Roni MARGULIES
Devrim Andı içmedim hiç hayatımda. Merasimden, gösterişten ve iddialı konuşmaktan hoşlanmadığım için. En çok da boş laf etmek hoşuma gitmediği için.
Devrim Andı içmemiş olmak devrimciliğime halel getirdi mi peki? Vallahi, 18 yaşımdan beri devrimcilikten başka pek fazla bir şey yapmamış olduğuma göre, getirmemiş herhalde. And içsem daha mı devrimci olurdum? Yoo, zaten yapabildiğimin en fazlasını yapmaya çalışıyorum.
Ya and içenlerin hepsi içtikleri için hâlâ devrimci mi? Hiç sanmam.
Andlar anlamsızdır.
İlkokulda beş yıl boyunca her Allah’ın sabahı “Türküm, doğruyum, çalışkanım” diye and içtim. (Bu and niye ‘edilmiyor’ veya ‘söylenmiyor’ da, ‘içiliyor ’?) Bu içkilerin sonucunda doğru veya çalışkan oldum mu, bilmem, ama Türk olamadığım kesin.
Ortaokulda üç yıl boyunca her Allah’ın Pazartesi sabahı ve Cuma öğle sonrası piyano eşliğinde İstiklal Marşı’nı söyledim. Olmadı, yine Türkleşemedim.
Çoğunu çoktandır görmedim, ama sınıf arkadaşlarım Oton İskarpatiyati, Hristo Yuvanidis, Vartan Paylan, Bedros Aslanyan, Jozef Farhi ve İrvin Schick de, aradan yıllar geçmesine rağmen, hâlâ Türk değil. Üstelik, piyanoyu bizim sınıftan Loris Bedrosyan’ın abisi Rafi çalardı. O da Türkleşemedi.
Bu andlar, marşlar filan bizi Türkleştiremediğine göre, sınıftaki Vedat Öztürk, Mustafa Özülker ve Osman Tümay gibi arkadaşlarım da zaten aşağı yukarı Türk olduğuna, daha fazla Türkleşemeyeceğine göre, ne anlamı var bütün bunların?
Cumhuriyeti kuran kadroların bu imparatorluk artığı, çok ırklı, çok dinli, çok dilli topraklarda Türk ulus devleti yaratma, Türk olmayan herkesten kurtulma özleminin ifadesi bunlar.
Ve başarmışlar.
Bakmayın siz sınıf arkadaşlarım arasında Bedrosların, Hristoların olmasına.
Türkiye’de bugün 2.000 Rum, 20.000 Yahudi, 60.000 Ermeni kaldı.
“Gâvursuz köy olur mu! ” demiş ya adam. Olurmuş işte. Becerdiler.
Ama tam istedikleri gibi de olmadı.
Beceremedikleri bir şey kaldı.
Kürtler kaldı!
Kürtler çok kalabalık olduğu için, kendi kimlikleri uğruna ağır bedeller ödeyip mücadele ettikleri için, onları birkaç bin kişi düzeyine indirip biblo gibi dantelli bir sehpanın üzerine koymayı beceremedi Cumhuriyet.
Çok çalıştı, çok çabaladı, ama olmadı işte.
Ve bu başarısızlık döndü dolaştı Kemalist devletin kötü bir yerine sıkıştı. Rüzgâr eken fırtına biçer. BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş şöyle demiş:
“Hattat Hamit Aytaç İlköğretim Okulu 1/F sınıfında kayıtlı kızım Delal Demirtaş’a anadilde eğitim hakkı tanınmazken, her gün andımız adı altında ırkçı söylemler içeren bir metnin okutulmasını kabul etmiyor, çocuklara yönelik bu şekilde bir uygulamayı insan hakkı ihlali olarak görüyorum. Bugünden itibaren kızım Delal Demirtaş’ı bu etkinlikten fiili olarak uzak tutacağımı belirtiyorum.”
‘Andımız’ın ortaya çıkışını Afetinan şöyle anlatır:
“1933 yılının 23 Nisan Çocuk Bayramı idi. Dr. Reşit Galip heyecanla Çankaya köşküne geldiği vakit, Atatürk’ün yanında bana bir kâğıt uzattı ve şunları anlatmaya başladı. ‘Sabahleyin ilk bayramlaşmayı kızlarımla yaptım. Onlara bir şeyler söylemek istediğim vakit, bir and meydana çıktı. İşte Cumhuriyetimizin çocuklara armağanı’ dedi. Bu sözler, Türk çocukları tarafından o yıldan beri tekrarlanmaktadır. Vatanperver Dr. Reşit Galip, evvela bir baba olarak bu hisleri duymuş; sonra da Millî Eğitim Bakanı olarak okul çocuklarına bu andı içirmişti.”
Bugün öyle bir noktaya geldik ki, önümüzdeki seçenek çok açık: Reşit Galip’in hayal ettiği Türk vatanında mı yaşayacağız, Delal Demirtaş’ın rahat edeceği edeceği ortak vatanda mı?
Memleketin 15 yıldır yaşadığı tüm çalkantıların, akan tüm kanların, Susurluk ve Ergenekon’un, tüm darbe planlarıyla kozmik odaların arkasında bu seçenek yatıyor.
Mazlum-Der, ‘Andımız kaldırılsın’ kampanyasını başlatırken “Bu ifadeler Türkiye’deki diğer etnik kimlikleri görmezden gelen, hatta asimile sonucu doğurabilecek ifadelerdir, ideolojik devlet algısını küçücük çocuklara dayatan beyanlardır” demiş.
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce ise, “Andımızla, İstiklal Marşımızla uğraşmayın. Bu size on numara büyük gelir. Gidin derslik yapın ” demiş.
Ben ne diyorum? Varlığım Türk varlığına armağan olsun mu?
Benimki zaten ufacık bir şey. Çam sakızı bile değil.
Vermeyeyim, bana kalsın, olmaz mı?
Yazarlar
-
Akif BEKİKimmiş bakalım devlete saldıran? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBüyük eşik atlandı, sıra mayınlı alanda… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasPara vermeden diploma alanlarımız da bunlar 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSistem çürümüş ki nasıl çürümüş 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHayır, bu Türklük Sözleşmesi değil! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.03.2023
13.03.2023
27.02.2023
20.02.2023
13.02.2023
6.02.2023
29.01.2023
21.01.2023
15.01.2023
15.01.2023