Ümit Akçay
2025 ağustos ayına ait sanayi üretimi verileri, Almanya ekonomisinin uzun süredir biriktirdiği yapısal sorunların artık istatistiksel olarak görünür hale geldiğini gösteriyor. Federal İstatistik Ofisinin (Destatis) verilerine göre, sanayi üretimi bir önceki aya göre yüzde 4.3, geçen yılın aynı dönemine göre ise yüzde 3.9 oranında azaldı. Otomotiv, makine, elektronik ve ilaç gibi yüksek katma değerli sektörlerde yaşanan üretim daralmaları, yalnızca geçici bir durgunlukla açıklanamayacak kadar derin. Aksine, bu veriler Almanya’nın 2000’li yıllardan bu yana uyguladığı ihracata dayalı sermaye birikim modelinin sınırlarına dayandığını gösteriyor. Borç freniyle kilitlenmiş mali yapısı ve dışsal şoklara aşırı duyarlılığı ile Almanya’nın ekonomik modeli serbest düşüşte. Gelin verilere bu çöküşe ve nedenlerine daha yakından bakalım.
Otomotivde çöküş: İhracatın kalbi tekliyor
Verilere göre en çarpıcı gerileme otomotiv sanayinde yaşandı. Ağustos ayında üretim yüzde 18.5 düştü. Bu sadece sezonluk üretim ayarlamaları ya da model değişimlerinden kaynaklanmıyor. Çin’de yeni gelişen firmaların güçlü rakipler olarak ortaya çıkmaları, ABD’de yükselen korumacı önlemler ve iç pazardaki zayıf talep, Almanya’nın küresel otomotiv gücünü temelden sarsıyor.
Makine ve ekipman üretimi de yüzde 6.2 oranında düştü. Bu, temmuzdaki yüzde 9.2’lik sıçramanın ardından yaşandı. Veriler, sanayi üretiminde süreklilik olmadığını, yatırım mallarına olan talebin inişli çıkışlı bir biçimde daraldığını gösteriyor. Bu da firmaların yatırım kararlarında tereddüt ettiklerini ve belirsizlikler kaynaklı güven eksikliğinin yayıldığını ortaya koyuyor.
Sert daralma, otomotive ve makine sektörleriyle sınırlı değil: İlaç sanayi yüzde 10.3, elektronik ve optik ürünler sektörü yüzde 6.1 oranında küçüldü. Bu sektörler genelde krizlerden daha az etkilenir. Fakat artık Almanya’nın yüksek katma değerli üretim hatları bile daralıyor. İç talep yetersiz, dış talep ise belirsiz.
Enerji ve inşaat gibi sanayi dışı bileşenlerde ise farklı bir tablo var. Enerji üretimi yüzde 0.5 düştü, inşaat sektörü ise yüzde 0.6 büyüdü. Bu veriler sanayideki şiddetli daralmayı telafi edecek düzeyde değil. Zira kritik olan sektörlerdeki daralma, ekonominin genelini etkileyecek kadar büyük.
Üçlü baskı: Ticaret savaşları, Çin rekabeti ve küresel kırılma
Verilerdeki düşüşü sadece iç faktörlerle açıklamak yetersiz olur. Almanya’nın ihracat temelli ekonomik modeli, dış dünyadaki değişimlere karşı fazlasıyla hassas.
İlk olarak, dünya çapında yükselen korumacılık ve gümrük vergileri, Almanya’nın serbest ticarete dayalı stratejisini boşa çıkarıyor. ABD’nin uygulamaya başladığı yeni gümrük tarifeleri, Çin’in kendi sanayicisini koruma hamleleri, Almanya’nın ihracat yollarını daraltıyor. Bir başka ifadeyle, 2000’lerin serbest ticaret döneminde iyi çalışan bu model, korumacılık altında tökezlemeye mahkum.
İkinci olarak, Çin artık Almanya için yalnızca büyük bir müşteri değil, doğrudan rakip. Çin 2023’te Japonya’yı geçerek dünyanın en büyük otomobil ihracatçısı oldu. Elektrikli araçlar, batarya teknolojisi, otomasyon gibi alanlarda Çin hem daha ucuz hem de giderek daha kaliteli üretim yapıyor. Hızla büyüyen bu güç karşısında, Almanya’nın geleneksel mühendislik avantajı zayıflıyor. Daha da önemlisi, Alman firmaların Çin pazarındaki payının hızla daralması. Zira Alman otomotiv devlerini en çok zorlayan gelişmelerden biri Çin pazarını kaybetmek. Konumuz Çin değil ama yeri gelmişken kısa bir not düşmek lazım: Almanya Çin pazarını kaybederken, Çinli firmalar Batı ambargosu altındaki Rusya pazarına otomobil satan tek güç haline geldi.
Üçüncü olarak, küresel jeopolitik kırılmalar Almanya’nın ticaret ortaklarını yeniden belirlemesini zorunlu kılıyor. Rusya’dan gelen ucuz gaz kaybedildi. ABD-Çin gerilimi tırmanıyor. Almanya’nın ticari olarak herkese açık pozisyonu artık sürdürülemez. Özellikle ucuz enerji olanağının ortadan kalkması, enerji yoğun sektörlerin tökezlemesinin başlıca nedenlerinden biri olarak görülebilir.
Borç freniyle kilitlenen dönüşüm
Uluslararası konjonktürde yaşanan bu değişimlere karşı kamu politikalarının tepkisiz kalmasının temel nedeni, Almanya’nın 2009’da anayasaya entegre ettiği borç freni uygulamasıdır. Bu kural, federal bütçede yapısal açık verilmesini yüzde 0.35 gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) ile sınırlarken, eyalet düzeyinde bütçelerin denk olması şartını getiriyor. Eyalet düzeyinde denk bütçe uygulaması ise, fiiliyatta pek çok kamu kurumunda kesinti ve harcama kısılması anlamına geliyor. Evet, kulağa inanılmaz geliyor ama durum bu.
Borç freni, bir mali kural olarak anayasaya girdi. Ancak ‘anayasal iktisat’ yaklaşımının gerçek hayattaki bu absürt deneyi, aynı zamanda ekonomik dönüşüm kapasitesini engelleyen bir prangaya dönüşmüş durumda. Dijitalleşme, yeşil dönüşüm ya da altyapı yatırımları gibi alanlarda kamunun öncülük etmesi gerekirken, bütçe kısıtları nedeniyle bu alanlarda yatırım yapılamıyor. Demir yolu ulaşımındaki aksamalar artık olağanlaştı, eğitim ve sağlık sistemindeki yetersizlikler, altyapıdaki sorunlar ve bürokrasideki atalet, krizi daha da derinleştiriyor.
Sonuç olarak Almanya, mali olarak güçlü görünmesine rağmen politik olarak hareket edemez durumda. Borç freni artık bir mali araç değil, yapısal tıkanıklığın kurumsal ifadesidir. Bir önceki hükümetin yıkılmasında etkili olan bu tıkanıklık, yeni hükümeti de sarsacak kadar önemli.
İç talep bastırılıyor: Modelin içsel sınırları
Almanya’nın ihracat merkezli modelinin diğer yüzü, bastırılmış iç taleptir. Yukarıda sözünü ettiğim borç frenine ek olarak, düşük ücret politikaları, sınırlı sosyal harcamalar ve zayıf kamu hizmetleri, iç tüketimin yapısal olarak kısıtlanmasına neden oldu. Bu nedenle dış talepte yaşanan en küçük daralma, ekonomik büyümeyi doğrudan etkiliyor.
Kısacası Almanya’nın büyüme modeli şöyle özetlenebilir: Düşük ücret, ucuz enerji, düşük kamu harcaması ve yüksek ihracat. Bu denklemin işlemesi için dünya piyasalarının sürekli açık, dış talebin ise güçlü olması gerekiyor. Ancak 2025 itibarıyla artık böyle bir dünya yok. Dolayısıyla yaşanan yalnızca teknik bir yavaşlama değil, sermaye birikim modelinin iç ve dış kaynaklı krizinin kesişimidir.
Hegemonik kriz: Almanya’nın tıkanıklığı, Avrupa’nın sorunu
Almanya’nın mevcut birikim modeli krizinin etkileri, sadece ülkeyle sınırlı değil. Avrupa’nın üretim ve ticaret merkezi olan Almanya’nın daralması, tüm kıtanın ekonomik dengesini sarsacak nitelikte. Sanayi üretimi düştüğünde yalnızca Almanya değil, İtalya’dan Polonya’ya kadar tüm Avrupa etkilenecek. Dahası, Avrupa değer zincirlerinin merkezindeki ülkenin dönüşüm yeteneğini yitirmesi, Avrupa Birliği’nin ekonomik mimarisinin çatlamasına neden olabilir.
Almanya bugün hâlâ Avrupa’nın en büyük ekonomisi. Ama veriler açık: Sanayi üretimi düşüyor, ihracat daralıyor, kamu harcamaları durma noktasında. Dünya değişti ama Almanya’nın ekonomik refleksleri hâlâ 2000’li yıllara ait. Üstelik bu durum yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda siyasal bir kriz üretme potansiyeli taşıyor. Almanya’nın serbest düşüşü, Avrupa Birliği projesinin dağılmasının da öncüsü olabilir.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTYakabaşı… Köylü dışında herkes suskun! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat Sevinç'Belirsizlik' kullanışlı bir idare yöntemidir, yurttaşı iki dudak arasına hapseder! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAteşkes gerçekleşti, sıra diğer aşamalarda ama… 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin ikinci ve belki de “final” sezonu 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENHepsi Erdoğan’a yazılıyor 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezAtaerkil pazarlık 2.0 ve cinskırım 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySanayi verileri alarm veriyor: Almanya serbest düşüşte 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalMüslüman düşmanı Hegseth ve ‘İslami rejimler’in suç ortaklığı 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖcalan’ın Uyarısı... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Allah’ın gölgesi’ 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEHüseyin Kocabıyık’ın sözü 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHatay’ı haritasına ilk kim koymuştu? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanErdoğan ve kurmayları acaba neden isteksiz davranıyor? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan da olsan meşruiyet şart 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.10.2025
30.09.2025
21.09.2025
14.09.2025
9.09.2025
17.08.2025
10.08.2025
6.08.2025
24.07.2025
13.07.2025