Alper GÖRMÜŞ
Geçenlerde, eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın zehirlenmesi iddialarını konu alan bir televizyon programı izledim. Konunun önde gelen uzmanlarından Prof. Nevzat Alkan, program yöneticisinin“hangi maddeler zehirlidir” sorusuna şu çarpıcı cevabı verdi:
“Aşırı dozda alınan her şey, su dâhil, zehirlidir... Bundan altı-yedi ay kadar önce İngiltere’de, bir kadının altı saat içinde sekiz litre su içtikten sonra zehirlenip öldüğüne dair bir vaka literatüre geçti...”
Ben insan, topluluk ve kurum psikolojisinin de benzer bir yapıda olduğuna inanıyorum... Sağlıklı bir psikoloji için gerekli olan kimi özelliklerin aşırı dozları tam tersi sonuçlar üretebilir ve insanları, toplulukları, kurumları “zehirleyebilir...”
Başbakan Erdoğan’ın 2011 seçim başarısından ve özellikle de “referandum zaferi”nden sonra içine girdiği ruh hâline bakıp da, onun zehre dönüşmüş bir “ziyade özgüven” sorunundan mustarip olduğunu düşünmemek elde mi?
İlyas Başsoy ne demişti?
Birgün gazetesi yazarı İlyas Başsoy, aynı zamanda bir reklamcı ve iletişimci... Kendi deyişiyle (ki doğru), “Tayyip Erdoğan’ın siyasi hayatı boyunca aldığı tek yenilgi” olan Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı seçimlerinde (2009) Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) seçim kampanyasını yöneten iletişimci...
Başsoy, AKP Neden Kazanır? CHP Neden Kaybeder? başlıklı kitabında Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ile ilgili şu değerlendirmeyi yapar:
“AKP’nin başında olağanüstü zeki insanlar var. AKP’nin bugüne dek yaptığı tüm iletişim stratejisi, sadece seçimi kastetmiyorum, genel olarak tüm stratejisi kusursuzdur. AKP’nin arkasında, çok arkasında, dâhi mertebesinde birkaç yol gösterici olduğunu sanıyorum. Hiçbir şey rastlantısal değil, hiçbir şey sanıldığı kadar basit değil.”
Ben de İlyas Başsoy gibi düşünüyorum, fakat unutmamak lâzım: Hiçbir dâhi, toplumsal eğilimlerin ve ihtiyaçların hilafına “dâhice” bir strateji geliştiremez...
Toplumla “oyun hamuru” gibi oynayamazsınız...
AK Parti, belki de bu ülkenin gördüğü en ciddi parti... Kendi hedefleri ve o hedefler doğrultusunda düşünülüp uygulamaya konulmuş bir programı var. Koşulları gözlüyor, dengelere ve gücüne bakıyor, henüz zamanı gelmediğini düşündüğü adımları atmıyor. Atınca da oyunu kendi bildiği gibi oynuyor. Etraftan gelen “frene bas” ya da “gaza bas” telkinlerine de fazla aldırmadan yoluna devam ediyor.
Bunu en iyi, askerî vesayet ve darbe girişimleri konusunda izlediği çizgiye bakarak anlayabiliriz...
Siyaset, toplumu, onun hakikatini yansıtan bir analize tâbi tutabilirse, bir ölçüde onu “yönetebilir”de... Fakat esas olan toplumun yönelimi ve ihtiyaçlarıdır... Siyaset, bu yönelim ve ihtiyaçların hilafına bir rota tutturursa, tepki muhakkak gelecektir.
AK Parti, uzun bir süre boyunca kendisi toplumun “suyuna” giderken bir yandan da onu dönüştürebildi... Bana öyle geliyor ki bu başarı, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere AK Parti yönetiminin başını döndürdü, onlarda büyük bir özgüven, toplumla bir “oyun hamuru” gibi oynayabileceklerine dair bir algı yarattı.... Başta Başbakan olmak üzere partide siyasetin gücünü abartan, toplumun, onun suyuna gitmeden de partiyi desteklemeye devam edeceğini düşündürten garip bir psikoloji oluştu... Ya da en azından, parti, toplumla “oyun hamuru” gibi oynarken, onun hiç değilse kısa ve orta vadede “davulcuya” ya da “zurnacıya” gitmeyeceğine dair bir “özgüven”oluştu.
İdam tartışmaları ve yeni aşama
Bu psikoloji, idam tartışmalarıyla birlikte Başbakan ve partisi açısından hiç de hayırlı olmayacak sonuçlar doğurabilecek bir aşamaya varmış görünüyor: Aslında yapmayacağını, yapamayacağını bile bile toplumun sinir uçlarını uyaran tehlikeli mesajlar göndermek ve buradan bir politik kazanç ummak.
Belki de “Başbakan’ın arkasındaki, çok arkasındaki dâhi mertebesinde yol gösterici”ler, toplumda böylece yaratılacak “idam asabiyesi”ni “yönetebileceklerini”, yeri geldiğinde frene basıp “buraya kadar” diyebileceklerini hesap ediyorlar... Eğer öyle bir hesap varsa, onlara, ülkemizdeki kraldan fazla kralcı medyanın yaratacağı etkiyi dikkate almalarını öneriyorum; çünkü bu medya, toplumda, “dâhi mertebesinde yol gösterici”lerin arzuladığından daha yoğun bir “idam asabiyesi” yaratabilir ve sonra da bu işin altından kalkılamaz.
Örnek mi istiyorsunuz? Alın: Sabah gazetesi 13 kasımda, Siirt’te düşen helikopterde hayatını kaybeden pilot üsteğmen Yakup Çınar’ın annesinin feryadını manşete çekti: “İdamı getirin, bu işi bitirin...”
Sabah’taki meslektaşlarımız sanmam ki “Biz demiyoruz, şehit annesi diyor” mugalâtasına başvursunlar... Hepimiz gazeteciyiz ve de şurada yüz yüze bakıyoruz: Böyle bir “tasarım”ın ne anlama geldiğini hepimiz biliyoruz.
Yine sanmam ki Sabah’taki meslektaşlarımız, manşetlerinin Erdoğan’ın “idam ısrarı”ndan bağımsız olduğunu öne sürsünler...
Şurada yüz yüze bakıyoruz: Başbakan’ın ısrarlı tavrı olmasaydı, o sözler belki ancak haberin içinde yer alabilirdi...
Şu da var: Diyelim Başbakan bu günlerde tam tersine, Milliyetçi Hareket Partisi ve Büyük Birlik Partisi’nin idam ısrarlarına karşı bir duruş sergileseydi, o sözler, bırakın manşeti haberin içinde bile kendine yer bulamazdı.
***
TÜBİTAK’ın ikinci Oda TV raporu
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), Oda TV davasına bakan 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin talep ettiği ikinci bilirkişi raporunu 12 kasımda mahkemeye gönderdi.
Mahkeme, Ağustos 2012’de kendisine iletilen ilk raporu “muğlâk” bulmuş, raporu inceledikten sonra bilirkişilere yönelik sorular hazırlamış ve bunların “bilgisayar kullanım düzeyinde birinin anlayacağı açıklıkla” cevaplanmasını istemişti.
İkinci raporda mahkemenin sorularına tek tek cevap veren bilirkişiler, raporun sunumunda, “oluşan kanı açık bir dille ifade edilmiştir” ifadesini kullanıyorlar ki, galiba böylece “benim adım Hıdır, elimden gelen budur” demeye getiriyorlar ve bu defteri artık kapatmak istediklerini ima ediyorlar.
Birinci raporla ikinci rapor arasında, mahkemenin en çok merak ettiği dört kritik noktada çok önemli bir netlik farkı var. Bu noktaları sırasıyla şöyle özetleyebiliriz:
a) Oda TV davasının temel delilleri arasında yer alan bazı dijital dosyaların, sanıkların ve sanık avukatlarının iddia ettikleri gibi internet üzerinden zararlı yazılımlarla gönderilip gönderilmediği, b)dosyaların sanıklar tarafından açılıp açılmadığı, c) dosyaların sanıkların bilgisayarlarında oluşturulup oluşturulmadığı, d) dosyalar sanıkların bilgisayarlarında oluşturulmadıysa, ne surette onların bilgisayarlarına girdiği...
Şimdi bunları sırasıyla ele alalım...
“Zararlı yazılımlarla gönderilmediği...”
a) TÜBİTAK, ilk raporunda Oda TV bilgisayarlarında zararlı yazılım gönderme yeteneğine sahip virüsler bulunduğunu, fakat sözkonusu dosyaların bilgisayarlara bu virüsler marifetiyle yerleştirilip yerleştirilmediğine dair kesin bir şey söylenemeyeceğini bildirmişti.
İkinci raporda ise, bilirkişiler bu defa, “dosyaların çoğunun zaman üst verilerine ulaştıklarını” belirtiyorlar ve bu bilgiyle virüslerin bilgisayarlara giriş tarihlerini karşılaştırıyorlar. Vardıkları sonuç şöyle: “Erişilen bu dosya sistemi tarih üst verilerine göre, dosyaların oluşturulma zamanları, ilgili zararlı yazılımların gönderilme zamanlarından öncedir.”
Bilirkişiler, bu tespitten sonra, “dokümanların yüksek ihtimalle bahse konu olan zararlı yazılımlarla bu bilgisayarlara gönderilmediği değerlendirilmektedir” sonucuna varıyorlar.
b) Birinci raporda, sözkonusu dosyaların sanıklar tarafından açılıp açılmadığı hususunda da muğlâk ifadeler vardı. Kabaca, “kesin bir şey söylenemez” deniyordu. Sanıklar duruşmada, bu dosyaları gelir gelmez sildiklerini söylemişlerdi. Oysa ikinci rapor, üç dosyanın sırasıyla beş, altı ve sekiz ay bilgisayarlarda silinmeden, kullanıcının erişebileceği bir konumda kaldığının tesbit edildiğini kayda geçiriyor.
c) Bilirkişiler, sözkonusu dosyaların incelenen bilgisayarlarda oluşturulmadığı yönündeki ilk raporda dile getirdikleri hususu teyit ediyorlar.
d) Dosyalar incelenen bilgisayarlara zararlı yazılımla gönderilmediyse, keza o bilgisayarlarda oluşturulmadıysa, bilgisayarlara ne surette girdi?
Bilirkişiler, bu noktada “olasılığı en yüksek senaryo” diyebileceğimiz bir tahminde bulunuyorlar ve sözkonusu dosyaların başka bir bilgisayarda oluşturulduktan sonra “ilgili bilgisayarlara CD/DVD, USB tarzı veri depolama cihazları ile taşındığı” değerlendirmesinde bulunuyorlar...
Bugün Oda TV davasında duruşma günü... Bakalım mahkeme bu yeni raporu nasıl değerlendirecek?
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
















































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025