadencilik yasasının gölgesinde hasat: Çatalağaç zeytin taşınamaz 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTürkiye’nin dilleri, İslam’ın lehçeleri, Allah’ın ayetleri 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAdalet yoksa devlette çürüme kaçınılmazdır 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTIKANMA VE TAHAMÜLSÜZLÜK… 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze’nin Z raporu: Daha yazılmadı! 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAraştırmalar ne diyor; toplum güçlü bir lider mi arıyor, yoksa adil bir kahraman mı? 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHapiste yedi ay sonra İmamoğlu… 20.10.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.10.2025
28.09.2025
20.09.2025
18.09.2025
14.09.2025
11.09.2025
6.09.2025
4.09.2025
30.08.2025
28.08.2025