Yıldıray OĞUR
Hz. Musa asasıyla Kızıldeniz’i yarıp Firavun’un elinden İsrailoğulları’nı kurtarır. Artık kimsenin onun Tanrı tarafından seçilmiş elçi olduğuna şüphesi kalmamıştır. Bu güvenle kavmini “Tanrı’ya şirk koşmayın, putlara tapmayın” diye sıkı sıkı tembihleyip Allah’ın ayetlerini almak üzere Tur Dağı’na doğru yola çıkar. Günler geçer, geri dönmez. Artık ondan ümitler kesilmeye başlamıştır. Bu sırada kalabalık içinde eskiden ineğe tapan bir Mısırlı kavminden gelen Samiri diye bir adam ortaya çıkar.
Herkesten ziynet eşyalarını eşyalarını toplayıp altından bir buzağı heykeli yapar. Buzağının İsrailoğullarının ve Musa'nın gerçek ilahı olduğunu, Musa'nın da zaten bunu aramaya gittiği söyler. Bu zaten Mısırlıların binlerce yıllık eski dinleridir.
Kitleyi altınlarını vermeye ikna etmesi zor olmaz.
Hala Musa’nın Tanrı’nın izniyle Kızıldeniz’i nasıl yardığını unutamamış olanları ise bir rivayete göre Hz. Musa’ya atıyla yardıma gelen Cebrail’in ayak bastığı yerden aldığı toprakla başka bir rivayete göre Mısır’da yaygın büyücülük güçlerini kullanarak ya da bizzat kendisi seslendirerek altından yapılmış buzağıyı böğürterek ikna eder.
Herkes altın buzağının etrafına toplanıp ona secde etmeye başlar.
40 gün sonra Hz. Musa geri döndüğünde kavmini altın buzağıya taparken bulur.
40 günlük bir boşluk bile gözleriyle Kızıldeniz’in yarıldığını gören kavminin eski dinlerine geri dönmesine yetmiştir.
Dün Zafer Partisi genel başkanı Ümit Özdağ’ın İçişleri Bakanlığı’na yürüyüşünün CHP’li, laik, Atatürkçü, milliyetçi kitlelerde yarattığı büyük heyecanı izlerken insanın aklına Kuran ve Tevrat’ta geçen bu altın buzağı kıssası geliyor.
Dün gün boyu henüz bir kez bile seçime girip test olmamış, mültecilere karşı yükselen öfke dalgası üzerinde tehlikeli bir sörf yapan Ümit Özdağ’ın tavizsiz Kemalistliği, ırkçılık sınırlarında sık sık sınır ihlali yapan milliyetçiliği, İçişleri Bakanı’nı düelloya çağıran kabadayılığı övülürken, bundan üç yıl önce CHP tarihinin son 30 yıldaki en büyük seçim başarısının altında imzaları olan üç isim ise linç edildi.
Kılıçdaroğlu’nun suçu özetle bu muhalif kitleyi Ümit Özdağ kadar kesmemesiydi.
Onun “11 yılda yapamadığını iki ayda Özdağ’ın yaptığını” yazan bir tweet on binlerce beğeni aldı.
Muhtemelen bu on binlerce insanın çok azı Ümit Özdağ’ın, kendisine bu lise çıkışına adam çağırma özgüvenini veren milletvekili dokunulmazlığını, seçilip istifa ettiği İYİ Parti’ye seçime katılma hakkını 20 milletvekillik bir jestle kazandıran Kılıçdaroğlu’na borçlu olduğunu hatırlıyordu.
Arada sadece “parlamenter sistem, Kavala bik bik” dediği için “sünepe” ilan edilen altılı masa da yumruklar yedi.
Kılıçdaroğlu’nun evinde elektriksiz oturması, muhafazakarlara fazla tavizler vermesi yerildi, Özdağ’ın iyi bildiği 27 Mayıs bildirileri gibi iktidara racon kesmesi övüldü.
Üç yıl önceki seçim başarısının mimarlarından CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun lincinin sebebi de katıldığı bir Twitter Space yayınında mültecilerle ilgili söylediği şu sözler oldu:
“21. yüzyılda 10 milyon yabancının geldiği bir ülkede ne yaparsanız yapın, evrensel hukuk kuralları çerçevesinde bu insanların tamamını gönderme gibi bir gerçek yoktur. Hepsinin gönderilebileceğini söylemek sizin içinizi rahatlatıyor ya da sizi sevindiriyor olabilir ama gerçekliği olmayan bir şeyi söyleyemem. Yapılması gereken; kalanların entegrasyonu, yeniden gelişlerin engellenmesi ve ülkesindeki koşullar oluştuğunda gidecek olanların gitmesinin sağlanması”
Oynadığı oyunlarda bile yapmaya tenezzül etmeyeceği en pis işleri, o bütün gün koltuğundan kalkmadan ekran başında muzunu yiyebilsin diye en düşük maaşla, tatilsiz yapan üç Afgan’a bayram günü ülkelerinin bayraklarıyla fotoğraf çektirdiler diye “maymun” diyen, toplumsal evrimin hep ileriye doğru olmayabileceğini düşündürten bir narsistin en klişe ırkçılığını 70 bin kişinin beğendiği bir ülkede, mültecilere “cahil, sapık” diye hakaret etmenin ırkçılık değil sosyolojik tespit muamelesi gördüğü bir ortamda cesur bir çıkıştı bu.
Kaftancıoğlu’nun bu rasyonel ve dürüst analizi, “sessiz istilaya” karşı Talat Paşa’nın izinde Suriye’ye yeni tehcir turları başlatmayı vaat edenlerin “final solution’u yanında fazla sosyal demokrat ve hümanist kaldı.
Ama kitleler bu kadar sosyal demokrasiye, bu kadar hümanizme henüz hazır değildi.
O da gün boyu Arapsever olmakla ama gerçek vatansever, CHP’li olmamakla, tabii ki bu coğrafyadaki her makul faninin bir gün tadacağı fonculukla, AB’cilikle, Sorosculukla suçlandı.
Hatta fazla muhaliflikten her an hapse girme ihtimali varken Özdağ kadar cesur muhalefet edemediği bile söylendi.
Bunlar yapılırken kimsenin gözü Kaftancıoğlu’nun üç yıl önce gerçek bir seçimdeki performansını görmedi bile.
Dün gün boyu daha farklı bir nedenden dolayı o üç yıl önceki seçim başarısının baş kahramanı İmamoğlu da benzer öfkelerin hedefindeydi.
İddiasını ortaya koymaktan çok, hırsını saklayamadığı bir Karadeniz bayramlaşma turunu izlemek üzere geziye davet ettiği gazetecilerle çektirilmiş bir kare fotoğraf nedeniyle…
Fotoğrafta iktidara yakın bir gazetecinin olması İmamoğlu’ndan ümitvar olanlarda büyük bir hayal kırıklığı yaratmış görünüyor.
Basın danışmanı Murat Ongun’un zincirleme iletişim kazası olan açıklaması, İmamoğlu’nun fazlaca Erdoğan vibe’ı veren çıkışı tepkileri artırdı.
Aslında tartışmanın özünde İmamoğlu haklı olabilirdi.
“Ben gazetecilerin siyasi tercihleri, pozisyonlarıyla fişlenip, dışlandığı bir Türkiye istemiyorum, bunu göstermek istedim” diyebilseydi.
Ama 20 yıldır bunun muhalif gazetecilere devletin sopasıyla yapılmasından haklı olarak şikayetçi olanların İmamoğlu’ndan ve gönüllerindeki Cumhurbaşkanı’ndan beklediklerinin aynısının eski iktidarı destekleyen gazetecilere yapılması olduğu ortaya çıktı.
Hatta bazıları yeni iktidarla ilgili en büyük hayalinin bu gazetecilerin itibarsızlaştırılması, sokağa bile çıkamaz hale getirilmesi olduğunu bile yazdı.
“Biz bunlar itibar görsün diye mi mücadele ettik” duygusal patlamaları yaşandı.
Henüz portakal çiçeğinde vitamin olan iktidardan beklentileri bazı gazetecilerin sokağa çıkamaz, işini yapamaz, itibarsız hale getirilmesi, gezilere de sadece onaylı, akredite gazetecilerin çağrılması olanların, demokratik bir ülkede ancak okurların yapabileceği bir yaptırımı devletten bekleyenlerin yeni bir Türkiye tahayyülü olduğuna inanmak hiç kolay değil
Halbuki Türkiye’deki bütün kesimlerin elinde gazetecileri böyle tasnifleyecek yeterince kötü hatıra mevcut. Aynı mantıkla mevcut iktidarın gazetecilere yönelik tüm akreditasyon listeleri de meşrulaştırılabilir.
Ama mesela Erdoğan iktidarının ilk 10 yılında, 28 Şubat’ın gönüllü askeri olmuş, radyolardan başörtülü kadınlara “fahişe” diye bağırmış gazetecileri bile uçağına almaktan erinmemişti.
Ama o günkü AK Parti, merkeze gelmek isteyen, farklı kesimlere açılmayı arzulayan, kabul edilme ve onaylanma isteği yüksek bir kesimin temsilcisiydi.
Bugünkü CHP ise tarihsel olarak haklı olduğunu düşünen, herkesin kendi doğrularına bir gün gelmesini bekleyecek kadar özgüven sahibi o yüzden hakikatlerine saygı duymadığı kesimlere açılmayı da onlardan onay almayı da zul sayan bir kitleyi temsil ediyor.
Bu siyasi kibrin iktidar getirmediğini gören CHP yönetimi değişmeye, merkeze açılmaya, herkesle iletişim kurmaya çalışıyor ama kitlenin gönlünde herkese atar yapacak, eyvallahsız bir Ümit Özdağ yatıyor.
Ümit Özdağ, CHP’nin merkeze açıldıkça boş bıraktığı, fazla kibar kalan Muharrem İnce’nin bile dolduramadığı bu eski arsaya gözünü dikmiş durumda.
Arap düşmanlığı, yabancıdan endişe, liberal nefreti, Kemalist acil çözümcülük gibi ailemizin ideolojisine hitap ediyor.
Sinyalci hümanizme, gereksiz rasyonaliteye, farklı kesimlere açılmaya prim vermeden düşmana karşı sansürsüz konuşuyor.
Bütün dünyada siyaseten bir boşluğu dolduran mülteci, yabancı karşıtlığı hislerini, CHP’nin öksüz bıraktığı Kemalist rövanşizmle birleştiriyor.
Çıta böyle yükselince CHP’li kavmin gözü daha üç yıl önce denizi yarıp İstanbul’u aldığını gördükleri siyasetçileri bile görmez oluyor.
Daha önce defalarca denenmiş ve kazandırmamış bu tarzın bu kez de kazandırmayacağını görenleri bile o ideolojik kararlılık, şahinlik, tavizsizlik etkiliyor, bir anda gönülleri eski dinlerine kayıyor.
Çünkü aşina oldukları o klasik tadı, tadını unuttukları iktidar olmaktan daha çok seviyorlar.
Geriye kalıyor fırsatçı bir Samiri’nin çıkıp altından bir buzağı putu yapması...
Bu arada Samiri’nin gerçek adının Musa bin Zafer olması bu hikayedeki sadece tuhaf bir tesadüften ibaret…
Yazarlar
-
Akın ÖZÇEREnflasyonla mücadelede Milei ve Şimşek 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBahçeli Kürt meselesine, Kürt meselesi Türkiye’ye yön verirken… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump büyük bir yenilgiye uğradı 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanÇarpık duruma sevinmek, siyasetçiden hukuk dilenmek… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Türk – Türk ayrışması” 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025