Ahmet ALTAN
Herkesin evinde hapis olduğu bugünlerde gerçek bir hapishanede olmak, insanda deniz altındaki bir akvaryumda oturuyormuş duygusu yaratıyor. Bize 24 saat “karantinada” tuttuktan sonra verdikleri bir gün gecikmeli gazetelerden ve seyredebildiğimiz kısıtlı sayıdaki televizyon kanalından ölümcül bir telaşa kapıldığınızı görüyorum. Ben 70 yaşındayım ve hapisteyim. Suyun altında oturmayı da ölümün hedefinde olmayı da birçoğunuzdan daha iyi bilen biri olarak size şunu söylemek istiyorum: Ümitsizliğe kapılmayın. Tarihin, dev bir fay gibi bütün hayatı sallayarak kırılmasını yaşıyoruz. Bu kırılma bize ümitli bir gelecek vaat ediyor.
Şu anda yaşanan dehşetin farkındayım. Timsahlarla dolu bir nehirden geçmek zorunda olan milyarlarca antilop gibi karanlık suların içinde hayatımızı kurtarıp karşı kıyıya varmak için çılgınca çırpınıyoruz. Görüntü, tam bir cehennem görüntüsü. Ama dört-beş ay sonra bu felaket bitecek ve insanlık tarihin yeni bir evresine, bereketli topraklara varacak.
Boşlukta yüz bin kilometre hızla dönen, adına dünya dediğimiz bu garip gezegenin düzeni böyle. Daha iyi koşullara ancak bir felaketten geçilerek varılıyor. Savaşlarla ve salgınlarla yaralanarak ilerleyebiliyoruz.
Bu felaket bize çoktandır görmezden geldiğimiz birçok gerçeği ve nereye doğru ilerlememiz gerektiğini gösterdi. Ben, 21. yüzyılın bu salgından sonra başlayacağını düşünüyorum. Belki kısa süreliğine şöyle bir savrulup geriye dönüyormuş gibi bir görüntü verebiliriz ama bu da çok uzun sürmeyecek.
Bir kere biz bu salgında “devlet” denilen yapıların bir işe yaramadığını gördük. Bugünkü devlet yapısının ömrünü tamamladığı anlaşılıyor. Zaten posta arabalarının dönemindeki bir idari örgütlenmenin bugün hala devam etmesi eşyanın tabiatına aykırı. Devletler, insanlığın ilerlemesine engel oluyor. Salgının böylesine yayılması devletlerin ve onların yöneticilerinin “iktidar hırsıyla” yaptıkları hatalar sayesinde oldu. Çin daha başta yalan söylemeseydi, diğer devletlerin yöneticileri aldırmazlık etmeseydi felaket bu boyutlara gelmeyecekti.
Ben, çok da uzun olmayan bir gelecekte dünyanın “şehir devletlerinden” oluşan bir federasyona dönüşeceğini, dönüşmek zorunda olduğunu anlayacağını düşünüyorum. Uluslar, sınırlar, bayraklarlar, “ortak felaketlerde” insanlığın aleyhine işliyor, bunu koronavirüs salgınında açıkça gördük.
Bir başka gerçeği daha gördük: Seçim kazanma yeteneği ile toplumları yönetme yeteneği birbirinden çok farklı yetenekler. Hatta birbiriyle çatışan yetenekler. Seçimleri genellikle en fazla yalan söyleyen, en fazla hamaset yapanlar kazanıyor. Onlar da toplumları akıllı bir şekilde yönetemiyor. Bu felakette bunun çok fazla örneği karşımıza çıktı.
Demokrasinin bu büyük açmazının bir çözümü var. Devletleri ya da oluşacağını düşündüğüm şehir devletlerini “spor kulüpleri” gibi yönetmek. Spor kulüplerinde bir yönetici grubu seçiliyor ama takımı bir profesyonel ekip yönetiyor. İngiliz milli takımını bir İzlandalı, Türk milli takımını bir Romen, Güney Kore takımını bir Alman maçlara hazırlıyor. Şehirlerin ve devletlerin farklı uluslardan, “yıllık” kontratlarla çalışan “teknik adamlar” tarafından yönetileceği bir döneme mecburen geçeceğiz. Bu salgının, bu tür değişimleri hızlandıracağına inanıyorum.
Tarihin en büyük dönüşümlerinden birinin provasını da bu felakette yaşadık. İnsanlar çaresizce evlerine kapanınca, “üretim zincirinden” insan çekilmek zorunda kaldı. İnternet sayesinde insanın üretime zihinsel katkısı artarken, fiziksel katkısı çok azaldı. 21.yüzyılda insanlar bedenleriyle çalışmayacaklar. Yeni bir iktisat düzeni keşfetmemiz gerekecek, bunun kaçınılmaz bir mecburiyet olduğunu da yaşayarak anlıyoruz. Bir kısım insan harcayamayacağı kadar paraya sahipken bir kısım insan parasız ve korunmasız kalmasının “ortak” bir felaket yaratabileceğini öğreniyoruz. Çin’deki pazarcıyı kurtaramıyorsan İngiltere’deki başbakanı da kurtaramıyorsun. Üç Silahşörler’in, “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için,” diyen mottosunu yeniden keşfediyorsun.
Bu, büyük bir zihniyet mutasyonu yaşamamıza yol açacak bence. Kendini korumak istiyorsan karşısındakini de koruyacaksın. Bencillik edersen ölürsün. Bu salgın bize bu gerçeği öldürerek öğretiyor: Çinli pazarcıyı koruyamazsan kendini de koruyamazsın! İnsanla insanlık arasındaki uçuruma köprülerin kurulacağı yeni bir bilinç düzeyinin ilk aşaması bu.
Böyle bir zihniyet mutasyonu bütün kavramları ve ilişkileri de değiştirecek. “Başkasına kötülük etmenin kendine kötülük etmek” olacağını kavrayan yeni bir insan türünün içimizden doğması gerekecek. Bunun nasıl bir değişim yaratabileceğini düşünebiliyor musunuz?
İnsanlar belki de ilk kez bu salgın sonucunda, insanlık denilen büyük bir akışın parçası olduklarını, ülke, din, dil, ırk farkılılıklarının anlamsız kaldığını, Kamboçyalı kayıkçıyla Amerikan başkanının, Fransız zenginiyle Türk manavın, İtalyan kontla Hintli paryanın aynı çaresizliği ve korkuyu paylaştığını böylesine aydınlık bir bilinçle kavradı.
Bu virüs, sadece benim gibi yaşlıları değil yaşlanmış bütün kavramları, inançları, düşünceleri, yapıları da yıkıyor.
Yeni bir dünyanın, daha da önemlisi yeni bir insanın oluşacağı bir eşiği acıyla aşıyoruz.
Şu andaki büyük sarsıntının ortasında ben gelecek için iyimserim. Söylediklerim bir ütopya değil. Bir salağın iyimserliği de değil. Söylediklerimin gerçekleşeceğine inanıyorum, bunları benim göremeyeceğimi de biliyorum. Bunları, benim yaşımdaki insanları öldüren salgının hızlı saldırısını bir hapishane hücresinde beklerken yazıyorum. Kendim için değil ama bir parçası olduğum insanlık için iyimserim.
Geçen Kasım ayında hapishane yönetimi bize öğlen yemeğiyle birlikte bir turp verdi. Hücre arkadaşım turpu bir kâğıt bardağın içine koyup, penceredeki demir parmaklığın dibine bıraktı. Turp orada çürümeye başladı. Geçenlerde turpun içinden yeşil bir filiz belirdi. Filiz uzadı. Filizin ucunda minicik beyaz çiçekler açtı. Her sabah kalkıp o çiçeklere bakıyorum. O muazzam klişeye şahit oluyorum: Turp hem ölüyor hem doğuyor. Zavallı bir turp kendi ölümünden yeni çiçekler yaratıyor. Ölürken iyimserliğini kaybetmeden geleceğe uzanmaya uğraşıyor.
Belki siz bu yazdıklarımı okurken ben de hastalanmış olacağım.
Ama ne fark eder?
Bir kâğıt bardakta ölen bir turp bile çiçek açabiliyorsa hapisteki bir ihtiyar da iyimser olabilir.
Bir turptan daha ümitsiz olacak değiliz ya...
---
İllüstrasyon, Edel Rodriguez tarafından bu yazının Washington Post'ta yer alan versiyonu için özel olarak çizilmiştir. Yazının Washington Post'ta 24 Mayıs 2020'de yayımlanan İngilizce çevirisini bu linkten okuyabilirsiniz.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.01.2020
6.02.2019
28.11.2019
23.11.2019
11.11.2019
21.03.2020
19.09.2018
26.08.2018
4.02.2018
19.09.2017