Alper GÖRMÜŞ
Arjantin’de Milei’nin dizginsiz bir popülizm programıyla ön seçimleri kazanıp, Ekim ayında yapılacak başkanlık seçimlerinin favorisi haline gelmesi üzerine başladığım “popülizm ve popüler liderler” dizisinin dördüncü ve son bölümündeyiz…
Önceki yazılarda, popülist liderlerin yükselişinde kültürel ve duygusal nedenlerin başat nitelikte olduğunu söylemiş, toplumlardaki dışlanmış kesimlerin ‘aydınlanmış elit’ kesimlere karşı 20. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren hissetmeye başladığı öfkenin (bu öfkenin nedenlerini önceki bölümlerde ele almıştım) 21. Yüzyılda ete kemiğe büründüğünü, kristalize olduğunu yazmıştım. Buradan kalkarak cevabını dizinin bu son bölümüne bıraktığım soru ise şöyleydi: Daha az eğitimli sınıflardaki insanların ‘aydınlanmış elit’lere karşı öfkesinin kristalize olması neden 21. Yüzyılı bekledi? Ve daha spesifik bir soru: Cep telefonu, internet ve sosyal medya olmasaydı bu itiraz ve öfke kınından yine sıyrılabilir miydi?
Şimdi bu sorunun cevabını arayacağız.
Elitlerin hegemonik üstünlüğü esasen daha az eğitimli kesimlerin rızasına dayanıyordu
Bu dizinin ikinci bölümünde 19. Yüzyılla 20. Yüzyılın ilk yarısında en alttakilerin, eğitimli aydınların kaderlerini önemli ölçüde kendi kaderleriyle birleştirdiğini düşündüğünü… Fakat 20. Yüzyılın son 30-40 yılında, özellikle de 21. Yüzyılda kendi yerel-gündelik-maddi talepleri ile ‘onların’ küresel-kapsayıcı-‘soylu’ talepleri arasında ciddi farklılıklar oluşmaya başladığını, öfkenin buradan ve böyle başladığını yazmıştım.
Şimdi, ‘aydınlanmışlar’a karşı öfkenin nispeten daha hafif ve ‘pasif’ bir biçimde yaşandığı 20. Yüzyılın son 30-40 yılı ile daha yoğun ve ‘aktif’ bir biçimde yaşandığı 21. Yüzyılın ilk çeyreği için iletişim araçları temelinde başka bir ayrım yapacağım.
En başta şunu vurgulamalıyım: Baştan beri işaret ettiğim aydınların ‘üstün-belirleyici’ konumu zor ve zorbalıkla elde edilmiş bir konum değildi. Bu, eğitimsiz geniş kitlelerin, bilgi ve görgüleri nedeniyle kendilerinden üstün gördüğü dar ‘eğitimli-aydınlanmış’ kesimlerin yönetme hakkına saygıyla rıza göstermesinin bir sonucuydu. 20. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren iki kesimin talepleri ayrışmaya ve dışlanmışlar aydınlanmışlara karşı öfke duymaya başlamıştı ama dışlanmışlar bir yandan da aydınlanmışların yönetme hakkına rıza göstermeye devam ediyordu, çünkü eğitim ve bilgi sadece onlardaydı.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki büyüme yıllarında orta sınıfların gelişmesinin tartıştığımız konu açısından tayin edici bir önemi vardı. Artık sayıca çok az eğitimliler ile sayıları sınırlı iyi eğitimliler arasında yeni bir tabaka belirmeye başlamış, ‘uçurum’ azalma eğilimine girmişti.
Fakat bu yetmeyecekti, çünkü 20. Yüzyılın ikinci yarısında yazılı basın ve televizyondan ibaret olan iletişim dünyası bütünüyle yönetici elitlerin elindeydi.
Gerçi televizyon, en alttakilerin ulaşılamaz bir mertebe olarak kabul ettiği ‘profesör’lerin de bilgileri sınırlı, bir sürü hatalı analiz yapabilen insanlar olduğunu göstererek, ‘uçurum’un azalmasına katkıda bulundu ama nihayet televizyon da yazılı basın gibi izleyenlerin pasif-alıcı konumda bulunduğu iletişim araçlarıydı. ‘Sıradan’ insanlar buralara (mesela köşe yazarlarına) cevabını ancak nadiren alabilecekleri sorular gönderebiliyor, bu da onların pasif-alıcı konumlarını kırmıyordu.
1990’lardan itibaren 10’ar yıl arayla internet, cep telefonu ve sosyal medyanın devreye girmesiyle, okumuş yazmışların, eleştirisini yine sadece kendilerinin yaptığı görüşleri bu mecralar üzerinden bombardımana tutuldu. Görüşlerin niteliği ‘yüksek’, onlara getirilen eleştirilerin niteliği ‘düşük’ olabilirdi, fakat psikolojik etki açısından bunun fazla bir önemi yoktu. Çünkü artık elitler ve diğerleri aynı platformları paylaşıyordu ve bir anlamda eşitlenmişlerdi. Bazı ‘sıradan’ insanların buralarda birçok eğitimli elitten çok daha dikkate değer fikirler geliştirmesi de ‘uçurum’un azalmasında ilave bir rol oynadı. Yazılı basın ve televizyon teknolojilerinin tek yönlü-güdümlü imkânlarını kullanarak üstünlüğünü sürdüren eğitimli elitler, herkesin kullanabildiği yeni iletişim teknolojileri sayesinde bu üstünlüklerini kaybettiler. (Bu teknolojilerin, aradaki bilgi birikimi farkını izale etmede oynadığı rolünü de ayrıca hesaba katmak gerekir.)
Geniş kitlelerin kamusal tartışmaya bu çapta katılımını sağlayan iletişim teknolojileri olmasaydı, aydınlanmış-elitlerin ‘üstün’ konumu ve ‘doğru’yu belirleme hakları sorgulanabilir miydi? Bu soruya mutlak bir ‘hayır’ cevabı verilemez, fakat ortaya çıkacak itirazın, elitlerin bu ‘haklarına’ gösterilen rızaya bugün idrak ettiğimiz ölçüde bir darbe indiremeyeceği de bence çok açık.
Trump: Ben sizi anlıyorum, sizin gibi konuşuyorum, Hillary gibi süslü cümleler kuramam ama sizi seviyorum, size saygı duyuyorum
Yukarıda, artık ‘pasif-alıcı’ konumda olmayan geniş kitlelerin yeni teknolojileri kullanarak katıldığı kamusal tartışmada ifade ettiği görüşlerin nitelikli bir dille ifade edilmemesinin psikolojik etki açısından fazla bir anlamının olmadığını belirtmiştim. Şimdi şunu da ekleyeyim: Popülist liderler iktidara yürürken dillerini özellikle bu dile yaklaştırmaya çalışıyorlar ve bu yolla kendilerini o dili kullananlarla aynı safa yerleştiriyorlar. Popülist liderler “sıradan” insanların diliyle konuşuyorlar, anlaşılabilir ve basit hedefler koyuyorlar. Sıradan insanlar, bu sayede kendilerini siyasetin parçası olarak düşünebiliyorlar, çünkü, aydınların ve onların desteklediği siyasi iktidarların yarattığı ortamın tersine, kendilerini artık “anlaşılabilir, kavranabilir” bir siyasi ortamın içinde buluyorlar.
Yani toplumun kamusal tartışmanın dışında kalmış kesimleri popülist liderleri yalnızca “soylu ve şık” taleplere sırtlarını döndükleri için değil… yalnızca kendi hayati taleplerini öne çıkartıp çözmeyi vaat ettikleri için de değil… kullandıkları anlaşılabilir, basit dil nedeniyle de seviyorlar.
Gönül Tol, Donald Trump ve Hillary Clinton örneği üzerinden benim bu dizide anlatmaya çalıştığım şeyi çok iyi özetlemişti. Onunla noktalıyorum:
“(Hillary) Clinton, Trump’a oy verenler için ‘içler acısı’ durumdalar demişti. Özellikle ‘Rust belt’ denilen orta batı eyaletlerinde, endüstriyel kesimde, işçi emekçi kesimde bu çok büyük bir tepkiye yol açmıştı. (…) Trump ise New York’tan gelen bir milyarder olarak ‘Ben sizi anlıyorum, sizin gibi konuşuyorum, Hillary gibi süslü cümleler kuramam, siyasetçi değilim ama sizi seviyorum, size saygı duyuyorum’ dedi. Trump, bu insanların gözünde müesses nizam karşıtı, ‘Washington’daki bataklığı kurutma’ söylemiyle siyasete soyunmuş bir isim. Bunların gerçekle hiçbir ilgisi olmayabilir. Trump gelmiş geçmiş en yozlaşmış insanlardan bir tanesi. Ama insanların algısı önemli. Ona oy verenler böyle düşünmüyor.”
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025