Ümit KARDAŞ
“Demokratik rejim, milletin kendi kendini yönetmesi olduğu gibi, mahalli muhtariyet (özerklik) esası da, belli bir alanda kaynaşmış bulunan toplulukların kendi kendilerini idare etmesidir.Hatta ülke çapında demokrasinin uygulanması ve gelişmesi için, halkın yerel ölçülerde kendi kendini yönetme deneylerinden ve sürecinden geçmesi gerektiği savunulmaktadır.” (Lütfi Duran’dan aktaran Cengiz Aktar- “Ademimerkeziyet Elkitabı, İletişim Yayınları, 2014, sh. 9)
Demokrasi kavramı içeriklendirilmedikçe bir anlam ifade etmez. Herkes kendi zihniyetine ve kodlarına göre demokrasi istiyor. Oysa demokrasi kavramının niteliklerini belirlemek, o niteliklerin içini doldurmak gerekiyor.
İstediğimiz demokrasi tekçi mi, çoğulcu mu olacak. Tekçiliğe devam edilmeyecekse o zaman cumhuriyetin bize miras bıraktığı tekçi zihniyeti terk etmemiz gerekiyor. Peki CHP yeni kurulan komisyonda cumhuriyetin kolonuna çivi çaktırmam derken neyi kast ediyor. Tekçi bir cumhuriyeti mi savunacak yoksa çoğulcu bir demokrasiyi mi?
Demokrasinin çoğulcu olması yetmez. Aynı zamanda katılımcı olacak. Yani yatay güçler ayrılığı ilkesi kadar dikey güçler ayrılığının gerçekleştirilmesi zorunlu. Oysa Türkiye sömürge tipi bir idari vesayet yapılanmasına sahip. Üstelik bu idari vesayet tek adam rejimiyle kaskatı, atıl, kapasitesi ve verimliliği düşük bir yapıya dönüşmüş durumda. Merkez, valiler, kaymakamlar, atadığı bürokratlar aracılığıyla toplumun kılcal damarlarına kadar nüfuz etmiş, toplumsal alan devletin tasallutuna uğramış durumda. Belediyeler ise yerel hizmetleri dahi yerine getirmeyecek kadar güçsüzleştirilmiş halde.
Kuşkusuz demokrasinin niteliklerine “özgürlükçü olmayı”, “hukukun üstünlüğüne dayalı olmayı”, “ insan onuruna, hak ve özgürlüklere saygılı olmayı” ekleyebiliriz. Bunlarla ilgili detayları sonraya bırakıp, Meclis’te kurulan komisyonun ana gündem maddesini oluşturacak katılımcılığa, dikey güçler ayırımına, ademimerkeziyete odaklanalım.
Yapacağımız kapsamlı tespitlerde göreceğiz ki, bizim kadar katı merkeziyetçi bir ülke bulmak zor. İmparatorluk’ta başlayan, Cumhuriyet dönemi boyunca devam eden ve tek adam rejimiyle adeta zirve yapan Kürt ve Alevi’lere uygulanan mezalime karşı yapılan itiraz ve direnmeler, Gezi itirazı, deprem ve yangınlara zamanında yapılmayan müdahalelerin yarattığı ağır sonuçlar bu konunun ne kadar önemli olduğunu göstermekte.
Ademimerkeziyet ya da bugünkü anlamıyla modern siyasal özerklik özünde, asgari düzeyde özyönetim ve bir bölgedeki geleneksel topraklarında yaşayan etnik ve kültürel toplulukların yeterli ölçüde korunmasını sağlar. Bu amaçla merkezi devletin yasama ve yürütme yetkilerinin bir kısmı bir bölgenin demokratik olarak seçilmiş organlarına, kalıcı ve anayasal olarak korunmuş biçimde aktarılır. Bu üniter devletin siyasi birliği sağlamak üzere uyguladığı bir siyasi tekniktir. ( Thomas Benedikter-“Modern Özerklik Sistemleri”, 2016, Nika Yayınları, Ankara sh. 13)
Etimolojik olarak iki Yunanca kelimeden oluşan özerklik ( otonomi) kavramı “kendi” anlamına gelen “autos” ve yasa ya da kural anlamına gelen “nomos” tan oluşmakta. Siyasi birliği sağlama amacına yönelik olan bu siyasi teknik üniter yapıyı bozmazken, karar almada ve yönetimde kolaylık sağlamakta.
Merkezi devletin egemenliğini kabul ederek, bölgesel bir topluluk olarak seçtiği parlamentoyla tanınan yetkiler içinde kararlar almak, bu kararları hükümeti eliyle merkezi devletin anayasası ve özerklik şartının çerçevesinde uygulamak, ayrılma olmaksızın “iç self-determinasyonu ” sağlamakta.
İlk modern özerklik devletin teritoryal örgütlenmesinin “dikey erk paylaşımı”nın örneği olarak 1921’de Finlandiya’da kurumsallaştı. Finlandiya, İsveç’li yerlilerin yaşadığı Aland Adaları’na özyönetimi tanımış oldu.
Bugünün dünyasında “dikey erkler ayrılığı ya da paylaşımı” yaygın olarak uygulanmakta. Avrupa’da birçok devlet özerk yönetimler için anayasal düzenlemeler yapmış durumda. Dünyanın birçok bölgesindeki etnik çatışmalar bu yolla çözülüp, etnik topluluklar koruma şemsiyesi altına alındı ya da en azından çözüm arayışı demokratik süreçlerle birlikte ilerleyerek siyasi alana aktarıldı.
Son 60 yılda devletler tarafından dikey yetki paylaşımı ret edildiğinden ,dünyanın birçok yerinde askeri çatışmalar, gerilla mücadeleleri, kurtuluş hareketleri yoğunlaştı. Filipinler- Mindano Adası (Moro Hareketi), Endonezya’da Açe ve Batı Papua, Sri Lanka (Tamil azınlığı), İspanya’da Bask bölgesi, Fransa’da Korsika ve Yeni Kaledonya, İtalya’da Güney Tirol’de ülkelerin yetki devrine yanaşmaması nedeniyle şiddet içeren eylemlerin artması devletlerin ağır bir baskı uygulaması sonucunu doğurdu. (Benedikter- a.g.e sh. 14)
Merkezi devletler, özerkliği ayrılığın ilk adımı olarak gördüklerinden ret etme eğiliminde oldular. Oysa anayasal zemini bulunan , hukukun üstünlüğünün sağlandığı bir rejimde gelişmiş bir özerklik, devleti yönetenlerle hak talebinde bulunan halklar arasında güven yaratırken self-determinasyon ( iç öz-belirlenim) için de bir çerçeve sunar. Ulusal ana akım kimlik karşısında farklı bir kimliği olan bölgesel toplulukların devletin erk paylaşımının yeniden belirlenmesini istemesi meşru ve zaruridir.
İsviçre, Belçika, Almanya federe devletlerken, Danimarka’da Faroe Adaları ve Grönland, Portekiz’de Azorlar ve Madeira Adaları özerkliğe sahip. İtalya’da beş özerk bölge, İspanya’da 17 özerk bölge ve iki özerk kent, Yunanistan’da Aynaroz keşişler özerk bölgesi bulunmakta.Fransa’da Yeni Kaledonya 1999 yılında (Noumea Antlaşmasıyla), Fransız Polinezyası 2004 yılında özerkliğe kavuştu.
Türk milletinin bölünmez bütünlüğü üzerine tekçi bir ideolojiyle temellenen dogma başlangıçtan itibaren etnik, dilsel, kültürel toplulukların eşit haklarını inkar etmekte. Bölünmez bütünlük 1971-1980 cuntalarının temel mottosuydu. 1971 askeri cuntasının isteği doğrultusunda, CHP’nin de desteğiyle 61 Anayasasının özgürlüklerin sınırlanması başlıklı 11. maddesine ”Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” gibi muğlak, hak ve özgürlükleri boğmaya uygun bir ek yapıldı.
Özgürlükleri kısıtlamak için kriter olarak kabul edilen bu motto Evren –Aldıkaçtı grubunca 82 Anayasasının hem başlangıç metnine hem özgürlükleri sınırlayan 14. maddeye konuldu. Bununla da yetinilmedi, kurnazca 3. madde içine sokularak değişmez bir norm haline getirildi. Bu hamleyle emeğin sömürüsünün sürekliliği garantiye alınırken, Kürtlerin, Alevilerin ve diğer grupların hak taleplerinin bölünmez bütünlük karşısında kabul edilemez olması sağlanıyordu. Böylece özgürlükleri keyfi bir şekilde sınırlayan bir norm ölümsüz hale getiriliyordu.Oysa devlet yurt dışında kültürel ve siyasal özerkliği desteklemekte. (Gagavuz Türkleri, Doğu Türkistan- Çin’in Sincan Bölgesi)
Özerklik hakkını da kapsayan bir hukuk sistemi ve özerkliği kesin olarak belirlenmiş şartlarla devam ettirme yükümlülüğü eşit kabul edilmeyen toplulukların sorunlarının barışçıl çözümünü sağlama imkanı sunmakta. Meclis’te görev yapacak Komisyon özerkliği ,dikey erkler ayrılığını ya da paylaşımını nasıl tanımlayacak?
Ruth Lapidoth şöyle tanımlamakta: “Özerklik, bir devletin bütünlüğünün korunmasında o devletin halkı arasındaki çeşitliliği korumak gayesiyle iktidarın paylaşımının bir aracıdır.”
Yash Ghai’nin tanımı ise şöyle: “Özerklik, kendi kimliğini korumayı talep eden etnik ya da diğer gruplara belirli meselelerde doğrudan kontrolü devreden, ancak devletin genel çıkarlarıyla ilgili yetkileri daha kapsamlı bir şekilde örgütlenmiş devlet aparatına bırakmayı hedefleyen bir araçtır.” (Benedikter- a.g.e sh.38-39)
Konu geniş, önemli detaylara sahip, dünya örnekleriyle çeşitlilik arz ediyor. Devam edeceğim.
Yazarlar
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZRojava çözüm süreci zorluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜROperasyonlar neden silah tüccarlarına yöneldi? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİSavcı Bey size söylüyor iktidar zenginleri 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÖzel: Erdoğan zengin sever… 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUÖyleyse… Yaşıyor demektir! 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBugün FETÖ yargısı yok, kim var? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025
14.03.2025
8.03.2025
27.02.2025
20.02.2025