Ali AYDIN

Barış hendekte aranmaz
23.09.2015
1981

 Nasıl ki susuzluktan kıvranan, dili damağı kurumuş bir insanın sürekli “Su! Su!”  diyerek susuzluğunu gideremeyeceği aşikârsa; arzu edilen durumun, tahayyül edilen vasatın sadece söz ile gerçekleşmeyeceği de bir hakikat.

PKK’nın yeniden terör eylemlerine başladığı ve devletin Başbakan’ın ifadesi ile 30 yılın en etkili operasyonlar ile cevabını verdiği çatışma ortamında ‘Barış! Barış !” diyerek yola revan olan HDP ve ‘Barış çağrısı yapıyoruz” diyen birtakım aydın kümelerinin durumlarına açıklık kazandırmalarını toplum her zamankinden daha güçlü bir biçimde talep ediyor artık. 

Diliniz başka eyleminiz başka türlü ise, söyleminizle maksadınız arasında kapanmaz bir açık, gün gün büyüyen bir çatlak varsa eğer iki ihtimal hemen beliriyor.

Birincisi siz bu tenakuzdan beri olmadığınız gibi bilinçli bir sahtekârlığı politik bir taktik olarak içselleştirmişsiniz demektir. Dolayısı ile söz ve eyleminiz arasındaki kopukluk önüne geçemediğiniz bir sonuç değil bile isteye oynadığınız rolün hâsılasıdır. Ya da siz, söyledikleri ile yaptıkları arasındaki tezatı fark edemeyen ve sözünü tüketen eylemlerin nereye varacağını kestiremeyen bir saflıkla malulsünüz demektir. Ancak belirtmeliyim ki ikinci ihtimalin mümkün olduğunu düşünmek için de bugünkü koşullar dikkate alındığında biraz saf olmak da sakınca görmemek gerekiyor. Aksi takdirde akla gelmesi bile mucize.

Siyasi ve ahlaki meşruiyeti umursamadan sadece ideolojik meşruiyet ile yetinip tüm talep ve beklentilerin karşı taraftan eksiksiz bir biçimde kabulünü isteyerek ‘barış’ olmuyor.

Eteğinde onlarca taş biriktirerek, baklayı ağzından çıkarmamanın bin türlü sofistike yolunu politik cinlik ile mezcederek müzakerenin asgari düzeyde de olsa güven telkin eden tarafı haline gelinmiyor.

Kazılan hendeklere, sıkılan kurşunlara, yığılan silahlara yokmuş muamelesi yaparak çatışmanın nesnel koşullarını bile inkâr ederek bir yere varılmıyor.

PKK’nın silahsızlanması, silahlı unsurlarını Türkiye dışına çıkararak giriştiği her türlü eyleme son vermesi bugün için ‘barış’ın da çözümün de vazgeçilmez bir önkoşulu haline gelmiştir. Taraflı tarafsız herkesin üzerinde ittifak ettikleri husus artık silahla söz söyleme döneminin Türkiye koşullarında ve ülkenin geldiği yer de dikkate alındığında bir karşılığının, gerekliliğinin ve tabii ki en önemlisi siyasi ve ahlaki meşruiyetinin olmadığıdır.

Bugün 80 milletvekili ve %13’lük bir oya ulaşmış HDP’nin yetkilileri 1 Kasım seçimlerinde %20’yi zorlayacaklarını ilan ediyorlar. Madem öyle %20’yi değil isterlerse %30’u zorlasınlar ve ne diyorlarsa tane tane söyleyerek toplumun karşısına çıksınlar. Toplumu ikna etmeden, karşı tarafın önceliklerini ve hassasiyetlerini umursamadan yürünecek meşru bir yol yok. Denen, zorlanan, dayatılan ise bugün PKK’nın tüm unsurları ile içinde debelendiği siyasi ve ahlaki meşruiyetten yoksun arkaik bir ideolojik kabul ve tam olarak detaylandıramadığımız karanlık ilişkiler ağının bu topluma kan ve gözyaşı sunan terörü.

Herkesin  ‘barış’ demesine alıştık, ancak birazcık samimiyet asgari düzeyde de olsa dürüstlük ‘barış’ıhendeklere düşürenleri görmeyi icap ediyor. O hendekler kapanmadan barış için yürünecek bir yol yok. Barışı hendekler de değil muhataplarının yanında, konuşarak, anlatarak, anlaşarak aramadan eteğindeki taşı dökmeden birlikte oturulacak bir masa da yok.

XXX

Yarın Kurban Bayramı…

Geçen sene Kurban Bayramını bu ülkeye zehir edenleri bir kez daha lanetliyor, hayatını kaybeden kardeşlerimizi rahmetle anıyorum…

Barışın, kardeşliğin sahici adımlarının vesilesi olması dileği ile hepinize  hayırlı bayramlar diliyorum.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar