Roni MARGULIES
Seçimlerin en tartışmasız sonucu şu: Karşısındaki muhalefet partileri CHP ile MHP olduğu sürece AK Parti’nin yenilmesi mümkün değil. Mevcut siyasî ve/veya ekonomik koşullarda ciddi bir değişiklik, bir altüst oluş gerçekleşmedikçe, bu üç partinin seçim yarışmasından AK Parti’nin zaferle çıkması kaçınılmaz.
Ana muhalefet partisi CHP’nin bu durumu ve durumun nedenlerini kavrayamadığı, kavramaktan aciz olduğu açık. Seçimlerden sonra günlerce tüm CHP üyeleri ve CHP’nin temsil ettiği insan türü seçim yenilgisini bazı illerde elektriklerin kesilmesine, bazı ilçelerde oyların sayılmasının gecikmesine, tüm ülkede Anadolu Ajansı’nın yaptığı anlamsız madrabazlığa, bazı yerlerde de seçim sandıklarının civarında uzay gemileri, UFO’lar filan görülmesine bağladı.
“Bu halk niye bizimle hiç ilgilenmiyor?” diye şapkasını önüne koyup ciddiyetle düşünen CHP’liye ben şahsen rastlamadım. MHP’lilerle rastlaşmak gibi bir adetim yok, ama onların da aynı olduğundan eminim.
Durumu kavrayamadıkları için, çoğu CHP’li şimdi Kılıçdaroğlu’nun yerine Sarıgül’ü başkan yapmak, İlker Başbuğ’u cumhurbaşkanı adayı göstermek gibi çözümler hayal ediyordur. Yani hiçbir şeyi değiştirmeyecek olan “çözümler”.
“Yönetici” sınıfın partisi
CHP ve seçmenlerinin kavrayamadığı, partinin sınıfsal konumudur.
CHP, devletin ve Genelkurmay’ın, Silivri’nin ve darbecilerin, sahil kentlerinde ve büyük kentlerin varlıklı semtlerinde oturan üst-orta sınıf, eğitimli, Kemalist beyaz Türklerin, yani Türkiye’nin kurucu ve yönetici sınıfının partisidir. Her zaman böyle olmuştur ve halk her zaman bunun bilincinde olmuştur.
Bir partinin böyle olması, seçilemeyeceği anlamına gelmez elbet. Bütün burjuva demokrasilerinde çoğu parti (sosyal demokrat partiler dahil) şu veya bu ölçüde, doğrudan veya dolaylı olarak, bilinçli olarak veya bilinçsizce, egemen sınıfın çıkarlarını temsil eder. Bu onların seçim kazanmasını engellemez.
CHP’nin farkı, adındaki “H” harfine rağmen, açıkça ve göstere göstere devletin ve devleti yönetenlerin partisi olması, halkı açıkça ve göstere göstere küçük görmesi, muasır medeniyet seviyesine henüz yükselememiş bir sürü olarak görmesidir.
“Her halk hak ettiği yönetimi bulur” diye düşünenler çoktur. Bu seçimlerden sonra da, “Allah’ın belası bir halk Allah’ın belası bir partiyi yine seçti” diye düşünenler her zamankinden çok olmuştur.
Doğrusu ise şöyle: Her halk, devrim yapıp yönetimi kendi ellerine almayı gözü kesmiyorsa, önüne koyulan seçeneklerden en uygun bulduğunu seçer. Akıllıca bir seçim, kendi çıkarları açısından makul bir seçim yapar, ama mevcut ve sınırlı seçenekler içinden yapar bu seçimi.
Ve Türkiye halkı ta 1950’den beri, 1970’lerde çok kısa bir Karaoğlan Ecevit dönemi haricinde, CHP’yi akıllıca ve makul bir seçenek olarak görmediği için, devletle biraz daha mesafeli diye algıladığı diğer partilere oy vermiştir. Devletin ve askerin işaret ettiği bir parti varsa, kesinlikle diğer partilerden birini seçmiştir!
CHP’yi ise kendi partisi olarak görmemiştir, görmez ve bundan sonra görme ihtimali çok küçüktür. Çünkü halk CHP’yi halkı hor görenlerin, dindarlığı küçük görenlerin, devletin bekasını halkın çıkarlarının önüne koyanların, devleti ve devlet yöneticilerini sorgulayan herkesi ve her kesimi acımasızca kıyanların partisi olarak bilir. Yönetme ve iyi yaşama hakkını sadece kendinde görenlerin partisi olarak bilir. CHP oyları tam da bu nedenle zengin illerin zengin mahallelerinden gelir.
Halk bunu tarih ve sosyoloji kitaplarından değil, kendi yaşamından, kendi gözlemlerinden, kendi toplumsal belleğinden bilir.
CHP ve küçük “sol” partiler bu belleğin farkında bile değildir. Şaşırıp dururlar. AK Parti bu belleği bildiği, paylaştığı ve bu belleğe hitap ettiği için oy alır. Milliyetçiler, ulusalcılar, devlet dostları, Kemalistler bilmediği, paylaşmadığı ve anlamadığı için oy alamaz, alamayınca da şaşırır.
Sol bir alternatif
Halkın toplumsal belleğinden bîhaber olan CHP yönetici ve seçmenleri garip işler yapar. Sanırlar ki, MHP üyelerini aday göstererek, bozkurt işaretleri yaparak ve böylece CHP ile MHP arasında bir dizi konuda pek de fark olmadığını vurgulayarak AK Parti’nin önüne geçmek mümkündür. Sanırlar ki, tek özelliği azgın Türk milliyetçiliği olan, tek siyasî önceliği barış sürecini engellemek olan MHP ile adı konulmamış bir ittifak yapmak, CHP’nin oylarını arttıracaktır!
CHP yöneticilerinin halktan uzaklığı doğaldır belki de. Ama CHP’nin “solundaki” partilerin halka aynı uzaklıkta olması, aynı anlamaz gözlerle bakması Türkiye’ye özgü bir durum. Bu “sol” partilerin sanki seçim kampanyası yapıyormuş gibi görünüp hep birlikte CHP’ye oy vermesi, halkın ‘devlet partisi’ olarak algıladığı partinin zaferi için çabalamaları, “devlet” damgasının sola da vurulmasına yol açıyor. Devleti destekleyen bir “sol”!
Devletten, Kemalizm’den, milliyetçilikten, din düşmanlığından uzak bir alternatif yarattığımız güne kadar, yani dünyanın geri kalanında anlaşılan anlamıyla “sol” bir alternatif yarattığımız güne kadar, korkarım balkonlarda Bilal’i görmeye mahkûm kalacağız.
http://www.altust.org/2014/05/halkin-toplumsal-bellegi-ve-sol/
Yazarlar
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKimmiş bakalım devlete saldıran? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBüyük eşik atlandı, sıra mayınlı alanda… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasPara vermeden diploma alanlarımız da bunlar 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSistem çürümüş ki nasıl çürümüş 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHayır, bu Türklük Sözleşmesi değil! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.03.2023
13.03.2023
27.02.2023
20.02.2023
13.02.2023
6.02.2023
29.01.2023
21.01.2023
15.01.2023
15.01.2023