Ali Saydam
Altındaki imza rahmetli şair Cahit Zarifoğlu'na aitti. Kitabından, sayfasına dokunarak okumadım. İnternetin yalancısıyım. Şair, bizim insanlarımızın ortak ruhi şekillenmesindeki belirgin kültürel ayrımı nasıl da şıpın işi özetleyivermiş:
“Pazartesi sendromu sosyete şımarıklığıdır. Ekmeğinin peşinde olanlar için Pazartesi besmeledir.”
Rehavete kapılmak, bizim toplumdaki 'çalışkan' insan tipolojisinin karakter özelliklerinden biri asla olmamıştır. Hem çok çalışırlar ve hem de kadere gönüllerinin tüm rızasıyla inanırlar.
Daha çok 'plaza Türkçesi'yle konuşup, büyük kariyer hayalleriyle mevcut yaşam realitesi arasındaki uçurumdan rahatsızlık duyan, azalan zaferleriyle çoğalan yenilgileri arasındaki makas açıldıkça kendisi dışındaki her etkili unsurdan şikayetçi olan 'el aman'ların rehavete kapılmaya daha çok müsait olduklarını gözlemlerimize dayanarak iddia edebiliriz. Ya zafer sarhoşluğuyla rehavete kapılırlar veya yenilgileriyle başa çıkamadıklarında… İkisi de pratikte masumane görünen dinlenmek arzusundan ibarettir. Oysa ki sonuçlarına katlanmak güç olabilir.
Siyasette de rehavet, hangi dünya görüşünü temsil ederse etsin her zaman en büyük tehlikelerden biri olagelmiştir…
Al Jazeera Türk'ten İrfan Bozan kardeşimize verdiğim röportajda, referandum öncesi AK Parti mahfillerinde 'Sayın Cumhurbaşkanı sahalara çıkar ve biz de sonuçta nasılsa yüzde 52 alırız” rehavetini gözlemlediğimi ifade etmiştim. Sayın Ahmet Taşgetiren, dün Star gazetesindeki köşesinde bu röportajımı değerlendirmiş. Röportajın özünde neyin altını çizmek istediysem hepsini hem Al Jazeera Türk'te ve hem de Sayın Taşgetiren'in yazısında görmek mümkün.
Ne var ki bizzat hakikatle değil, gerçekliğin 'ilginç' sayılabilecek parçasıyla alâkadar olan haber portalleri için köşe yazılarından haber icat etme kolaylığı günümüzde neredeyse bir yayıncılık trendi… Bu trend tahrifat kültürüyle de buluşunca ortaya mesajı verenin ne dediği ya da işin özü değil, haber portalinin malzemeyi nasıl 'görmek istediği' sorunuyla başbaşa kalıyoruz.
Al Jazeera Türk'te yer alan şu ifadenin ne hale geldiğini iki cümlede göstermeye çalışalım:
“Evet” cephesinin, “Sayın Cumhurbaşkanı çıkar sahalara bir konuşur, yüzde 52 alırız” rehaveti içinde olduğunu savunan Saydam, bu durumun tehlikeli olduğu görüşünde.”
Al Jazeera Türk'teki bu ifade, bakınız T24 haber portalinde nasıl yansıtılıyor:
“İletişim uzmanı Ali Saydam: AK Parti'de rehavet var, Erdoğan'ın sahayı çıkması sakıncalı”.
Haberin altına Cumhurbaşkanı'nın seçim meydanlarından birindeki fotoğrafını da koyunca günlük haber listesine yalapşap hazırlanmış da olsa, sonuçta bir malzeme daha katmış oluyor. 'Çalışıyorlar' gibi görünmek de, dostlar alışverişte görsün türünden bir çabadır nihayetinde. (Çaba deyip geçmeyin, avarakasnak gibi boşa dönse de sözkonusu olan o 'kutsal iş'i çağrıştıran 'emek'tir. Baş tacı edilen emeğin içini ufak ufak böyle boşalttıklarının ne kadar farkındadırlar bilemeyiz. Bu onların sorunu.)
Bu arada bir kısmı röportaj metninde olup da arada kaynayıp gitmemesi gereken şu üç hususu es geçmek istemem.
Bir: Cumhurbaşkanı'nın yalnız bırakılması.
İki: İttifaklar meselesi.
Üç: Bilgilendirme süreci.
Birincisinden başlayacak olursak: Sayın Erdoğan'ın yalnız bırakıldığını Başbakanlık döneminden bu yana pek çok yazımda ifade etmişimdir. Güçlü liderliğin bu türden sendromları da ortaya çıkarabileceği herkesin malumudur ve doğal karşılanır.
İkinci husus olarak ifade ettiğim 'İttifaklar meselesi'yle ilgili olarak sözkonusu röportajda demişim ki:
“AK Parti'nin kemik oyu ne kadardır diye bana sorulursa derimki yüzde 18-22 arasında bir yerdedir. Fakat parti yüzde 49-52 alıyor. Bunu ittifaklarla alıyor. Türkiye'nin gelecek tasarımı ile ilgili AK Parti ile ittifak eden, Türkiye'nin istikrarını isteyen hatta milli bağımsızlık noktasında AK Parti ile aynı düşünen müttefikler var. Bu oranlar bunların ikna edilmesi ile oluyor. Bu ittifakları hamasi propoganda araçlarıyla tutmak mümkün mü? Bence hayır.”
İttifakların duyguda değil düşünce düzeyinde tesis edilebileceğini bu vesileyle bir kez daha hatırlatalım. İttifaklar meselesinin gereklerini de bugüne kadar sayın Erdoğan liderliğinde dokuz seçim ard arda başarı elde eden AK Parti bihakkın yerine getirmiştir.
Ve üçüncü konu başlığı olarak 'Bilgilendirme süreci'yle ilgili olarak dikkatleri çekmemiz gereken husus, hâlâ yüzde 60 cıvarında seçmenin Anayasa'da nelerin değiştiğinin farkında olmayışıdır. Bugün açıklanacak olan AK Parti iletişim stratejileri ve taktiklerinin, uygulanması halinde yukarıda sıralamaya çalıştığımız bu üç sorunun üstesinden gelebileceğini ummak istiyoruz.
'Rehaveti tehlikeli buluyorum' derken bu üçlü payandanın taşıdığı olumsuzlukların mutlaka ama mutlaka gözden geçirilmesi gerektiğinin altını çizmek isterim. İş dünyasındaki gündelik yaşamdan çok iyi tanıdığımız bu 'rehavet'in ikiz kardeşinden söz etmezsek yazımız eksik kalır.
Rehavetin ikiz kardeşi 'Dolduruşa gelmek'tir. Dolduruşa getirenler, 'çalışıyormuş' gibi yaparken, dolduruşa gelenler gerçekten çalışırlarken bir anda 'Hadi ya?' sorusunun şaşkınlığıyla tembelliğin safına kolayca geçiverenlerdir.
Rehavet, sonuçta hem iş hayatı ve hem de siyaset için ciddi bir tehlikedir.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları





































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.09.2020
15.10.2019
24.09.2019
12.09.2019
10.09.2019
25.06.2019
7.05.2019
11.04.2019
4.02.2019