Ali Saydam
BD Dışişleri Bakanı Tillerson, 15 Temmuz darbe girişimini önlediği için Türk halkına takdirlerini iletip, diğer yandan da PYD-PKK’yla Amerikan iş birliği devam ederken Avrupa ise hiç ikircikli tavırlara girmeden, bodoslamadan ‘karşıyız da karşıyız’ siyasetini benimsemiş görünüyor. Süper güçlerin dünyasında bağımsız bir tutumla Türkiye’nin kendini göstermesine tahammülleri yok. Son olarak bilindiği gibi Hollanda, Başbakan Yardımcısı Türkeş’in ve Avusturya da Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin 15 Temmuz’un yıldönümü etkinliklerini yasakladı. ‘Kontrollü darbe’ sakızını çiğneyen Kemal Kılıçdaroğlu’nun da The Guardian’a, ve The New York Times’a gönderdiği yazılar ve Alman basınına yaptığı açıklamalarla Hıristiyan Batı’nın Türkiye’yi tecrit politikasına -‘Kontrollü olmaya özen’ gösteren ifadelerle bile olsa- yine de ciddi manada destek sağladığını da es geçmeyelim.
Benim ‘3T’ dediğim ‘Tecrit, Tahrik ve Tezvirat’ üçlemesinin marifetiyle Türkiye’nin dünyada yalnızlaştırılmaya çalışılmasının önüne geçmek için özellikle 15 Temmuz 2016’dan bu yana ciddi adımlar atıldığını görmezden gelemeyiz.
Ekonomi Bakanlığı, TİM ve TOBB’un iş birliği ile TİM tarafından dünyanın çeşitli ülkelerinde yürütülen reklam ve iletişim kampanyasından başlayarak, -Sayın Cumhurbaşkanı’nın yabancı televizyonlara verdiği özel röportajlar da dahil olmak üzere- dört gündür devam eden Dünya Petrol Konferansı’na kadar uzanan çok sayıda uluslararası organizasyon, ‘Kendimizi dünyaya doğru ifade etme’nin fonksiyonel platformları oldular.
Önceki günkü Yeni Şafak’ta yayınlanan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ravza Kavakçı Kan’ın Türkiye’yi karalamak için hazırlanan mesnetsiz raporlara karşı başlattıkları çalışmayla ilgili açıklamaları da bu kapsamda değerlendirilebilecek ataklardan biriydi. Ravza Hanım, Türkiye karşıtı raporlar hazırlayan insan hakları kuruluşlarıyla bir araya gelineceğini söylüyor ve “Raporlar sadece yorumlar üzerinden hazırlanıyor. Biz doğru bilgileri kurumlara ulaştırmak istiyoruz” diyordu.
Daha dün TOBB ve YASED’in iş birliğiyle yine Cumhurbaşkanı’nın himayesinde yapılan ‘Uluslararası İş Dünyası Toplantısı’nda, dünyada toplam 4 Trilyon Dolar’ı yöneten 350 küresel şirketin CEO’ları ağırlandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bank of China’dan Coca Cola’ya, Microsoft’tan Google’a, IBM’e, Mercedes’ten Cisco’ya dünyanın önde gelen şirketlerinin temsilcilerine Türkiye’nin yatırımlar için neden güvenilir bir adres olduğunu örnekleriyle, rakkamlarıyla anlattı. Dedi ki:
“Üç gündür devam eden Uluslararası Petrol Kongresi var. Kongreye katılan dostlarımızla yaptığımız görüşmelerde hepsinin iyi niyet mesajlarını kendilerinden dinliyoruz. Artık dünyada en önemli güç, potansiyel enerji ve bu enerjide de adeta İstanbul bir ‘ipek yolu’dur. Bu duruma gelmiştir. Bu ipek yolu artık her taraftan, kuzeyden, doğudan batıdan bir kesişme noktası oluşturmuştur. Böyle bir güce, potansiyele sahip olan Türkiye şu anda yeni arayışların içerisindedir. Üç dev olarak ifade ettiğim; ‘tedarik, transit, tüketim’de, Türkiye bunların üçünü de yakalar duruma gelmiştir. Hem siyasi hem ekonomik hem insani olarak Türkiye’nin farkı bu vasfıdır.”
Bu büyük gücün Batı’da dikkatle ve kaygıyla takip ediliyor olması gerçeğini, zaten ‘süper bir güc’ün bağımsızlık iddiasıyla güçlenen başka bir ülkeyi göz hapsine almasını pek bir yadırgayıp, ‘Kıskanıyorlar’ ifadesinden mizah çıkarmaya soyunan içimizdeki İrlandalılar için ülkemizin nereden gelip nerelere doğru yol aldığının aslında pek de bir önemi yoktur. Batı’ya siftinmenin, kapı kulluğunun özgün örneklerini sosyal medyada izlemek mümkün. Sosyal medyayı milletin aynası zannedenlerden ve ‘Türkiye’de ikinci bir darbe olasılığı var’ diyen Der Spiegel’den başlayarak Türkiye aleyhine atıp tutmaya meraklı analistlerin cirit attığı Batı medya dünyası, elbirliğiyle bir itibarsızlaştırma politikasını günbegün güçlendirerek sürdürmeye çalışıyor. Üstüne üstlük, Türkiye’deki 15 Temmuz darbe kalkışmasını direkt iktidara yüklenmeden anlatmasını beceremeyen bir ana muhalefet partimiz de varken, iktidarın ‘ittifaklar’ meselesini öncelikli gündem maddesi olarak değerlendirmesi gerektiğini görmek durumundayız.
Türkiye’nin dünyadan koparılmasını, yalnız bırakılmasını hedefleyen tüm yabancı ve yerli odakların yayılma ve etki alanlarında 15 Temmuz’un çok iyi anlatılması gerektiğini yazıp duruyoruz. Ülkemizin yakın tarihinde ilk büyük toplumsal ve siyasi kırılma olan Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra 15 Temmuz’daki FETÖ darbe kalkışmasına karşı halkın canını ortaya koyarak verdiği mücadelenin ikinci büyük kırılma olduğunu anlatmadan bu tecrit politikasının üstesinden gelinemeyeceğini anlamış bulunuyoruz. İttifaklar bu idrakin aksiyona dönüştürülmesinde öncelikli sırayı hak ediyor. İttifaklar yüzde yüz hemfikir olduklarımızla yapılmaz zaten. Yüzde yüz hemfikir olmadıklarımızla ortak anlaşma zeminleri arar ve buluruz. İktidarın ancak ittifaklarla elde edildiği, sürdürülebildiğini en iyi Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti kurmayları bilirler. Geçmişi unutmamakta yarar var. AK Parti ve Sayın Cumhurbaşkanı ve kurmayları, üniversiteler, liberal aydınlar, bürokratlar, iş dünyası gibi grupların içinden, ortak özellikleri millî bağımsızlığa ve üretici güçlerin demokratik rekabet ortamında özgürce gelişmesine inanmak olan ve kendilerine “Milliyetçi Beyaz Türk” denen çevrelerle kurulmuş olan samimi ilişkiler sayesinde iktidar yolunu açık tuttuklarını bilirler.
Doğru ittifaklar, Batı’nın Türkiye’yi yalnızlaştırma çabasının önündeki en güçlü setlerden biridir.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.09.2020
15.10.2019
24.09.2019
12.09.2019
10.09.2019
25.06.2019
7.05.2019
11.04.2019
4.02.2019