Halil BERKTAY
(Soran olmadı ama) Hayır, ben BDP’de ders vermek istemiyorum (Taraf Toplum ve Yaşam, 7 Kasım ’11) yazıma gelen bazı tepki ve sorulara kısa cevaplar vermek istiyorum.
Bir. Sırf PKK ve BDP’yi eleştirdiğim doğru değil. Devleti, Türk milliyetçiliği ve ırkçılığını, Kürtlere uygulanan ayrımcılığı, baskı ve zulmü, yıllar boyu kimbilir kaç defa kınadım, mahkûm ettim, karşısında imza verdim.
Ama iki. Bu konuda derinleşmek mümkün değil. Söylenebilecek şeylerin bir sınırı var. Ve bunları şimdiye kadar yüzlerce insan, binlerce defa söyledi. Sonuçta, mesele bir tavrı gene ve gene tekrarlamaya gelip dayanıyor.
Üç. Ona bakarsanız, devlet dışındaki sağla, sağ parti ve örgütlerle, sağın söylemleriyle de çok ilgili değilim (ama kimse bunu bir eksiklik veya suçlama nedeni olarak algılamıyor).
Çünkü dört. Özel geçmişim, hayatım ve şimdi de mesleğim itibariyle ben, daha çok Solun tarihi, ruhu, alışkanlıkları, iç yaşantısı, büyük trajedileri, yükselişi, taşlaşması ve 20. yüzyıl sonunda çöküşüyle ilgiliyim. Dünyada ve Türkiye’de, Marksizmin milliyetçilikle eğreti evliliği ve başarısız boşanma girişimi de buna dâhil. Bakıyorum; sosyalist kökenli Solda, hâlâ “Atatürk milliyetçiliği”ne yapışma yaygın. Ama yanısıra, yeni bir tür “kuyrukçuluk” (tailism) de mevcut : Kürt milliyetçi hareketinin kuyruğuna takılma eğilimi. Bu da, içerdiği bütün zihniyet yapıları, alışkanlıklar, refleksler, psikolojik bağlanışlar ve duygusal aidiyet karmaşalarıyla, çok merakımı cezbediyor. Sürekli çözmek, çözümlemek ihtiyacını duyuyorum.
Beş. Herhalde, beni Kürt sorunu hakkında yazıp çizen diğer yorumculardan ayırdeden de bu : Solun tarihine özeleştirel bir bakış; bunun içinden, Kürt sorununa daha çok radikal Kürt hareketini sorgulayan bir bakış. Fakat galiba herşeyden önce Solun tarihiyle ilgilenen pek kalmadı. Ne de olsa can acıtıcı bir konu. SSCB çöktü, daha ne olsun ? Yorgan gitti kavga bitti – gibi de bakılıyor. Hayır, öyle değil. Lenin’in başka bir bağlamda dediği gibi, eski toplum öldüğünde hemen gömülüp yokolmaz. Ceset çürümeye ve bizi zehirlemeye devam eder. – Sovyetler Birliği ve Uluslararası Komünist Hareket de öldü gerçi. Ama iyi idealleri ve kötü gerçekliğiyle cesedin çürümesi bitmedi. Bu miras bizi hâlâ etkiliyor ve sürekli mücadeleyi gerektiriyor.
Dolayısıyla altı. Bir “ideolojik kulüb/e” sorunu mevcut. İster kulüp deyin, ister kulübe. Şu demek : Başınızı belirli bir paradigmatik çatının altına sokuyorsunuz ve ondan sonra o çatı, o paradigma, her durumda size gerekli olan her şeyi söylüyor, hazır reçeteler sunuyor, bütün cevapları veriyor. “Emperyalizm karşıtı safta ol. Devrimci kimse, onu destekle. Ezilen halka lâf dokundurtma. Silâhlı mücadele veriyorsa, himaye et.” Bunlar, Lenin’in bir zamanlar Marksizmin ruhu diye tarif ettiği “somut durumların somut tahlili”nin yerini alan bir dizi refleks. Düşünmeye, kafanızın ve vicdanınızın sesini dinlemeye gerek yok. Paradigmatik çatı konuşuyor, sizin yerinize.
Fakat maalesef, yedi : Bu devir sona erdi. Eski paradigmanın çöküşü, daima, öngördüğü bu tür kestirim veya tavıralışların realiteden uzaklaşması, arada giderek daha büyük bir uçurumun doğmasıyla kendini belli eder. İşte bugün hiç ama hiç işlemiyor, 20. yüzyıl başının Leninist teorisinin çatısı altından türetilmiş çizgi ve duruş önerileri. Emperyalizm ve ezilen milletler alt-başlığının, örneğin, bazı icapları var : “Emperyalizm daima en gerici güçtür ve buna karşı her türlü direniş meşrudur.” Ama 21. yüzyıl başlarında bu “ilke”yi körü körüne uygulamak, anti-emperyalizm gerekçesiyle Miloşeviç ve Karadziç’lere, Arap diktatörlerine, Baas’a, Hüsnü Mübarek’e, Kaddafi’ye, Beşşar Esad’a sahip çıkmada hem Ergenekoncularla, hem PKK’yla saf tutmayı içeriyor. Bunun da inandırıcılığı artık sıfırın bile altında. Kimseyi ikna edemiyor.
Onun için, sekiz, böyle “ideolojik çatı” veya “kulübe”leri baştan ve çok dikkatle düşünmek lâzım. Kürt sorununa bakışta, nedir, birçok sol aydının, içinden bir türlü çıkamadığı “ideolojik kulübe” ? Güya mutlak surette anti-devlet (ama her nedense Ergenekon konusunda pek çalışmadı bu devlet karşıtlığı): bir de üstelik komünizmin tarihî yenilgisinden ötürü mutsuz ve müntekim; dolayısıyla hırsını radikal Kürt hareketinin sırtından geçinerek çıkarmaya çalışan (İngilizcede piggy-back riding diyorlar) bir tür “devrimci”lik : Biz yapamadık ama bak onlar yapıyorlar; birileri şu devletin haddini bildirsin de oh diyelim. Ayrıca, bir “ezilen halk” ve “ne yaparsa doğrudur” takıntısı; dolayısıyla “haklı savaş” fetişizmi. “Doğu kızıldır” (The East is Red : Çin Kültür Devrimi marşlarından). “Asya ve Afrika’nın devrimci fırtınası.”
Dokuz. Bu meyanda, çok tâyin edici bir sorun, Üçüncü Dünya “devrimci” örgütlerinin, kendi içlerinde ne kadar şiddet dolu iktidar ve tahakküm biçimleri taşıdığını göremeyiş. Nelson Mandela tarafından açığa çıkarılış ve reddedilişine kadar bir zamanların idol ismi olan Winnie Mandela’nın “genç adam”larının, örgüt içi muhaliflerinin boynuna geçirdiği ateş “kordela”ları (= yanan otomobil lastikleri) için de böyle. PKK’nın “kendi bölgesi”ndeki şiddet yöntemleri, adam kaçırmaları, cinayetleri, iç idamları için de böyle.
Devam edeceğim.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024