İsmet Berkan
Amerikan Başkanı Donald Trump, Suriye’de rejim değiştiğinde henüz “seçilmiş başkan”dı, görevi devralıp Beyaz Saray’a oturmuş değildi.
Daha o zaman, Suriye’de rejim değişikliğini Türkiye’nin başardığını ve Türkiye’nin lideri olarak Tayyip Erdoğan’ın da “Suriye’nin sahibi” olduğunu düşünüyordu, bunu defalarca yüksek sesle de söyledi.
Trump Suriye konusunda hala böyle düşünüyor, son olarak bu sözleri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yüzüne karşı da söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uluslararası pozisyonunun yükselmesini ifade eden hiçbir övgü cümlesini ihmal etmeden köpürten Ak Parti propaganda makinası ve medyası, Amerikan Başkanının bu sözlerinin üzerine atlamadı.
Trump’ın karşısındakini öve öve yere göğe sığdırmayan üslubuna da bu propaganda makinesinden pek bir tepki gelmedi, “Dünya lideri reisimizin kıymetini Trump da ilan etti” denmedi mesela.
Gazze barış görüşmelerine Türkiye’nin katkısı için “Ankara küresel diplomasi merkezi” başlıkları atılıyor ama Trump’ın övgüleri nedense Ak Parti medyasında bu kadar çok yer almıyor.
Amerikan Başkanı son olarak, Gazze barışı konusunda Türkiye’ye ve Tayyip Erdoğan’a Mısır ve Katar’dan bile büyük bir rol biçti, neredeyse “Türkiye sayesinde Hamas’ın bileği büküldü” dedi.
Türkiye’nin Hamas üzerinde elbette bir etki gücü var ama bu gücü Katar veya Mısır’ın gücüyle kıyaslamak ne kadar doğru olur bilemedim. Bana soracak olursanız Mısır ve Katar’ın yanına Türkiye’nin de katılmış olması, Hamas’ı bükmek için gereken kritik kütleye ulaşılmasını sağladı, bu tek başına Türkiye’nin yaptığı bir şey değil.
Ama Amerikan başkanı öyle düşünmüyor, Hamas’ın bu anlaşmaya Türkiye sayesinde ikna olduğunu her fırsatta söylüyor. Onu da diğer dünya liderleri izledi. Kanada’dan Fransa ve Almanya’ya Türkiye’yi Gazze barışına katkısından ötürü tebrik etmeyen ülke kalmadı gibi.
Fakat Tayyip Erdoğan ve onun propaganda makinesi bu övgülere karşı da mesafeli. Elbette övgüleri alıp kabul ediyorlar ama bizim alışık olduğumuz şeyleri yapmıyor, örneğin bu övgülerin üzerine “Ankara küresel diplomasinin merkezi oldu” tarzı bir büyük anlatı kurmuyorlar.
Neden Cumhurbaşkanı Erdoğan bu övgüleri kabul etmekte bu denli isteksiz?
Bunun başlıca sebebi, övgüleri yapanın Donald Trump olması. Amerikan Başkanı hiçbir şeyi karşılıksız yapan biri değil. Bu övgülerin arkasından tam ne çıkacağı kestirilemediği için bu isteksizlik.
Tayyip Erdoğan ve Türkiye ne “Suriye’nin sahibi” olduğunu kabul etti, ne de “Gazze barışı sadece bizim sayemizde oldu” dedi.
Trump’ın “Suriye artık sizin” demesi, Türkiye’nin üzerine bir sorumluluk yüklemek. “Sen istedin ben de seni kırmamak için Suriye’ye yaptırımları kaldırdım” diyor Trump. Yani Suriye kaynaklı bir yanlışlık olursa, mesela Suriye alıp bu paralarla İslamcı terörü desteklemeye vs kalkarsa bunun sorumluluğunu da Ankara’ya yıkacağını söylemiş oluyor.
Oysa Türkiye’nin öyle Suriye üzerinde yüzde yüz bir kontrolu yok. Zaten Suriye’yi yönetenlerin de ülkelerinde yüzde 100 kontrolları yok. O yüzden Suriye’ye kefil olmak Ankara’nın yapabileceği bir şey değil. Ankara belki çoğu zaman hayaller üzerinden hareket ediyor ama Suriye konusunda o hayale henüz hiç kapınılmadı.
Aynı şey Filistin meselesi ve Hamas için de geçerli. Trump, “Yarın Hamas bu anlaşmanın şartlarına uymazsa Türkiye’yi ve Erdoğan’ı sorumlu görürüm” diyor belki de bu övgüleriyle. Tayyip Erdoğan ise bunu kabul etmiyor, Hamas’a kefil olmuyor.
Olmamakla da doğrusunu yapıyor aslında.
NADİR TOPRAK ELEMENTLERİ İÇİN KÜRESEL KAVGA
Çin geçen hafta bütün dünyayı şok eden bir karar aldı, ülkesinden nadir toprak elementlerinden satın alıp sonra bunlardan ürün ortaya çıkaran ülkelere o ürünleri başka ülkelere satabilmeleri için “lisans alma zorunluğu” getirdi.
Modern teknolojilerimizin hemen hemen her alanında kullanılan bu elementlerin Çin’den ülke dışına satışı zaten çok uzun zamandan beri kısıtlı. Çin bunlara kota uyguluyor. Şimdi getirilen bu yeni kısıt ise çok çarpıcı ve çok kaba.
“Hammaddesini benden alıyorsun, benden izinsiz satamazsın” dendiğinde dünya ticaret ve onlarca endüstri durma tehlikesiyle karşı karşıya kalır.
Amerikan Başkanı dün bu duruma çok sert tepki verdi, Çin’e yüzde 100 ilave gümrük vergisi koydu. Bu vergi 1 Kasımda devreye girecek. Başkan Trump, bu yüksek vergi yüzünden Çin’in geri adım atmasını, lisans zorunluğunu kaldırmasını bekliyor veya umuyor.
Çin bu nadir toprak elementlerinin en büyük satıcısı ama yegane satıcısı değil. Amerika kendi rezervlerine sahip, Afrika’da rezervler var. Ukrayna ve Türkiye gibi ülkelerde geniş rezervler bulundu ama henüz devreye girmiş, buralarda üretime başlanmış değil.
Çin sadece ilave kısıtlar getirmekle kalmadı, örneğin Amerika’dan yüksek kapasiteli mikro işlemci ithalatına da kısıtlama, hatta kısmen yasaklar getirdi. Bu son hamle özellikle ilginç ve önemli. Çin’in bu alanlarda üretici olmaya başlaması, yani özellikle yapay zeka alanında Amerika’ya bağımlılıktan çıkmaya çalışması anlamına geliyor.
Başkan Trump’ın dün akşam bazı yazılımların Çin’e satışını ve bu ülkede kullanılmasını tamamen yasaklama adımı bununla bağlantılı. Çip tasarımında kullanılan yazılımlara Çin’in erişimini tamamen yasaklamaktan söz ediyor Başkan Trump. Bu yazılımlar Amerikan ve Avrupa malı.
Yaşadığımız şey sadece bir ticaret savaşı değil, devasa bir teknoloji savaşı ve göreceksiniz kavga nadir toprak elementleriyle kısıtlı kalmayacak. 21. yüzyıl ekonomisine hakim olma kavgası bu.
Çin, yapay zekaya dayalı üretim robotları konusunda kritik bir kütleye eriştiğini düşünmese bu adımı atmazdı. Amerika’nın ona cevabı, Çin’in dünyanın her yerinde üretim yapacak makinaları üretme iddiasına karşı henüz yeterli bir cevap değil.
Dünya ekonomisindeki stratejik kayma hızlanarak başladı.
Yazarlar
-
Murat Sevinç'Belirsizlik' kullanışlı bir idare yöntemidir, yurttaşı iki dudak arasına hapseder! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalMüslüman düşmanı Hegseth ve ‘İslami rejimler’in suç ortaklığı 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin ikinci ve belki de “final” sezonu 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEHüseyin Kocabıyık’ın sözü 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezAtaerkil pazarlık 2.0 ve cinskırım 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan da olsan meşruiyet şart 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHatay’ı haritasına ilk kim koymuştu? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanErdoğan ve kurmayları acaba neden isteksiz davranıyor? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.10.2025
3.10.2025
2.10.2025
30.09.2025
24.09.2025
20.09.2025
17.09.2025
10.09.2025
9.09.2025
6.09.2025