Sezin ÖNEY
Demek, önce yine savaş var.
Doğumdan önce, gene ölüm var.
“Kaderimiz, buysa yaşamak zorundayız.”
Nesiller boyu, bu coğrafyada bunu düşündük; kadere boyun eğ.
Yaşam, bir savaştır.
Senden büyük güçler var; seni koparıp götüreceklerse, savaşa gitmelisin.
Doğrusu, çok kolay öğreniyor insan nefret etmeyi; nefret, insana öyle bir güç veriyor ki...
Deli gücü diye buna derler herhalde.
Topraktan fışkıran zehirli bir çiçeğin gücü.
Kendini uçurumdan avına bırakan bir kartalın gücü.
Saldır, yok et; her seferinde kendini de biraz öldürerek.
“Yaşamak için yaptım” diyeceksin ama her vuruşta, sen kendin de biraz can vereceksin.
Ta ki, bir gün sokaklarda kayıp bir ruh gibi yürürken, vitrinlerde hayaletinin silik yansımasını görene dek; o zaman fark edeceksin ki, bir zamanlar olduğun “cana” hasretsin.
Sana yalan söylemişler; hayat bir savaş değil.
Sen kendini öldürmüşsün aslında savaşırken.
İşte o andan sonra hep, bir zamanlar olduğun o neşeli, gözü kara fidanın yasını tutacaksın.
Bundan sonrası, her şeyi huzurla unutturan, hiçbir çalar saatin kesemediği uykuya kadar derin bir can sıkıntısı.
Kader ve keder; güzelliklerimizi öldürmenin ve son pişmanlıkların kısırdöngüsü böyle akar gider bu coğrafyada.
Yaşamayı bilmiyoruz ki aslında ölmeyi bilelim. Öleni ânında unutuyor, anısını harcayıp bitiriyor ve acımasızca üzerine basıp geçip “yaşama” devam ediyoruz.
Huzursuz hayaletler gibi, nesiller boyu daha fazla ölüm istiyoruz belki de bu yüzden. Daha çok ölümle, belki öğreniriz nasıl ölünmesi gerektiğini diye herhalde.
O yüzden Gazze alev alev yanarken, şaşmamak lazım Başbakan Erdoğan’ın, “Öleceksek adam gibi ölelim...” demesine.
O da yaşamayı bilmiyor çünkü.
Hayatı öğrenen, nefesin kıymetini bilen, cana kıymet veren, ölümden böyle fütursuzca bahsedemez çünkü.
Bugün, bu yazıda, derin bir üzüntü var; stratejik saçmalıklar, politik zırvalar yok; sadece yas var.
Bugün, kimlikler, milliyetler, dinler yok.
Gazze’de birkaç günde ölen yüzler, Suriye’de aylar içinde ölen onbinler, Türkiye’de yıllar içinde ölen düzinelerce binlerin ardından gözyaşı var.
Artık biliyorum ki, kader ve keder diye diye, birkaç nesil daha kavrulacağız bu aymazlıkla, güle oynaya, davulla zurnayla savaşlara giderek.
Oysa, öldürdüğün senin insanın, aldığın senin canın...
Evet, umudum var; ama bir 60 yıl sonrasının dünyası için.
OECD’nin daha yeni açıkladığı “2060’a Bakarken: Uzun Vadeli Küresel Büyüme İmkânları” adlı bir rapora göre, “aşırı yoksulluk” denen şey, eğer o zamana dek yaşarsak, bizim ömrümüzün süresi zarfında bitecek.
Zira, dünyanın her yerinin eşit derecede refahın sözkonusu olmaya başlayacağı bir dünyadan bahsediyor rapor.
Demek ki, 2030’da mesela, çocuklarımız bugün konuştuğumuz şeylere gülmeye başlayacak ve hatta kızacak; “Neden bu kadar zaman kaybettiniz, barış çok mu zordu?” diye.
Onların yaşlarına gelemeden çocuk yaşta, bebek hâlde ölenlerin, gençlerden oluşan “şehitler” (herkese göre kendi kaybı şehit ne de olsa bu coğrafyada) ordusunun hesabını da bize soracaklar.
Darbeci Tahsin Şahinkaya’nın dün 12 Eylül Davası’nda söylediklerini mi cevap olarak vereceğiz onlara; “O gün için en doğru olanı yaptık”.
İsrailli şair Yehuda Amichai’ın bu dizeleri, yaşamın savaşla geçmesine son pişmanlığıyla en büyük yakarışı anlatıyor belki de:
“Ben- henüz hayattayken, huzur içinde yatabilir miyim,/ Hayatımın geri kalanında barış içinde yaşabilir miyim?/ Hâlâ hayattayken, şimdi; barış istiyorum.../ Cennetin bir altın bacağını dileyen o dindar adam gibi beklemek istemiyorum.../ Şimdi, burada, dört bacaklı bir sandalye istiyorum, basit, tahta bir sandalyeyi; ben barışımı şimdi istiyorum./ Hayatımı her türden savaşta tükettim; içimde, dışımda savaşlar,/ Yakın dövüş, yüz yüze, hepsi benim yüzüm, benim âşık yüzüm, düşman yüzüm./Eski silahlarla savaşlar- sopalar, taşlar, keskin baltalar, sözler,/ Kör bıçaklar, aşk ve nefret./ Ve son model silahlarla savaşlar- makineli tüfek, füze,/ kelimeler, mayınlar patlarken, aşk ve nefret./ Ben, anne-babamın hayatın savaş olduğu kehanetini doğru çıkarmak istemiyorum./ Bütün bedenimde ve ruhumda barış istiyorum./ Yatır beni huzur içinde.”
Latincesi, “Barış ile yat ve aşkla” diye söylenir, “Barış ve aşkla yat” diye de.
Yazarlar
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜROperasyonlar neden silah tüccarlarına yöneldi? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÖzel: Erdoğan zengin sever… 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUÖyleyse… Yaşıyor demektir! 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİSavcı Bey size söylüyor iktidar zenginleri 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBugün FETÖ yargısı yok, kim var? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZRojava çözüm süreci zorluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024