Abdurrahman Dilipak
MHP’nin gündeme getirdiği bir konu var: AF.
Bu konu bir defa gündeme geldi mi, gündemden düşmez.
Aslında Anayasa değişikliklerinde ceza kanununda değişikliğe sebeb olan düzenlemeler yapılmışsa, ya da kapsamlı yasa değişikliklerinin ardından af konusu gündeme gelir. Bir de darbe gibi olağanüstü hal ve süreçlerden sonra af konusu zorunlu olarak gündeme gelir.
“Af” deyince “vergi affı”, “sicil affı” değil, daha çok ceza affı geliyor. O zaman da hemen ister istemez, terör, darbe ve yüz kızartıcı suçlardan mahkûm olanlar geliyor akla. Bir de çifte vatandaş olup suç işleyenler var. O zaman da mübadele gündeme geliyor.
Af ayrı, erteleme ayrı bir konu. Ve tabii bir de şartlı tahliye var. Cezaevinin yapısı da farklılaşıyor. Tek kişilik hücre var, açık cezaevi var, çalışma kampı var. Eskiden “kürek mahkumu” derlerdi, taşocaklarına gönderirlerdi. Sürgün cezası vardı. Şimdi “kamu görevi” uygulaması da görüyoruz yer yer.
Madde 1-Af kapısı her zaman açık kalmalı. Genel af dışında, Cumhurbaşkanının af yetkisi dışında da af kapısı mahkum ve mağdurun durumuna göre, suçun niteliğine göre her zaman yeniden değerlendirmeye açık olmalı. Madde:2-Hiçbir suç cezasız kalmamalı. Yapanın yanına kâr kalmamalı. Sonra merhamet mazarrat doğurur ve merhamet duygusunu doğru şekilde kullanmayanlar, acınacak duruma düşebilirler..
Af konusu tek başına bir vicdan konusu değildir. Bunun siyasi, ahlaki, insani, hukuki, siyasi ve sosyal yönleri de vardır ve konunun bu anlamda çok yönlü olarak düşünülmesi, ona göre hareket edilmesi gerekir. Af konusu da, her konuda olduğu gibi aceleye getirilmemeli ve geç de kalınmamalıdır. Bir af kararı veriyorsanız kimi, niçin ve nasıl affediyorsunuz, bu karardan halk razı mı? Mağdur taraf razı mı, halk razı mı? Affedilen mutlu olacaktır elbette, ama önce diğer şartlara bakmak gerek.
Affetmek, bağışlamak bir “erdem”dir. “Affedilme”yi ümid edenler, önce kendileri affetme konusunda erdemli bir tavrı ortaya koymalıdırlar.
Bir de suçlu olmadıkları halde cezalandırılan kişiler vardır. Aslında yasa yanlıştır. Yargıç yanlış karar vermiştir. Bunların “affedilmesi” değil, bunlardan “özür dilenmesi” gerekir. Maddi ve manevi zararlarının tazmin edilmesi gerekir. Devam eden bir davada, suçsuz olduğunu savunan bir sanığın suçlu olduğu kesinleşmeden ona “seni affediyorum” demek, aslında “af” değil, farklı bir “ceza”dır.
Adalet mülkün temelidir. Bundan sapma kabul edilemez. Adalet yoksa barış da yoktur. Adalet ve barış yoksa hiçbir özgürlük güvende değildir. Adalet yoksa zulüm vardır. Zulm ile abad olunmaz.
Peygamberimiz zamanında esirlerle ilgili bir kural vardı. Kuşkusuz esirle diğer suçlular aynı değil. Hatta savaş suçu kavramı da farklı. Mesela orada öncelik önce esirlerin mübadelesi şeklinde oluyordu. Sonra tazminat, diyet, kefaret sözkonusu oluyor. Verecek bir şeyi de olmayanlar için mesela 10 Müslümana okuma yazma öğretmesi karşılığı serbest kalıyorlardı.
Esir ya da mahkum, hiç kimseye insanlık onurunu rencide edici hiçbir ceza uygulanmayacaktır.
Mesela bizim hukukumuzda suç tesbit edilip cezası belli olunca, eğer suçlu tevbe etmiş, özür dilemişse zarar gören taraf bu kişi hakkında af yetkisini kullanabilir. Tabii önce beraati zımme sanık lehine olacaktır. Önce suç sübut bulacak ve ceza suçtan daha büyük olmayacak. Bu konuda usul esastan önce gelecektir. Suç sabit olunca mazlum taraf baskı altında kalmadan özgür iradesi ile tevbe ve özür sonrası af yetkisini kullanabilir.
Aslında mahkemede hani başlangıçta “dostane çözüm” ve “rızaen sulh” soruluyor ya, af yetkinizi kullanmak ister misiniz diye sormak gerek. Mesela hak sahibi birden fazla ise sanık cinayet sebebi ile kısas üzere aynı şekilde cezalandırılması gerekiyorsa, mağdur taraftan biri af yetkisini kullansa ya da diyet/tazminat istese idam infaz edilmez, ama sanık da serbest kalmaz.
Ama hak sahibleri hakkını af yönünde kullanabileceği gibi diyet/tazminat şeklinde de kullanabilir. Eğer onu ödeyecek imkanı yoksa, belli bir süre, hak sahibinin yanında, işinde görevlendireceği işte de çalışabilir.. Bu ömür boyuna da dönebilir, ancak bu süre içinde hak sahibi kötü davranış sonucu hak ihlalinde bulunursa kişi yine özgürleşir. Yani ceza her zaman tazminata dönüştürülebilmeli. Bu şahısla ilgili, kamuya yönelik suçlar konusunda kamu adına şahıs gibi davranılacaktır.
Bu durum yargılama sürecinde olabileceği gibi ceza sürecinde de gündeme gelebilir.
Kamuya karşı işlenen suçlarda, mesela niye Kızılay’da, ya da kamu yararına çalışan kuruluşlarda istihdam edilmesinler. Tabii bütün bunlar, iyi hal, tevbe ve özür şartına bağlı.
Mesela Sudan’da, taksirli suçlarda hafız olana, ya da belli eğitimi alıp, ceza süresince kamu yararına çalışma şartı ile serbest bırakılma yaygın bir uygulama. Cezasının belli bir kısmını çektikten sonra cezaevi şartlarının iyileştirilmesi ve üretime katılmasının sağlanması zaten uygulamada olan bir konu.
Şartlı tahliye de böyle. Kişinin kontrollü olarak ceza süresince, cezasının kalan kısmını evinde geçirmesini sağlanıyor bu şekilde. Bakın, Hz. Hamza’yı öldürüp kalbini çıkarıp ısıran, kulağını ve burnunu kesip boynuna takıp danseden kişi affedildi. Malcolm X’in hayatını cezaevindeki herkes ve o kişilerin saldırısına uğrayan mağdurlar ve aileleri de okumalı.
Nitelikli suçlular, güzel meziyetleri ile topluma katkı sağlamak şartı ile de sınırlı, tamamen tahliye edilebilmeli. Cezaevindeki bir grub yazılımcı ülkenin ve toplumun ihtiyaç duyduğu bir yazılımı içeride ya da dışarıda kontrollü bir şekilde yazıp tahliye olabilmeli, tabi mağdur tarafın hakkı ve hukuku rızası gözetilerek. Bir ziraat mühendisidir, bize tohum geliştirsin. Bu bir ıslah hareketidir aynı zamanda. Bir ressamdır, çocukları için şu kadar hikayeyi resimlesin. Hatta o resimler, o mahkumun ıslahı için de vesile olabilir.
Tek başına ceza değil, işin bir de “ıslah” boyutu olmalı. Kişinin aklı ile vicdanını barıştırmalıyız, işlediği suçtan pişman olmalı. İnsanı toplumla barıştırmalıyız, onu fıtratı ile ve tabiatla barıştırmalıyız ki, kişi Allah’la barışsın.
Ebette bunlardan Şeytanlaşmış, kalpleri mühürlenmiş, gözleri var görmeyen, kulakları var duymayan, kalpleri var hissetmeyen tipler de vardır. Ama Taif halkı Müslüman olduktan sonra, bana sorarsanız “Müslüman olmazlar” diyeceğiniz fazla bir topluluk yok. Hani Peygamberimizin ayağına taş atıyorlar, yoluna diken döküyorlar ve arkasında da küfrediyorlardı ya!
Bakın, FETÖ ve BÇG’li zalimlerin verdikleri mahkeme kararları ile hâlâ içeride yatan suçsuz insanlar var. O kararları veren hakimlerin bazıları kaçtı, bazıları içeride. Bu arada bir sürü yeni yasa çıktı ve birtakım yasalar yürürlükten kalktı. Anayasa değişti, devlet sistemi değişti, devlet başkanı değişti. Af çıkacak, ama FETÖ ile ilgili hâlâ açılmayan davalar var. PKK davaları var, Adnan Hoca ve yeni açılacak davalar var. 28 Şubat davası sonuçlanmadı. Anayasa ve yasa reformu sonuçlanmadı. Önümüzde bir 2023 var.
Belki af yasasını önce bir çerçeve olarak çıkarmak lazım. Bütün zamanlar için bugünden uygulamaya başlayacak bir yasa, sonra özel bir af yasası için şu çok sanıklı dava sürecinin tamamlanması gerek. Her halûkârda 2023’e ulaşalım ki, Cumhuriyetin 100. Yılında topyekûn bir rahatlama sağlansın. Zaten 2018 bitti. 2019’un ilk çeyreğinde seçim var. Açılmış, açılacak davalar, onların istinaf ve Yargıtay süreçleri, hatta AYM süreçleri var. 2020-21-22, 2023 başında bu konu sonuçlandırılmış olamaz mı?
Eğer af gündeme gelecekse, o, kamuda hizmet, mağdurun hukuk davası açmasına gerek kalmadan tazminat şartının belli bir hukuk çerçevesinde rızaen sulh yolu ile çözümü, taksirli suçların cezalarının kamuda çalışmaya dönüştürülmesi, haksız ve usulsüz ceza ile mağdur olanların mağduriyetlerinin giderilmesi, itirafçı olmak, etkin pişmanlık gibi yollarla, konunun suiistimaline fırsat vermeden de rahatlatıcı mekanizmalar işletilebilir.
Demem o ki, “Hadi af yapalım” hafifliği, “af ne demek asla” acımasızlığına savrulmadan, gerçekten pişmanlık duyanlar için yeniden kazanılması yönünde bir kapı daima açık kalmalı. Karar verirken, merhametimiz gazabımızdan, sevgimiz nefretimizden büyük olmalı. Yüzümüzü hakka dönmeli, elimizi vicdanımızın üzerine koyup iyice düşünerek bir karar vermeliyiz. Yoksa zalimler için yaşasın mapushane, yaşasın cehennem! Selâm ve dua ile.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2024
4.06.2024
27.05.2024
20.05.2024
5.05.2024
29.04.2024
22.04.2024
2.06.2022
7.03.2022
17.02.2022