Alper GÖRMÜŞ
Sayın Artaş Grubu yetkilileri.
Eclipse Maslak’ın bir proje, bağlı olduğu grubun adının da Artaş olduğunu, dolayısıyla mektubu bir tüzel kişilik olan Artaş Grubu’na yazmam gerektiğini biliyorum...
Fakat son günlerde grubunuzun yeni girişimi Eclipse Maslak televizyon reklamlarıyla o kadar ön plana geçti ki, okurlarımızın gözünde kime hitap ettiğim daha iyi anlaşılsın diye başlıkta böyle bir “beyaz hata”yı göze aldım...
Sayın yetkililer,
Size mektup yazmamın asıl nedenine geçmeden önce artık herkesin ezbere bildiği reklam metniniz hakkında, fırsat bu fırsat diyerek bir şey söylemek istiyorum...
Reklamınız, ürününüz tamama erdikten sonra her şeyin onun gölgesinde kalacağı iddiasını dile getiriyor ve şu cümleyle sona eriyor:
“Sizce hayatta ikinci olmanın bir anlamı olabilir mi?”
İşte ben bu cümleye çok fena taktım...
Nefes bile alamazdınız...
Sayın yetkililer,
Bu cümleyle nasıl bir hayat tarif ettiğinizin farkında mısınız? Herkesin birinci olmaya çalıştığı ve sadece onu anlamlı bulduğu bir dünyanın nasıl bir cangıl hâline geleceğini kestiremiyor musunuz?
Bana inanın sayın yetkililer, böyle bir psiko-sosyoloji içinde nefes bile alamazdınız.
Hayatta bırakın ikinci olmanın, sonuncu olmanın da bir anlamı vardır.
Tıpkı bunun gibi yenmek de anlamlıdır yenilmek de, cesaret de anlamlıdır korkaklık da, yıldızlık da sıradanlık da...
Herkesin galip, herkesin cesur, herkesin yıldız olmaya çalıştığı ve sadece bunların anlamlı sayıldığı bir dünyada, sizce insan diye bir şey kalır mıydı?
Bir an böyle bir dünyayı hayal etmeye çalışın, göreceksiniz ki insanı vahşet hâlinden uzakta tutan şey, mağlubiyeti dünyanın sonu saymayan sıradan korkak insanlardır.
William Saroyan’ın Ödlekler başlıklı hikâyesinin giriş cümleleri, bize işte bunu anlatır:
“En iyi insanlar ödleklerdir. En ilginç, en kibar, en has ve suç işleme ihtimali en az olanlar gene onlardır. Asla bir bankayı soymayı düşünmezler. Akıllarından bir başkana suikast düzenlemek gibi bir şey geçmez. Yolda yürürken, çukur kazan bir amelenin gözüne kazara kum sıçratsalar, amele de onlara küfretse, ödlekler onurlarının lekelendiğini düşünmezler ve onun için de ameleyle kavga edip bir araba dayak yemelerine gerek kalmaz. Onun yerine, ‘özür dilerim, isteyerek olmadı’ der, yollarına devam ederler.”
‘Fatoş’un hikâyesi...
Artık sadede geliyorum sayın yetkililer...
Bugün size sıradan, korkak, mağlup fakat iki ay öncesine kadar kendince “anlamlı” bir hayat süren bir kadının, “Fatoş”un hikâyesini anlatacağım.
Bu hikâye sizi doğrudan ilgilendiriyor, çünkü “Fatoş”, şimdi Eclipse Maslak’ın inşaat sahası olan yerde 30 yıldır küçük bir evde yaşıyordu. Sonra siz geldiniz ve...
Devamını, kendisi de oralarda yaşadığı için Fatma’nın bütün hikâyesini bilen ve bildiklerini Tarafyazarlarıyla paylaşan bir okurumuzun kaleminden aktaracağım.
Yazımın sonunda da sizlerden bir ricada bulunacağım.
Okurumuzun gönderdiği mektup şöyle:
Artaş’ın TOKİ’den ihale ile aldığı Eclipse Maslak arazisi, bundan yaklaşık iki ay evvel şantiyeleri kurmaya başlamadan önce, metruk bir arazi görünümündeydi. Güney bölümünün ucunda yol kenarında tam trafoya bitişik olan bölümde iki katlı bir ev (gecekondu) vardı... Orada tek başına bir kadın, Fatma (Fatoş diyorlar), 20-25 tane ineği ile birlikte (boğalar da var, en son kınalı bir buzağı vardı) yaşıyordu... Ayrıca bir sürü köpek ve kedileri vardı.
Bu inekleri Maslak’ta bilmeyen yoktur... Bunlar karşıdaki boş arazide otlar, sonra gezmeye çıkar, Atatürk Oto Sanayii ve civardaki çöplüklerden kediler ve köpeklerle birlikte yemek yerlerdi. Hindistan’daki inekler gibi yollarda gezerlerdi, herkes de alışmıştı, kimse kornaya basmaz, bunların yol vermesini beklerdi...
Fatoş bunların sütünü sağar, satar, geçimini de bununla sağlardı..
Derken bir gün zabıta geldi, kendisine bu arazinin devletin arazisi, kendisinin de işgalci olduğunu söylediler... Greyderleri ile girişip, Fatoş’un evini eşyalarını bile almaya fırsat vermeden yerle bir ettiler...
40-50 yaşlarındaymış ama gören 70-80 olmalı diye düşünür.
İki senelik yüksek okul mezunu olduğu söyleniyor..
Fatoş, güzel kol saatlerim vardı, diyor... Enkaz altında kalmış... Enkaz altında diri diri bir köpeğim kaldı, diyor. Eşyaları, neyi var nesi yok enkaz altında kalmış. Şimdi hiçbir şeyi yok.
İneklerini belediye alıp Ayazağa’da inekleri olan birinin yanına vermişler... Bazıları öldü bile, iyi bakmıyorlar diyor...
Kendisi yıkılan evinin karşısındaki boş arazide bir çadırda yatıp kalkıyor, gençlerin tek kişilik ufak üçgen kamp çadırları var ya, işte öyle yırtık bir çadırda yatıyor. Bu soğukta... Gerçek bu... Lütfen gelin görün...
Fatoş’un istediği tek bir şey var: Banyolu, tuvaletli bir konteyner... Nereden biliyor böyle konteynerleri bu garip?..
Çünkü yıktıkları evinin yerine bunlardan on tane uzunlamasına, beş tane yanlamasına üç kat dizip inşaat şantiyesi yapmışlar, içinde inşaat mühendislerinin ofisleri var, isçilerin soyunma ve yemek odaları var, isçilerin yatıp kalktıkları yerler var.
Fatoş, gittikçe soğuyan kış havalarında gecenin karanlığına karşı tepede köpekleri ile oturup o ışıl ışıl konteynerleri seyrediyor olmalı...
Bu insan bu şekilde bu kışı, bu geceleri geçiremez, ölür Fatoş... Köpeklerine sokulup yatıyor çadırda, ne soba var ne bir şey... Köpeklerim beni ısıtıyor, diyor ama... Sorsan hiçbir şey istemez. Evini yıktılar, ineklerini çaldılar, kimselere kötü bir laf etmedi. Yani bir sûfi olsa bu kadarı olmaz dersin.
Sonuç olarak Fatoş ile kimse ilgilenmiyor... Kimsenin umurunda bile değil... Şimdilik tek bir isteği var: Başını sokacağı bir konteyner, banyosu tuvaleti olanlardan...
Gerçi bu konteynere elektrik nasıl gelir, su nasıl gelir, inekler gitti faturayı neyle öder? Bilemiyoruz...
Sizden ricam, Fatoş’u gidip yerinde görün, hikâyesini ortaya çıkartın ve lütfen Fatoş’u kurtarmaya çalışın.
Sizler gazetecisiniz, görüyorum ülkeyi kurtaramıyorsunuz, ama belki bir tek garibi, zavallı garip bir kadını kurtarabilirsiniz...
Lütfen tekrar Süleyman Çetinsaya ile (Artaş Grubu Yönetim Kurulu Başkanı A. G.) görüşün, belki de durumu bilmiyordur, belki de yardım etmek ister, bunun hikâyesini yapacağız deyin, sizin için bir güzel promosyon olur, sevap olur, deyin. Aralık ayındayız, bu şekilde Fatoş ölür, deyin... Eminim güzellikle anlatabilirseniz hemen şimdi yardım eder.
Ayrıca bölge Şişli belediyesinden alındı ama belki Ayazağa’da gözyaşlarını tutamayan Şişli belediye başkanımız olayın bir tarafından tutar, olmadı yeni belediyemiz Sarıyer elinden tutar... Büyükşehir, neyse artık bilemiyorum, çünkü sanki Fatoş yurdundan ayrılmak istemiyor....
Poşetle domates- peynir- ekmek bir iyiliktir ama, bu şekilde nereye kadar...
Eğer bir faydanız olabilirse, bir garibi kurtarmaya yardımınız olur ise, Allah tuttuğunuzu altın etsin...
***
Sayın yetkililer,
Okurumuzun mektubu böyle...
Ben, yazının sonunda sizlere bir kez daha hitap edeceğimi söylemiştim ama, okurumuzun satırları, özellikle de mektubunun son bölümü o kadar içten ve etkili ki, bu yazı onun satırlarıyla bitsin istedim.
Lütfen bir şey yapın...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025