Halil BERKTAY
[17 Aralık 2020] Geçmişe yolculuk. Bunu anlatmak çok zor. Tam ne anlatmak istediğimi de bilmiyorum aslında. Öyle tek bir fikir değil. Bir yığın şey. Karmakarışık.
Bugün, 17 Aralık, annemin ölüm yıldönümü. Mergube Yegân Berktay (1921-2001). 19 yıl olmuş. Kızkardeşim İzmir’de. Naziko’yla (teyze kızım Nazan ablamla) bir kere daha kabristana gittik. Mezarına çiçekler koyduk.
Son zamanlarda zaten (ders vermek dışında) çok az konuşur oldum. Hemen hep evde, üç kişiyle geçen bir hayat. Kapanma, içe kapanmayı da getiriyor. Daha dün akşam girdim o yoğun sükûnete. Camlar buğulandı. Etrafımı sisler sardı.
Elimde kumanda âleti, rastgele kanaldan kanala geçiyordum, ne aradığımı bilmeden. Karşıma Mezzo’da peşpeşe Beethoven programları çıktı. Ludwig van Beethoven (1770-1827). Yani onun da doğumunun 250. yılı. Önce Daniel Barenboim erken dönem piyano sonatlarını çalıyordu. Berlin’deki Pierre Boulez Salonu’ndan. Sonra Herbert Blomstedt ve Leipzig Gewandhaus orkestrası çıktı sahneye. Üçlü Konçerto ve Beşinci Senfoni. Sonra Leonard Bernstein ve Viyana Filarmoni. Altıncı Senfoni (Pastoral) ve Beşinci Piyano Konçertosu (Krystian Zimerman’la). Bernstein artık hayatta değil. Eski kayıtlar. İlki 1979, ikincisi ölümünden az önce, 1990 yılından.
Nâzım “bir akar su getirsin Gazali’yi sana” diye yazmış hapishaneden. Beethoven’ın kendisi bir akar su. Kendimi dinlemeye bıraktım. İhtişam. Coşku. Aydınlık. Ancak böyle olabilir, başka türlü olamaz dedirten bir tumturaklılık. Şiir olsa, her cümle bir berceste mısra. Gelişme. Evrim. Tekâmül. Development. 19. yüzyılın hâkim fikirleri. Temaların adım adım açımlanması. Dinamizm. Kaçınılmazlık. Huzursuz, patlamalara gebe, kendinden sonraki bütün açılımları haber veren akorlar. Her bir notanın değiştirilemezliği, yerinden oynatılamazlığı.
Ve bunun tam zıddı. Belki hepsini çocukluğumda keşfettiğim, gençliğimde neredeyse ezberlediğim için, şimdi bütün o yıllardan rastgele çağrıştırdıkları. Oradan oraya sıçrayan anılar. En güzeli, bir akşam İzmir’de, Heykele bakan evimizin oturma odasında, ışıkları söndürmüş, babamla yere uzanmış, karanlıkta keman konçertosunu dinleyişimiz. Leonid Kogan. Lisedeyim; biriktirdiği harçlıklarımla tatile gelirken aldığım ucuz Sovyet plaklarından. Karaköy’ün Tahta Tulumba (veya Ağaç Tulumba) sokağındaki ithalâtçısından.
Zaman oracıkta dursa mıydı acaba? 15-16 yaşımın huzuru ve mutluluğunda? Sonrası… çok gri, çok karışık, çok zigzaglı. Hatırlamak istediklerimin yanında, hatırlamak istemediklerim de yığınla. Eğretilikler. Kabalıklar. Haksızlıklar. Bağlanmamam gereken inançlar, beğenmemem gereken insanlar. Hayatım hep yanlışlarla mı dolu? Bazen öyle geliyor. Sonra kendimi çalışarak kurtarıyorum karamsarlıktan.
Televizyon hem dinlemeyi, hem seyretmeyi sağlıyor. Kamera ve çok, çok incelikli, çok usta işi görüntü seçimi kâh flütlere, kâh obualara, oradan fagotlara, keman ve çellolara geçip kreşendolarda davullara odaklanınca, en küçük ayrıntıları belirginleştirip eserin bütün strüktürünü başka türlü ortaya çıkarıyor. Başka gösterdikleri de var. Kadınlar. Blomstedt’in yönettiği Leipzig Gewandhaus’ta kadınlar her seksiyonda belirgin. Örneğin birinci viyolonsel bir kadın. Çok da anlamlı, hareketli bir yüzü var. Çalarken kıpır kıpır. Binbir ifadeyle dolup taşıyor.
Ama Viyana Filarmoni’de, ister 1979’da, ister 1990’da tek bir kadın yok. Yok. Mutlak, yüzde yüz bir erkek âlemi. Zaten bununla meşhur, daha doğrusu bednamdılar (bed-nam = kötü şöhretli, famous değil notorious); tesadüf değil bilinçli ve kasıtlı bir politikaydı, inatla sürdürdükleri, giderek artan protestolara konu olan. 155 yıllık patriyarki ancak 20. yüzyıl sona ererken bir nebze gevşedi. Arpçı Anna Lelkes, aslında yirmi yıldır çalıyordu orkestrada, erkek arpçıların yokluğunda. Ama cismi var, ismi yoktu. İlk defa 1995’de, Carnegie Hall’daki bir konserde adı programa girebildi. Orkestraya üye kabul edilmesi ise ancak 1997’de gerçekleşti. Manşetlere konu oldu.
Hayat geçiyor. Dünya her şeye rağmen ilerliyor. İnsanlık düşe kalka yol alıyor.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFaizi MB’mi yoksa Adliye mi belirliyor? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“İnsanın ümüğüne bu kadar çökülmez…” 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇözümün kolaylaşması isteniyorsa… 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİİmamoğlu'na casusluk tutuklamasının akla getirdikleri 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Süreç’te yeni safha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURPKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAsker göndermek ya da göndermemek… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı... 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024