Akif BEKİ

Başkan da olsan meşruiyet şart
11.10.2025
22

ABD Sefiri Barrack'ın meşruiyet kelimesine yüklediği anlamı hatırlayın.

Hani Trump'ın, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'a en çok ihtiyaç duyduğu meşruiyeti verelim" dediğini aktarmıştı. Tepkiler üzerine de düzeltmiş; meşruiyet vermekten kastının saygınlık, itibar kazandırmak olduğunu söylemişti.

Özrü kabahatinden büyüktü.

Velev ki meşruiyetten, saygınlığı kastetmişti... Haddine mi, Trump'a mı kaldı bizim Cumhurbaşkanı'mıza saygınlık kazandırmak...

O zaman da yazmıştım; kelin ilacı olsa kendi başına sürer. O asıl kendi meşruiyetine baksın. Sanki çok saygın da, fazlasını sadaka olarak dağıtacak.

Şimdi ekliyorum: Amerikan Büyükelçisi, saygınlık dağıtacak durumda olup olmadıklarını anlamak için, Trump'ın Nobel'i niye bu kadar istediğine iyi baksın...

Çünkü Nobel, Trump için meşruiyet, saygınlık, itibar, kabul görme demek.

Ekmek, su kadar muhtaç olmasa Nobel Barış Ödülü'ne bunca asılır mıydı?

Almaya can attığı ödül, başkasına gitti. Venezuela'da "diktatörlükten özgür seçimli demokrasiye barışçıl geçiş çabaları"nın sahibine. Maduro'nun siyasetten yasakladığı muhalif lider Machado'ya...

Düne kadar bu ödülü sayıklıyordu Trump. "9 ayda 8 savaş durdurdum. Tarihte benzeri yoktur... 9 aylık Başkan'ken Obama’ya Nobel verdiler. O barış için hiç bir şey yapmadı. Sadece ülkeyi berbat etti" teraneleri okuyordu.

Ödül açıklandıktan sonra hayata küsmüş olmalı, ürkütücü bir sessizliğe gömüldü. Dileyelim de uzanamadığı ciğere 'mundar' demekle yetinsin, ödül getirmeyen Gazze ateşkesine arkasını dönmesin.

Ben, Trump'ı barışa küstürmekten yana değildim. Ödül beklentisi, iyi bir teşvikti. Süper gücün başındaki kişi, bırakalım, savaş değil barış adamı olmaya uğraşsın, dünya için daha iyi.

Fakat dünyaya da şunu gösterdi; ABD Başkanı da olsan Nobel'e muhtaçsın. Onun vereceği meşruiyet ve saygınlık için yanıp tutuşuyorsun...

Obama'yla girdiği Nobel yarışı; Trump'ın şiddetli onaylanma ihtiyacını gözler önüne serdi. Nasıl bir kompleksi varsa sandık onayı yetmiyor; Obama'yı üstün tanıyanlara kendini beğendirme, kabul ettirme, tanıtma arayışında.

Yoksa niye herkesin önünde ödül dilenmeye kalksın.

Barış Nobel'i için hiç saklamadan çırpınması, Trump'ın beyazlaşma arzusunu yansıtıyor. Beyaz Başkan'ın, siyah deriliyle beyazlaşma rekabetine girmesi, kaderin bir ironisi elbette.

Ancak devrimci yazar, psikiyatr Frantz Fanon’un "Siyah Deri, Beyaz Maske" kitabıyla açıklanabilecek bir durum.

Fanon, siyah insanın beyazlaşma tutkusunu ele alıyordu. Beyazlaşmak; efendiler tarafından onaylanmak, kabul görmek, adam yerine konmak demekti. Altında, köleleştirilenlerin içinden söküp atamadığı aşağılık duygusu yatıyordu.

Evet, Trump bir beyaz, sömürge halkından da değil ama iflah olmaz bir 'beyazlaşma kompleksi'ne düçar görünüyor.

"Fransızcayı Paris aksanıyla konuşarak” beyazların saygısını kazanmaya çalışan sömürge zencisi gibi. Siyah Deri, Beyaz Maske'deki karşılığı bu.

Fanon, sömürge psikolojisinin en perdesiz hâlini beyaz kadınla siyah erkek, beyaz erkekle de siyah kadın ilişkilerinde yakalar.

Ona göre siyah kadını beyaz erkeğe çeken; yükselme, arınma, beyazlaşma isteğidir.

Siyah erkek ise beyaz kadınla ilişki kurduğunda insanlığının onaylanmış olacağını sanır.

"Beyaz kadın, siyah erkek için bir simgedir: Beyaz dünyanın kapılarının aralandığı simge."

İşte Nobel de Trump için böyle bir şeyi temsil ediyor. Meşruiyet simgesi, saygınlık göstergesi, onaylanma sembolü, itibarının tescili gibi bir şey.

Uzanamadığı üzüme yarın kalkıp 'koruk' dese bile gerçeği değiştirmez.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar