Yıldıray OĞUR
Fotoğraf 1996 yılındaki Mercedes ya da Fırsat Operasyonları sırasında çekilmiş olabilir. Yeşil’i (Mahmut Yıldırım) Süleyman Şah Türbesi’nde gösteren fotoğraflardan bahsediyorum. Yeşil hayaletinden geriye kalan ender fotoğrafların üçü o türbede çekilmiş. Bayrak direklerinin önünde verdiği gurur pozu en akılda kalanı…
Mercedes ve Fırsat Operasyonlarında hedef Öcalan’dı. İlkinde yaşadığı Şam’da geçiş yolu üzerinde bir Mercedes patlatılacaktı. Fırsat Operasyonu’nda ise telsizden PKK’lılara sesleneceği Bekaa’daki bir ev patlatılacaktı. Devletin bu operasyonlar için bulduğu adam Yeşil’di..
Operasyonların ikisi de başarısız oldu. Belki dönüş yolunda Yeşil, türbeye gidip o fotoğrafları çektirdi. Birkaç ay sonra Öcalan, Kobani’ye gitti. Onun gidişiyle PKK’nın oradaki popülaritesi arttı.
Sonra uzun yıllar geçti. Yeşil kayboldu. Öcalan Türkiye’ye getirildi. Suriye'de savaş çıktı. Öcalan’ın ilk tohumlarını bizzat attığı PKK, PYD olarak Kobani’de ve Suriye’nin Kürt illerinde iktidarı ele geçirdi. Sonra IŞİD Kobani’ye saldırdı. Kobanililer Türkiye’ye kaçtı.
Aylarca süren çatışmalarda PKK, Türkiye’yi IŞİD’e destek vermekle suçladı. Türkiye’nin IŞİD’e silah göndermek için tren kaldırdığı bile iddia edildi. Bu yüzden Türkiye’nin içinde çıkan isyanda 50 kişi öldü. Çözüm süreci Kobani sınavında büyük yaralar aldı.
Sonra, Türkiye Kobani’ye Peşmerge’nin ve silahların geçişi için koridor açtı, Kobani IŞİD işgalinden kurtuldu. IŞİD Türkiye’yi Kobani’de koridor açıp, Kürtlere yardım etmekle suçlamaya başladı.
Tehditler ciddileşti. 38 askerin görev yaptığı Süleyman Şah Türbesi’nin etrafında IŞİD’çi hareketliliği artmaya başladı. IŞİD, istediği anda Türbenin çevresinde 1500 kişiye kadar adam toplayabiliyordu. Ağır silahları vardı. Türkiye Süleyman Şah karargâhında silahları uzun süredir ağırlaştırmıştı. Ama abluka yüzünden altı aydır askerler değiştirilemiyordu. Fakat karakoldaki ihtiyaçlar, MİT’in bölgedeki ağı sayesinde karşılandı.
Türkiye’nin IŞİD’e karşı her açıklaması, Süleyman Şah önündeki hareketlenmeyi artırdı. Cumhurbaşkanı’nın Başbakan’ın her IŞİD karşıtı açıklaması, koalisyonla ilgili atılan her adım riski büyütmeye başladı. İki seçenek vardı; Ya Süleyman Şah’a takviye gönderilecek, gerekirse çatışmaya girilecekti. Ya da askerler çekilecek türbe de güvenli bir yere taşınacaktı.
İlk seçenek yapılabilirdi. Ama en ufak bir çatışmanın sonu bile Türkiye’nin Suriye’ye girmesi ve belki yıllarca çıkamamasıyla biterdi. Ordunun Süleyman Şah’a ya da oradaki askerlere yönelik her saldırı için Suriye’ye “girme” planları hazırdı.
İkinci seçenek ise riske girmemekti, savaş bölgesinden askerleri güvenli bir koridor açıp çekmek ve türbeyi taşımaktı.
Seçime doğru, hükümetin turuncu kıyafetler içinde kafası kesilen ya da yakılan bir tek asker görüntüsüne tahammülü yoktu. Askerler de rasyonel olanın çatışma bölgesinden çekilmek olduğunu bildirdiler.
Bu türbenin yeri, ilk kez değiştirilmiş olmayacaktı.
Türbede yatanın ya da Fırat Nehri’ne düşüp vefat edenin Osman Gazi’nin dedesi Süleyman Şah olup olmadığı hakkında rivayetler muhtelif.
Caber Kalesi’nde Türk Mezarı diye bilinen türbenin 1200’lü yıllarda Şam Emiri Nureddin Zengi tarafından yaptırıldığı bilinmekte. Türbe daha sonra Selahaddin Eyyübi tarafından koruma altına alınmış, ardından Moğollar tarafından yakılmış. Yavuz Sultan Selim tarafından restore edildikten sonra 1700’lerde Rakka Emiri Kadı Hüseyin Paşa tarafından mezarın üzerine yeni bir türbe yapılmış. En son 2. Abdülhamid tarafından yeniden restore edilen, yenisi için çalışmalara başlanan türbeye bir de türbedar atanmış. Türbeyi, 1921’de Fransızlarla yapılan Ankara Anlaşması’yla Türkiye toprağı kabul ettiren Atatürk’ü bizzat Halife Abdülmecit Efendi tebrik etmiş.
En trajikomiği, türbenin 1925’te türbe ve zaviyelerin kapatılmasından sonra başına gelenler. Önce maaşı gittiği, ödenek kesildiği için perişan hale gelen türbe, 1929'da Refik Halid Karay’ın bir yazısıyla yeniden gündeme gelir. Atatürk hemen türbenin tamir edilmesi talimatını verir. Türkiye’deki türbeler kapalıdır tabii hâlâ…
1938’de yanına nöbet bekleyen askerler için karakol inşa edilir. 1939’da ise türbe artık tamir edilmeyecek halde olduğu için kale içinde başka bir yere yenisi inşa edilir. Bir rivayete göre o sırada türbedeki kemikler de kaybolmuştur.
1968’de Suriye, Tabka Barajı inşaatı yüzünden Caber Kalesi’nin 1973’te sular altında kalacağı için taşınmasını ister. Türkiye de 1975'te türbeyi, Caber’den 63 km kuzeye Türkiye sınırına 37 km mesafedeki Karakozak’a taşır. Bu arada Caber Kalesi sular altında kalmaz. Yine ırmak kenarındaki Karakozak’ı ise manzarayı beğenen bir askerin seçtiği söylenir. Taşınma işine refakat eden, mezarlara girip, tabutları çıkaran kişi de Tayyar Altıkulaç’tır. Anılarında şöyle anlatır o günü:
“Kabirler türbe zemininin altındaki mahzende bulunuyordu. Mahzene kim girecek ve kabirleri kim açacak ve çıkaracaktı? Bu hiç konuşulmamış ve hatta programda bundan hiç söz edilmemişti. Herkes birbirine bakıyor, işin ortada kaldığı anlaşılıyordu. Kısa bir duraklamadan sonra, bir erin yardımıyla bu işi benden başka yapacak kimse olmadığı anlaşılmıştı.”
Cenaze namazını da o kıldırır.
Yeni türbenin olduğu yerin de başka bir baraj inşaatı yüzünden sular altına kalma riski ortaya çıkar ama türbe taşınmaz.
Ta ki 2015’e kadar.
Türbenin taşınmasıyla ilgili tartışmalar bir süre daha devam eder. Türbenin taşınması için en çok bağıranın Türkiye dışındaki tek vatan toprağının Pensilvanya’daki çiftlik olduğunu zanneden cemaat mensupları olması sürpriz değil. Herhalde bir askerin başına bir şey gelseydi bu kez cepheye “Enverist hayaller, hamasetle askerlerimizin hayatını riske atan AKP” tezlerini savunacak karakterler sürülürdü.
Topraklarını bombalamayan ülke, topraklarında özerk yönetim kurmamış örgüt kalmamış Suriye’nin bu saldırıyı kınaması da çok gülünç. Ama en çok IŞİD üzülmüştü. Türbe sayesinde koalisyon o bölgeyi vurmuyor ve IŞİD o çevrede kendine güvenli alanlar bulabiliyordu.
Ama bu operasyonun 38 insanın sağ salim eve getirilmesi dışındaki en büyük hayrı Türk-Kürt dostluğuna olacak.
Özellikle de Türkiye’nin Suriye’deki Rojava ile olan gerilimli ilişkisine.
Bu operasyona PYD’nin desteği en azından rızası açık. Geçen hafta Ankara’ya gelen Kobane Kantonu Başbakanı Enver Müslim’in ziyaretinin sebebinin bu operasyon olduğu da. YPG’nin bölgede enerji hatlarını kestiği, yol güvenliğini sağlamak için tedbirler aldığı da söyleniyor.
Hatta Türkiye askerî araçlarının Suriye’ye girişini ilk haber yapan Dicle Haber Ajansı’nın, kısa bir süre sonra haberi geri çekmesi bile bir jest olabilir.
Türkiye’nin Kobani’ye açtığı koridora, Süleyman Şah için açılan koridorla (o koridorun açılmasına destek vererek) cevap vererek Kürt misafirperverliği gösterilmiş oldu.
Süleyman Şah Türbesi'nin yenisi de Suriye’deki Kürt bölgesi içindeki bir yerde inşa edilecek.
Yani Şafii bir Kürt olarak Selahaddin Eyyübi’nin 800 yıl önce korumaya aldığı Süleyman Şah Türbesi, bir kere daha Türkler ve Kürtler arasındaki dostluğa hizmet edebilir.
Türkiye’nin Irak Kürdistan’ından sonra Rojava’yla da sağlıklı ilişkiler kurması herkesin menfaatinedir.
Eh tabii geç kalmış milliyetçiliğin “biz yardım etmesek, ordunuz beceremezdi” ergenliğinin gözü çıkarılmazsa, PKK medyası yarın fikir değiştirip, aslında türbe bahanesiyle Türk ordusunun IŞİD’e tank verdiği haberini yapmazsa..
Artık yapmaz herhâlde…
Yazarlar
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUOtoriterliğe dair bir hukuk manifestosu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Enflasyon düşüyor, müsterih olun’ 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUNe de çabuk unutuluyor… Hatırlatıyorum… 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet, nasıl “devletimiz” olur? 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANDavalar, mahkemeler ve siyasi dizayn 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluTonlarca hurdanın akıbeti belirsiz, ihaleler tartışmalı, işlem yok: Karayolları kimleri zengin ediyo 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.06.2025
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025