Alper GÖRMÜŞ
Ahmet Turan Alkan, doğup büyüdüğü şehri, Sivas’ı anlattığı Altıncı Şehir’de çocukluğunun Sivas’ını “Ortaçağ kesinliğiyle biten bir şehir” diye tanımlamıştı. Yani, bir noktaya geliyorsunuz, orada bir ya da birkaç ev görüyorsunuz ve “İşte burası Sivas’ın sonu” diyorsunuz, o kadar kesin...
Çok sevip hiç unutamadığım bu tanım, Sri Lanka’da 26 yıldır süren iç savaşın “son isyancıların öldürülmesiyle dün bittiğini” (2009 mayısından söz ediyorum) bildiren gazete haberlerini okuduğumda tekrar aklıma gelmişti. Birdenbire biten eski Sivas’a benzetmiştim Sri Lanka iç savaşını... Haberlere göre, ordu güçleri uzun bir süre önce başlattıkları “nihai saldırı”da gerillaları bir kilometrekarelik bir alanda sıkıştırmış, liderleri de dâhil hepsini “imha” etmişti.
Gerçekten de ondan sonra Tamil gerillalarının tek bir eylemine bile rastlamadık.
Sri Lanka’da iç savaşın bu surette sona erdirilmesinden dört ay kadar sonra (Eylül, 2009), “eski” Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen Habertürk televizyonunun öğle kuşağı programlarından “Parantez”de karşıma çıktı. Konu, o günlerde gündemin bir numaralı maddesi “Kürt açılımı” idi... Program sunucusu ile Öymen arasında aynen şu konuşma geçti:
Öymen: Terör bitmeden hiçbir açılıma razı değiliz. Önce terör bitmeli.
Sunucu: Siz terörün şimdiye kadar denediğimiz yollardan bitirilebileceğine inanıyor musunuz?
Öymen: Elbette inanıyorum. Sri Lanka’da bitirilmedi mi?
Ne eksik ne fazla, aynen böyle... Programa ben de telefonla katılacağım için, benden önce konuşan Öymen’in sözlerini not almış, o günlerde Aktüel dergisinde de yayımlamıştım. (Hoş o gün Öymen’den bana sıra gelmemiş, kendisine cevap verememiştim ama, neyse...)
Kürt sorunu ayrı, PKK sorunu ayrı mı?
Bir mucize olmazsa, yeni ve muhtemelen çok kanlı bir sürecin arifesindeyiz; böyle durumlarda her zaman olduğu gibi “PKK sorunu” ile “Kürt sorunu”nun iki ayrı sorun olduğuna dair fikirler yine güç kazandı.
Bu fikir daha çok, Kürt sorununun varlığını kabul eden ve onun “siyaset”le çözülmesini savunanların bir kesimi tarafından dile getiriliyor. Kabaca “hükümete yakın” diyebileceğimiz bu kesimler bir anlamda denklemi böyle kurmaya mecbur: Aksi takdirde PKK’yı bire kadar kırmaya yönelik büyük bir askerî harekâtın Kürt sorununu içinden çıkılmaz bir hale getireceğini kabul etmek, kendi tezlerini inkâr etmek zorunda kalacaklar.
Aynı şekilde hükümet de bu tezi savunuyor. Diyor ki mealen, “Ben bir taraftan PKK’yı ezeceğim, öte taraftan da Kürtler’in haklı ve meşru taleplerini karşılayacağım”.
Böyle bir strateji, belki PKK henüz “kendinde bir gerilla örgütü” olarak eylemlerine başladığı, henüz halkla bütünleşmediği, “temsil” iddiasının henüz “kendinden menkul” bir iddia olduğu 1980’li (bir ölçüde de 1990’lı) yıllarda mümkündü.
Fakat sonra köprülerin altından çok sular aktı. PKK zoru oyunu bozdu ve 80 yıl boyunca kendilerine “siz yoksunuz, var olduğunuzu zannediyorsunuz” diyen devlet, Kürt kimliğini ve Kürtler’in taleplerinin bir bölümünü kabul etmek zorunda kaldı.
Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetenlerin (AK Parti dâhil) hiçbir zaman açıkça kabul etmedikleri bu durum (yani oyunun PKK zoruyla bozulduğu), PKK’yla arasına mesafe koyan, hatta AK Parti’ye oy veren Kürtler’in dahi kabul ettiği bir gerçektir.
Bazı sol ve liberal çevreler de “Kürt hareketi silaha hiç başvurmasaydı, haklar açısından bugün daha iyi bir noktada olunurdu” şeklindeki görüşleriyle, oyunun PKK zoruyla bozulduğunu kabul etmiyorlar.
Ben, hayatında silahla en küçük bir ilişkisi olmamış, bırakın şiddet uygulamayı, birine bağırmayı bile şiddet sayıp ondan dahi uzak durmuş biriyim, PKK şiddetini de her zaman lanetledim; buna rağmen bu sol ve liberal çevrelerin tesbitlerini kesinlikle gerçeklikten uzak buluyorum.
Zor oyunu bozmasaydı, bugünkü resmî tezimizin 1970’lerdekinden, 80’lerdekinden farklı olacağının bir garantisi var mı? Kürtler’e, “PKK ve PKK şiddeti olmasaydı da Türkiye Cumhuriyeti temsilcileri ‘Kürt kimliğini tanıdıklarını’ ilan ederlerdi” deseniz, Kürtler buna inanır mı?
Kürtler’in PKK’dan uzaklaşmaları ihtimali?
Peki, Kürtler’in, bu algıya rağmen, bir noktada PKK’ya “hizmetlerinden dolayı teşekkür” edip onunla bağını koparma ihtimalleri hiç mi yok? Bunu söyleyemem, bugünden öngöremeyeceğimiz öyle şeyler olur ki, bu ihtimal de gerçekleşebilir.
Aslına bakarsanız, kitlelerin maddi güdüleri ve iyi bir hayat yönündeki arzuları manevi güdülerinden daha kuvvetlidir (sevseniz de sevmeseniz de “modernlik” bunu başardı). Kürtler de pekâlâ “huzur ve iyi bir hayat” uğruna PKK’dan uzaklaşabilirler. 2004’te böyle bir dönemin yaşandığını bizzat PKK’lılar teslim etmişti... Kısaca özetleyeyim:
PKK’nın “yarı resmî” yayın organı Gündem gazetesi 12 Ekim 2004 günü şaşırtıcı bir başyazıyla çıktı: “Komplo ve Öcalan’a yaklaşım...”
Komplo sözcüğü PKK jargonunda, Abdullah Öcalan’ın yakalanıp Türkiye’ye getirilmesinin ilk adımını teşkil eden Suriye’den çıkartılmasını (9 Ekim 1998) anlatmak için kullanılıyor. O nedenle her 9 ekimde gerek Avrupa’da gerekse Güneydoğu’da “komplo”yu protesto için gösteriler düzenleniyor.
Sözünü ettiğim 12 Ekim 2004 tarihli başyazıda, “komplo”ya karşı bilincin diri tutulması üzerinde uzun uzun durulduktan sonra, yazının son paragraflarında bu “bilinç”teki erozyona geliniyordu. O bölüm şöyleydi:
“Kürt demokrasi güçleri, özellikle kurumsal yapılar ve kadrolar, yıldönümünde komployu derinden hissetmedi... Bunun, Güney eksenli gelişme ve özellikle de AB süreciyle ilişkisi var mı? Bizce tartışılır. Bu iki olgunun, genelde Kürtler, özelde Kürt demokratik yapılarında sosyal, ruhsal ve düşünsel farklılıklar yaratıp yaratmadığı, soruna ve sürece bakış açılarını etkileyip etkilemediği önemli tartışma konusudur ve bizce tartışılmalıdır...”
Kürtler’in Öcalan’a ve “komplo”ya o yıl soğuk durmalarının nedeni olarak Avrupa Birliği (AB) sürecinin gösterilmesi son derece isabetliydi... Belli ki Kürtler, AB üyesi bir Türkiye’de eşit yurttaşlar olarak yaşayabileceklerine inanmışlardı ve o momentte PKK’dan da uzaklaşmaya başlamışlardı.
Zaten aynı yıl, altı yıldır süren ateşkes bozuldu ve çatışmalar yeniden başladı. PKK, kendi açısından haklı olarak “iplerin elden kaymakta olduğu” tesbitini yapmış, AB sürecini baltalama kararı almıştı.
Kürtler’in küslüğünü bilen bilir...
O moment, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kaçırdığı büyük bir fırsattı. Fakat ne zaman ki Türkiye’nin AB yolculuğu duraksadı ve ardından da Kürtler’e dönüp “legal ve illegal temsilcilerini yüzüstü bırak, bunun karşılığında ben seni âbâd edeyim, yatırıma boğayım, hatta birtakım kimlik taleplerini de karşılayayım” nutukları başladı, bölgedeki bütün psikoloji değişti. Kürtler PKK’dan kendi iradeleriyle uzaklaşabilirlerdi, fakat bunu devlet istemeye başlayınca, amaçlananın tam tersi bir sonuç doğdu. (Kürtler’in tavır değişikliğinde hiç kuşkusuz artık AB’nin uzaklaşmaya başlayan bir hayal haline gelmesi de rol oynadı. Kürtler AB üyesi bir Türkiye’ye güvenmişlerdi, fakat “bağımsız Türkiye”ye güvenmemişlerdi.)
2009 seçimleri “satarsan, alırsın” siyasetinin doruk noktasını oluşturdu. Kürtler bunu haklı olarak “madde” için “maneviyat”larının ve “onur”larının takas edilmesi teklifi olarak algıladılar ve reddettiler.
Her zaman söylüyorum, Kürt meselesi özünde bir “psikoloji” meselesidir ve çözümü de Kürtler’in gönlünü almaktan geçiyor (bu işin lafla olmayacağını söylemeye gerek yok). Bunu anlamazsanız, “Bu ülkede Kürt sorunu yoktur, benim Kürt kardeşlerimin sorunları vardır” cümlesinin, “Bu ülkede Kürtler vardır ama Türkler onlardan daha eşittir” biçimindealgılanacağını anlayamazsınız.
Geldiğimiz noktada artık yeni bir 2004 momenti görünmüyor. Dolayısıyla bugünün hakikati şudur: PKK’yı ve Kürtler’i birbirinden ayıramazsınız, yani Kürt sorunu ve PKK sorunu ayrı ayrı sorunlar değildir ve ikisini aynı anda çözmek zorundasınız.
Yalnız: PKK sorunun çözmek PKK’yı silahla kırmak değildir, PKK’yı siyasete katmaktır.
Diyelim tersini yaptınız ve hatta günün birinde Onur Öymen’in hayalini kurduğu gibi Türkiye Sri Lanka oluverdi...
Hiç kuşkunuz olmasın: Öyle bir Türkiye, Kürt sorununun hiçbir “hak”la giderilemeyecek yepyeni bir versiyonuyla yüz yüze kalacaktır.
Kürtler’in küslüğünü bilen bilir...
Yazarlar
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları


























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025