Fehim TAŞTEKİN
Cumhur İttifakının “Kandil’le barış, muhalefetle savaş” ters yönlü paralel iki akımı besleyecek şekilde kurguladığı “terörsüz Türkiye” sürecine can suyu olabilecek yeni bir adım geldi.
PKK, sürecin önünü açma adına dün ‘tarihi yeni bir adım’ diyerek örgütün feshinin kararlaştırıldığı 12’inci kongre kararları doğrultusunda, Türkiye sınırları içindeki HPG ve YJA-Star gerillalarını ‘Medya Savunma Alanlarına çekmeye başladığını duyurdu.
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sabri Ok ve Vejîn Dêrsim tarafından okunan açıklamada, sürecin ilerlemesi için gecikmeden hukuki ve siyasi düzenlemelere gidilmesi talep edildi.
Örgüt, Medya Savunma Alanlarından Irak Kürdistan bölgesindeki Kandil, Zap, Metina, Avaşîn–Basya, Hakurk ve Garê hatlarını kastediyor.
Açıklamada “Ortadoğu’da yaşanan çatışma ve savaşların Türkiye’nin ve Kürtlerin geleceğini çok ciddi biçimde tehdit eder hale geldiği” tespiti, bu sürecin itici motivasyonu olarak tekrarlandı.
Bu akımın bir ucunu Suriye’de Suriye Demokratik Güçlerinin (SDG) tasfiyesi hedefine, diğer ucunu Mecliste 360 oyu bulup erken seçimle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı erken seçimde yeniden aday göstererek iktidarı sürdürme hesabına bağladılar.
Erdoğan’ın göstereceği esneklikler ya da sergileyeceği şiddetin dozu bu hedeflere göre ayarlanacaktır. Anlamsız inişler çıkışlar ya da tezatlar, nihai hedeflerle birlikte ele alındığında kendi içinde tutarlılık gösterebilir. İktidar açısından her yolun mübah olduğu bir turnike bu.
Bu haliyle, Abdullah Öcalan’ın iktidardan farklı olarak “barış ve demokratik toplum” adını verdiği süreci anlamlandıracak bir dönüşümü vadetmiyor.
Muhalefeti felç edecek her türlü ahlaksız hamle geliyor; biri bitmeden ötekisi başlıyor. Muhalefetin başına iktidarın yolsuzluk, hukuksuzluk, hırsızlık, yoksulluk, yağma ve skandallarını konuşamaz hale getiren dertler açılıyor. Ekrem İmamoğlu’nun adaylık şansını bitirecek dosyalara muhalif medyayı da yok edecek başlıklar ekleniyor. TELE1’e kayyım bunun başlangıcı…
“Öcalan’a özgürlük” Kürt hareketinin bütün katmanlarında kendini kilitlediği bir söylem olsa da pratikte Suriye’deki fiili kazanımları korumak tayin edici bir hedef.
Kobani olaylarındakinden farklı bir hareket tarzı sürece yön veriyor. İlkinde Türkiye’nin güvenlik kaygılarını artırarak Suriye’den uzak tutma taktiği güdüldü. “Kobani düşerse bütün sınırlar yanar” diyen ve serhildan çağrısı yapan bir karşı tehdit vardı. Suriye’de rejim yıkıldığında, Türkiye Şam’da sözü dinlenen aktör konumuna gelince, ABD de Heyet Tahrir el Şam’la (HTŞ) çalışmaya başlayınca Ankara’nın korkularını yatıştırmaya dönük bir yaklaşım öne çıktı.
Askeri seçenekleri öteleyecek şekilde sükunet ve suhulete biraz alan açmak, müzakerede zaman kazanmak elzem hale geliyor.
SDG ile HTŞ arasındaki 10 Mart anlaşması muğlak tanımlar ve boşluklar üzerinden taraflara oyunu yeniden kurma şansı tanıdı. Anlaşmadaki entegrasyon hedefinin hayata geçirilmesi için tanınan süre sene sonunda doluyor. SDG’nin askeri seçenekleri bertaraf edebilmek için müzakerenin olumlu gittiğine dair izlenim vermesi gerekiyor. Anlaşmayı hayata geçirmek isteyen taraf görüntüsü, ABD ile ilişkiler açısından da önemli. Çünkü ABD, Ankara’nın kaygılarını giderecek şekilde SDG ile HTŞ’yi Amerikan çıkarlarına uygun bir şekilde yeni düzene koşum atı yapma peşinde. Ve 10 Mart’ın sponsoru onlar.
PKK’nin sembolik silah yakmadan sonra zaten eylemsel olmayan silahlı güçlerini Türkiye’den çekmesi bütün bu hesaplardan bağımsız değil.
Bir yandan sürece bağlılık teyit ediliyor. Meclisteki komisyon toplantılarının somut adımlara yönelmesi ve ciddiyet kazanması için yeni bir buz kırıcı devreye sokuluyor. Diğer yandan Kürtlerle daha vaatkar bir ortaklığın Suriye’de Ankara’nın gardını biraz düşürebileceği düşünülüyor.
Erdoğan’ın da tahrik edici değil teskin edici yaklaşımlara ihtiyacı olabilir. Çünkü 2015’te ibreyi barıştan savaşa çeviren senaryoyu, 2025’te tekrarlamayı zorlu hatta imkansız kılan faktörler devrede.
Askeri maceraları temellendireceği argümanlar bağlamlarını yitirdi.
Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump’ı memnun etmenin ikili ilişkilerdeki kılçıkları ayıklamanın ötesinde, Suriye’de de karşılık üreteceğini düşünüyor.
Ayrıca İsrail’in Kürtlere el atacağına dair senaryodan uzaklaşılması Ankara için önem arz ediyor.
Mesela Washington’ın Gazze planına verilen destek hem Trump’ın dost halkasında kalmaya hem de İsrail’i bir şekilde temin etmeye yarıyor. Buradan çıkan alt metin: Biz silahsızlanma, hükümetten uzaklaşma ve İsrail’in kısmi işgalini de içeren bir planı Hamas’a kabul ettirdik; siz de Suriye’de daha fazla ileri gitmeyin, hele hele Kürtlere el atmayın!
Yeni koşullar karşısında fiili özerk yapıyı toptan çökertmeden belli düzeyde bir şeyleri kabul etmeye doğru kalibre edilmiş bir hedef setinden söz edilebilir.
Verilen tepkiler, yorumlar ve bazı kulis bilgilerinden hareketle olası hedefleri şöyle formüle edebiliriz:
- Petrol ve doğal gaz sahaları, elektrik santralleri, barajlar ve sınır kapılarının merkezi hükümete devredilmesi.
- SDG’nin Rakka ve Deyr el Zor gibi Arap bölgelerini bırakması. Böylece Fırat Nehri’nin doğal bir bariyer olmaktan çıkarılması.
- Bütünüyle İsrail-Amerikan desteğiyle Fırat’ın doğusu üzerinden bir bölünme senaryosunun düşürülmesi.
- Ademimerkeziyetçi bir yorumla siyasi özerklik yerine adını koymadan idari özerkliğe alan açılması.
- Tamamen fesih ya da yeni orduya bireysel katılım gibi seçeneklerde ısrar etmenin çıkmaz yol olduğu görüldüğünden en az özerklikle SDG’nin yeni orduyla bütünleştirilmesi.
Ankara, biraz da Colani yönetiminin oturması ve güç kazanmasını bekliyor. Yani bir bakıma Türkiye tarafından tahkim edilmiş yeni Suriye yönetiminin kas gücüne bel bağlıyor. Ayrıca gerektiğinde Suriye’ye bizzat müdahale edebilmek için 30 km derinliklerde operasyon iznini içeren yeni bir güvenlik anlaşması istiyor.
İster Ankara ister Şam kaynaklı olsun çatışma seçenekleri, ABD’nin kırmızı çizgilerinin devreye girmesini, İsrail’in Kürtlere el atmasını ve HTŞ rejiminin çökmesini tetikleyebilir.
Çatışmadan uzak durmak ve işi bilek güreşlerine bırakmak, kendini dayatan bir seçeneğe benziyor.
Öyle anlaşılıyor ki Kandildekiler de Türkiye’yi teskin eden adımlarla Suriye’de SDG’yi mevcut güç denklemi sayesinde özerkliğin azamisine ulaştırmayı umuyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURPKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolSarkozy hapiste 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkumuş hainler ülkeden kaçıyor! 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENVe casusluk hikâyesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı... 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAsker göndermek ya da göndermemek… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMuhalefetin gerçeklikle bağı koparsa… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Türk soylu yabancı” mı, “herkes Türktür mü (vatandaş?) daha doğru? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTGöbeklitepe… Urfa İzlenimleri – 2 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yerli ve demokratik çözümün yol haritasını hazırlamalı 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDem Parti’ye çullanmanın hafifliği 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNMadencilik yasasının gölgesinde hasat: Çatalağaç zeytin taşınamaz 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTürkiye’nin dilleri, İslam’ın lehçeleri, Allah’ın ayetleri 20.10.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.10.2025
13.10.2025
5.10.2025
25.09.2025
15.09.2025
9.09.2025
1.09.2025
26.08.2025
11.08.2025
4.08.2025