Yıldıray OĞUR
Meclis’te kan dökülen son kavga pek çok insanın aklına 1968’deki ünlü kavgayı getirdi.
Tuhaf bir tesadüf yine kavganın ortasında Türkiye İşçi Partisi vardı.
Bu kez hapisteki bir milletvekili değil, doğrudan partinin kendisi.
1965’de Meclis’e 15 milletvekiliyle giren TİP’i devlet için o günlerde o kadar tehlikeli hale getiren Kemalizmle uyumlu sosyalistlikleri değildi.
1967’deki Doğu Mitingleri’ydi.
Parti programında Kürt kimliğinin tanınması gibi o günler için ileri bir maddenin olduğu TİP’in öncülüğünde Silvan. Diyarbakır, Siverek, Batman, Dersim, Ağrı, Erzurum ve Ankara’da yapılan mitinglere o günlerde adına Kürt denemediği için Doğu denmişti ama mitinglerle Kürt meselesi uzun yıllar sonra uykusundan uyandırılmıştı.
Bu mitingler 1971’de TİP’in kapatma gerekçelerinin başında yer alacaktı.
Tabii bu mitinglerin en fazla tedirgin ettiği isim dönemin Adalet Partili İçişleri Bakanı Faruk Sükan’dı.
Sükan, Meclis’te milletvekillerinin odalarını dahi aratmış zehir hafiye lakapli bir bakandı.
Konya’da belediye başkanlığı yapmış, ardından vekil olmuş bir taşra politikacısıydı.
Ama 19 Şubat 1968 günkü Meclis’te bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşma çok iyi hazırlanmış, iddianame gibi bir konuşmaydı.
İddianamede yargılanan da TİP’ti.
O günün Meclis zabıtlarını okurken Sükan’ın neredeyse bütün konuşmasında baştan aşağıya TİP’i hedef aldığı görülüyor.
TİP’i proleter diktatörlük kurmaya çalışmakla yani o zamanlar büyük bir anayasal suç olan komünistlikle, Avrupa’daki sosyalist partilerle değil, AKEL, İtalyan Komünistleri gibi komünist partilerle işbirliği yapmakla, Moskova’dan talimat almakla, Baas Partisi ile görüşmekle suçlamıştı.
Referansları, verdiği isimler, literatüre hakimiyeti şaşırtıcıydı.
O iddianameden okur gibi suçlamalarda bulundukça TİP’liler yerlerinden kalkarak itiraz ediyorlardı.
Ama Sükan daha da ileri gidip doğrudan TİP’i yargılamakla da tehdit etmeye başlamıştı:
“İÇİŞLERİ BAKANI FARUK SÜKAN: Mahkemeye de tevdi ettik. Doğu mitinglerinin hepsi T. i. P. tarafından tanzim edilmiştir ve Doğulu masum Türk vatandaşlarına, her zerresinde Türklük kokan ve millî tarihte büyük hissesi bulunan Doğulu vatandaşa ırk ayrımını telkin suretiyle siyasi istismar vasıtasıyla anarşi yaratmak maksadıyla bu işi tertib edenler Türkiye İşçi Partisidir, mahkemelerce tesbit ve tescil edilmiştir, mahkemeleri derdesti rüyettir. 33 dâva açılmıştır haklarında 76 kişi konuşmuştur, 63 ü T. i. P. lidir. Bunlar aynı zamantd mitinglerin tertipçisi bulunan kimselerdir. Tarık Ziya Bey, bunları bilmekte fayda vardır.”
Doğrudan isim vererek suçladığı kişi TİP’in geçen hafta 99 yaşında vefat eden Diyarbakır Milletvekili Tarık Ziya Ekinci’ydi.
Açık bir tehditti bu.
Kavgayı başlatan ise yine Sükan’ın sözleri oldu.
ÇETİN ALTAN (İstanbul) — Böyle konuşamazsın. (Soldan, bağrışmalar)
İÇİŞLERİ BAKANI FARUK SÜKAN (Devamla) — Siz Türk mahkemelerinin...
ÇETİN ALTAN (İstanbul) — Böyle konuşamaz.
BAŞKAN — Efendim, böyle konuşur, öyle konuşur, konuşmayı biz mi öğretelim?
İÇİŞLERİ BAKANI FARUK SÜKAN (Devamla) — Çetin Altan siz, Türk mahkemelerinin mahkûm ettiği...
ÇETİN ALTAN (İstanbul) — Evet.
İÇİŞLERİ BAKANI FARUK SÜKAN (Devamla) — Nazım Hikmet'i, millî şair, vatan şairi olarak gösterdiniz mi?
ÇETİN ALTAN (İstanbul) — En büyük şairdir Nazım Hikmet.
AP sıralarından bağrışmalar ve T. i. P. sıralarına doğru koşuşmalar, kavga, bağırmalar ve bir karışıklık.. TİP sıraları önünde döğüşmeler, yumruklaşmalar..”
Zabıtlarda neredeyse linçe dönen olaylar bu cümleyle özetlenmişti.
Kavganın bilançosu ağırdı o günlerin Alpay Özalan’ı Malatya Milletvekili Hamido’nun silahın kabzasıyla başlarına vurduğu TİP’liler yaralanmıştı. Çetin Altan’ın üzerine 20 kişi atlamıştı.

Başbakan ve AP lideri Demirel’in savunması da çok tanıdıktı:
“Meclis’e yakışmayan her tür beyanda bulunuyorlar. Bunların maksadı AP’lileri tahrik etmektir. Bir üye Cumhuriyet’i ve onun hakimlerini hiçe sayarak Nazım Hikmet’e vatan şairidir demiştir. Bunun adına tahrik denir. Yapmayınız.”
Ertesi gün Meclis’te pek de rutin olmayan bir şey oldu ve 84 yaşındaki CHP lideri İsmet İnönü söz istedi.
Kürsüye çıktı ve ders gibi bir konuşma yaptı:
“Dün gece olan hâdiseler her mânasiyle esef vericidir, her hangi bir sebep, bahane ve ittiham ile izah olunacak, hazm olunacak yeri yoktur. Hükümet tasmim ettikleri, zararlı gördükleri bir partinin hareketi aleyhinde Meclisi tahrik etmek için bütün çabasını sarf etmiştir. İçişleri Bakanı bu kürsüde türlü misaller getirmeye çalışarak bir partiyi insanları ile, mevcudiyeti ile ittiham etmiştir. Bu ithamlar vicdanının hâkimiyeti altında bulunan aklı başında hiç kimseyi ikna etmez. Sebep aşikârdır. Anayasamız siyasi partilerin kaderi nasıl hallolunur, bunu tâyin etmiştir. Her memlekette, her Mecliste vazifesini aşan, iyi niyetten uzak insanlar bulunabilir, bu şüphe altında olanlar bulunabilir. Bunların kaderi ve mesuliyetinin nasıl tâyin olunacağını Anayasa bir büyük Mahkeme kurarak halletmiştir. Anayasa Mahkemesinden karar alınmıyan, oradan bir hüküm istihsal edilmiyen hiçbir itham meşru değildir ve böyle bir itham zor kuvveti ile yürütmeye çalışan bir idare mahkûmdur.
(C. H. P. ve T.İ.P sıralarından alkışlar ve bravo sesleri)
“Bizim miletin tekâmülü, demokratik rejim içinde milletin kalkınmasını, idaresini arzu etmesi arzusu, istidadı bu istikamettedir, insaf etmez misiniz, bu istidatta olan milletin kaabiliyetini irticaın taarruzu ile, Anayasa Mahkemesinin vereceği hükümleri zorla Meclis içinde vermek hevesiyle, tamamiyla iptidai bir cemiyet haline getirinceye kadar zorlıyacaksınız. Ayıp değil mi? Günah değil mi? Millete acımaz mısınız? Memleketi idare edenlere söylüyorum. (C. H. P. sıralarından «bravo» sesleri, alkışlar) idare eden partiye soyluyorum. (C. H. P. sıralarından alkışlar). Yol haksızdır, itham hiçbir vicdan sahibini ilzam etmez. Mahkeme vardır, oraya gidersiniz.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ilk kez kan akmadı. Daha önce üç cinayet işlendi, yumrukla adam öldürüldü. Kalp krizi geçirenler, silahla yaralananlar oldu.
Tabii bolca yumruk ve kan.
1968 ile 2024 arasındaki en büyük benzerlik ise TİP’liler ve yumruklar değil, Meclis ile mahkemeler arasındaki özellikle Anayasa Mahkemesi arasındaki yetki tartışmalarıydı.
İki kriz de siyasetin mahkemenin yerine geçmesinden çıkmıştı.
Ama 1968 ile 2024 arasında büyük bir fark var.
Şiddete karşı tavır.
Parlamento gibi adı konuşmadan gelen siyasetin merkezinde yumrukları konuşturmak ilkel bir davranış. Ama bir yerden sonra fevrilik, anlık bir patlamayla açıklanabilir.
Ama serin kafayla, sonradan, oturup düşünerek yumruğu savunmak, hatta övmek…
İşte en korkutucusu o.
O sınır geçildikten sonra Meclis’te oturup konuşmanın, siyaset yapmanın bir anlamı da kalmaz.
İsmet İnönü’nün dediği gibi; Ayıp değil mi? Günah değil mi? Millete acımaz mısınız?
Yazarlar
-
Fehmi KORUTrump büyük bir yenilgiye uğradı 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanÇarpık duruma sevinmek, siyasetçiden hukuk dilenmek… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBahçeli Kürt meselesine, Kürt meselesi Türkiye’ye yön verirken… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Türk – Türk ayrışması” 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREnflasyonla mücadelede Milei ve Şimşek 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025