Roni MARGULIES
“Vatandaş Türkçe konuş!”
On seneden fazladır, bunu tekrar ede ede dilimizde tüy bitti.
Onlar ise hâlâ, kös dinlemiş insanlar hâlinde, bildiklerini olumakta devam ediyorlar.
Hayır, vatandaş Türkçe konuşmuyor!
Ve uzun tecrübelerle anlaşıldı ki, bu hitaba maruz kalan vatandaşlar, imkânı yok bu yola cezasız girmeyeceklerdir.
Böyle, imkânı yok, diyecek kadar kat’î bir hüküm vermeden evvel, İstanbul’da küçük bir tetkik seyahati yapmak zaruretini duydum.
Ve dün Ortaköy açıklarında, dalgaları yara yara kendi yarattığı kara bulutların içinden bir yıldırım gibi enginlere akan Yavuz’u uzun uzun takib ettikten sonra, içim ondan gelen sevgi ve gururla dolu, ıslak kaldırımlara düştüm ve yolunu şaşırmış bir seyyah gibi Galata’da durdum.
Bankalar caddesini bilirsiniz...
Biraz ilerleyin... Şişhane yokuşunun alt başında, sağda Tünel’e çıkan geniş bir cadde vardır. İşte oraya saptım.
Beş on adım yürüyünce, uçlarına mısır taneleri bağladıkları sicimlerle güvercin avlamağa uğraşan irili ufaklı bir kalabalıkla karşılaştım ve katıldım aralarına.
Kadınlar, erkekler, çocuklar yerlere mısır serperek güvercinlere sesleniyorlar:
– Vene.. vene.. vene!
Zavallı kuşlar bu yabancı dile sinirlenmiş gibi havada çırpınıp duruyor, bir türlü yere inmiyorlar.
– Vene.. vene!
– Siz Türkçe bilmez misiniz?
Aldıran bile yok. Kaldırımlar Madrid veya Barselona sokaklarını andıran karmakarışık bir velvele içinde.
Biraz ötedeki balıkçının önünde şamatalı bir pazarlık var.
Fakat bütün bu gürültü içinde tek Türkçe kelime yok.
Daha ileride pencereden pencereye yarenlik eden kadınlara kulak veriyorum.
Hayır, kulakları tırmalayan bu sohbet de Türkçe’ye yabancı.
Köşebaşında çocuklar oynaşıyorlar ve yabancı bir dille birbirlerine bağrışıyorlar.
Bir leblebici de onlara bağırıyor:
– Eee.. Non kero şamata!
– Sen de mi mubarek adam?
Ağzı bir karış açık gülüyor:
– Ne idelim... Aralarında dolaşa dolaşa dillerini öğreniyoruz.
– Dilini öğretsen daha iyi değil mi?
– Öğretmeye ne hacet efendi... Onlar Türkçe bilirler. Bilirler amma konuşmazlar.
Tünel’in önünde tramvay bekleyen kalabalık Türkçe’den başka her dili hem de yüksek sesle konuşuyor. Birbirlerine sokulmuş iki kadın bu umumî kaideye muhalefet etmekten çekinir gibi Türkçelerini birbirlerinin kulaklarına fısıldıyorlar.
Tramvayda aynı hâl.
Galatasaray’da tramvaydan iniyor, sola kıvrılıyorum.
Sesler geliyor:
– Pandufles!
– Lusturacis!
– Servelo... Servelo!
Sağa sapıyorum. Balıkpazarı ses içinde. Fakat sağdan soldan gelen çeşid çeşid seslerin hiçbirinde Türkçe’nin sıcaklığı, tatlılığı yok.
Neredeyim yarabbi.. Nerede?
İstiklal caddesine çıkarken, pasajın kapısında çiçekçiler haykırışıyorlar:
– Viyolettis.. Viyolettis!
Sendeleye sendeleye, dalgınlıkla bir mağazaya giriyorum.
Karşıma çıkan tepeden tırnağa boyanmış kız yılışıyor:
– Vous desirez monsieur?
Karşıki kazinoya başvuruyorum:
– Oriste kirye...
İşte Türkçe konuşmasını istediğimiz vatandaş gizlemeğe bile lüzum görmeden, açıkça, bağıra bağıra, ihmalimizle, müsamahamızla alay eder gibi, Türkçe konuşmuyor..
Evde, mektebde, sokakta, tramvayda, çarşıda, pazarda her yerde Türkçe’den başka dil kullanmakta ısrar ediyor.
Ve biz, şehrin birçok semtlerinde gözlerimizi yumunca, öz yurdumuzun hasretini duyacak kadar kendimizi uzaklarda buluyoruz. Artık yetmez mi?
***
Bu yazı, 4 Mart 1937 tarihli Cumhuriyet gazetesinden.
Herkesin kendi anadilini konuşması Türkiye’de niye sorun olmuştur? Niye bugün hâlâ sorundur?
Çünkü Cumhuriyet’i kuranlar geri kalanımıza “müsamaha” etmiştir ve bu müsamahayla “alay” etmemizden hoşlanmazlar.
Yazarlar
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKimmiş bakalım devlete saldıran? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasPara vermeden diploma alanlarımız da bunlar 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBüyük eşik atlandı, sıra mayınlı alanda… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSistem çürümüş ki nasıl çürümüş 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHayır, bu Türklük Sözleşmesi değil! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.03.2023
13.03.2023
27.02.2023
20.02.2023
13.02.2023
6.02.2023
29.01.2023
21.01.2023
15.01.2023
15.01.2023