Alper GÖRMÜŞ
İktidara geldiği andan itibaren AK Parti’nin etrafını kuşatan düşmanca atmosferin kronolojik dökümüne hasredilmiş bu dizinin altıncı bölümündeyiz, fakat görüyorsunuz, henüz 2003’ü bile bitiremedik. Bu dökümü, şu soruların cevabını aramaya girişenlere yardımcı olsun diye yapıyoruz: AK Parti iktidarı hangi koşullarda Gülen Cemaati’yle ittifak kurdu ya da buna mecbur kaldı? AK Parti, 2002’den itibaren düşmanca bir atmosferle karşılanmak yerine meşru bir iktidar olarak kabul edilseydi Cemaat’le bu kadar yakın bir ilişki içine girer miydi?
Yukarıda da dediğim gibi, altı bölümde hâlâ 2003’te olan bitenleri bitiremedik. Yani, sonraki yılları da hulâsa etmeye kalksak, bu dizi hiç bitmeyecek. O nedenle, amacın hâsıl olduğunu da düşünerek, diziyi burada bitirmeye karar verdim.
Okurlar, sonraki yılların da 2003 gibi geçtiğini bilsinler ve yukarıdaki sorulara, bu bilgiyle cevap versinler...
Dizinin bu son bölümünde 2003’ü bitirecek, böylece 2004’teki Sarıkız ve Ayışığı darbe planlarının hangi zemin üzerinde yükseldiğini anlatmaya çalışacağım.
İlk cumhuriyet bayramı: Alerji yükseliyor
Hükümetin henüz altı ayı bile dolmamıştı, fakat Cumhuriyet gazetesi yazarı, anayasa profesörü Mümtaz Soysal'a göre, memleket bitmek üzereydi. Soysal, 19 Mayıs'ta kaleme aldığı “Sekseninci Yıl” başlıklı yazıda, beş ay sonra (29 Ekim 2003) cumhuriyetin 80. yılının kutlanacağını hatırlatıyor, dehşet içinde “bunlarla mı kutlayacağız” sorusunu soruyor, asla kabul edilemeyecek bu durumun önüne geçebilmek için sadece beş ayın kaldığı uyarısında bulunuyor ve nihayet birilerini açıkça göreve çağırıyordu:
“(...) Parlak bir çıkışla kurulan bu Cumhuriyet acaba artık yıkılış ve çöküş dönemine mi girmiştir? Herhalde böyle bir izlenimi asıl güçlendiren etken, bu Ekimde sekseninci yaşına basacak bir Cumhuriyette kuruluş yıldönümü kutlamalarını düzenlemenin cumhuriyetçiliği konusunda derin kuşkular uyandırmış bir iktidar takımına düşecek olmasıdır. (...) Sekseninci yıla girişe şunun şurasında beş ay kaldı. Gelecek 29 Ekim'in çelişki dolu olacak ve sinsi bir cenaze namazına benzeyebilecek olan o görüntüsü yaşanmak istenmiyorsa, ne yapılacaksa o zamana kadar mutlaka yapılmalıdır.”
Mümtaz Soysal'ın hitap ettiği gizli özne hakkında fikir sahibi olabilmemiz için, bu satırların yazıldığı Mayıs 2003'ten bir yıl kadar sonrasına uzanmalıyız...
Soysal, 2004’ün ilk aylarında -yani, 2007'de Darbe Günlükleri'ye öğreneceğimiz gibi Türkiye’de 'Sarıkız' darbe girişiminin fırtına gibi estiği günlerde- Kıbrıs Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın danışmanı olarak New York’taki “Kıbrıs Toplumlararası Görüşmeler”e katılıyordu. Soysal'ın, onunla aynı otelde kalan iki Radikal yazarına (İsmet Berkan, Murat Yetkin) “Bekleyin, ordu bu gece muhtıra veriyor” dediğini biliyoruz; ikisi de defalarca yazdı bunu.
Soysal, o günlerde “zinde kuvvetler”e açık çağrıda bulunan tek yazar değildi. Ondan birkaç gün sonra, emekli general, dönemin etkili kalemi ve televizyon programcısı,Akşam gazetesi köşe yazarı Kemal Yavuz da dahil olacaktı o koroya:
"İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesi, TSK'nin, sadece dıştan gelen tehdit ve saldırılara karşı değil, aynı zamanda ve kimi zaman bundan da önemli olabilecek iç tehdit ve saldırılara karşı da Türkiye Cumhuriyeti'ni, Cumhuriyetin vazgeçilmez ilkelerini, özellikle Atatürk ilke ve inkılaplarını koruma ve kollama görevi ile görevli olduğunu açık ve net olarak belirtmiştir. (...) Hükümet, kendi ideolojisi doğrultusunda, bildiklerini yürütmektedir. Toplumdan ve TSK'den bir tepki ile karşılaştığında, geçici olarak duraklamakta ya da bir adım ileri atmakta veya atar görünmektedir. (...) TC Devleti düzeni içinde, TSK'nin yerini ve önemini küçültücü manevralar çevirmeye çalışmaktadır. Görülen o ki, halkımız onlara 'Bölük Dur!' deyinceye kadar da bu sakat yolda ilerlemeye devam edecekler."
AYM Başkanı hukukçu: “Ordu’nun müdahalesini desteklerim”
“İrticai iktidar”a karşı ordunun “uyarı” görevini yerine getirmesine dair seslerin en pervasızlarından biri, Anayasa Mahkemesi başkanlığı da yapmış bir hukukçudan, Yekta Güngör Özden'den gelecekti.
Cumhuriyetçi Demokrasi Partisi'nin (CDP) başkanlığını da yürüten Özden'e göre ordu, “devlet içindeki irtica” olan AK Parti'yi uyarmak zorundaydı (Akşam, 16 Haziran 2003):
“(...) AKP Hükümeti'ni sert bir dille eleştiren Özden, gelinen noktada TSK'nın müdahale hakkının doğduğunu ileri sürdü. Özden, 'ordunun hukuk kuralları içinde yapacağı bir müdahaleyi destekleyeceğini' bildirdi. Kendisinin de yazarı olduğu Türk Solu Gazetesi'nde yayınlanan 'Ordu Göreve' başlıklı yazıyı değerlendiren Özden, makaledeki görüşleri yadırgamadığını söyledi.”
Hangi HSYK’dan kaçarken Cemaat HSYK’sına tutuldular?
Bugünden bakıldığında, 2010’daki referandumla Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) yapısının değiştirilmesinin nasıl feci sonuçlar ürettiğini görebiliyoruz... Fakat o düzenlemenin hangi HSYK’dan kurtulmak için yapıldığını hesaba katmadan bütünlüklü bir değerlendirme yapamayız. 2003’ün ortalarından bir örnekle, o HSYK’nın nasıl bir HSYK olduğuna bakalım...
2003 yılının mayısında, HSYK’nın 1738 kişilik hâkim-savcı kararnamesini yayımlayacağı günlerde kuruldan gelen sesler çok ilginçti.
Cumhuriyet gazetesi, 30 Mayıs 2003 tarihinde HSYK Başkanvekili Fehmi Ulusoy'un sözlerini haberleştirdi. Ulusoy'un demecine hâkim olan üslup, o yıllarda kaleme alınan Darbe Günlükleri'nde dile getirilen “Biz yıpranıyoruz, biraz da yargı taşın altına elini koysun” çağrısına yargının olumlu bir cevap verdiğinin somut bir örneğini teşkil ediyordu.
Cumhuriyet'in “İrticai kadrolaşmaya geçit yok” ve “irticaya geçit yok” başlıklarıyla sunduğu haber, spotlarda şöyle özetlenmişti:
“Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanvekili Ulusoy 'Cumhuriyetin bekçisiyiz' dedi...”
“Bizim dediğimiz olur...”
'''Bakan da müsteşar da kurulda azınlıkta. Etkileri hemen hemen değil, hiç olmaz. Oylamaya katılacaklar, ancak ikisinin oyu yetmez. İkisi muhalif olabilir. İkiye karşı beş oyla bizim dediğimiz olur' diyen Fehmi Ulusoy, 'Vicdanen müsterih olunsun. İsimleri tek tek, inceden inceye irdeliyoruz' dedi.”
CHP içinden ‘Silahlı ve silahsız kuvvetler elele’ çağrısı
30 Ağustos’a doğru, AK Parti’yi bir şekilde “gönderme” heyecanı iyice yükselmişti.
29 Ağustos'ta CHP içinden, tıpkı 28 Şubat'ta olduğu gibi “silahsız kuvvetler”in de “silahlı kuvvetler”in yanında mücadeleye katılması gerektiği yönünde bir çağrı geldi... Çağrının sahibi, 2002 seçimlerinde büyük bir gürültüyle CHP'ye katılan ve milletvekili seçilen Yaşar Nuri Öztürk'tü... Öztürk, Star gazetesindeki köşesinden şöyle yazmıştı:
"Bu ülkenin en seçkin ve yürekli evlatlarından biri olan eski genelkurmay başkanımız Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, birkaç yıl önce sanki bugünler için konuşmuştu. Demişti ki: 'Sivil güçler ayağa kalkmalı ve bize destek vermeli... Masa tek bacakla ayakta durmaz...'
"Sivil toplum örgütleri dağ başının dumanla kaplandığını, Çetin Doğan Paşa'nın muhteşem tespitiyle 'Havanın kurşun kadar ağır' olduğunu artık fark etmeli. Ve yürüyelim diyerek yola çıkmalıdır."
Yazı, "Kuvay-ı Milliye ruhu"yla bir araya gelen solcu-ülkücü-Atatürkçü'lerin "büyük gösterisi"nden sadece bir gün önce kaleme alınmıştı...
Gösteri pek da parlak geçmemişti, katılım umulandan az olmuştu... Fakat “silahsız kuvvetler”e yönelik çağrılar o günden sonra daha da artacak, “memleketin satıldığına”, “irticanın gelmekte olduğuna” inananların ya da inanmış görünmekten yarar umanların sayısı her geçen yıl daha da büyüyecektir.
2007'deki cumhuriyet mitingleri, 2003'te başlatılan çağrıların ne kadar etkili olduğunu gösterecekti...
14 Ocak 2004: Askerler Başbakan’a 35. Maddeyi hatırlatıyor
Türkiye, AK Parti iktidarını devirmek için harekete geçen silahlı ve silahsız güçler ittifakının seyrini en iyi, 30 Ağustos’ta Deniz Kuvvetleri Komutanı olan Orgeneral Özden Örnek’in günlüklerinden öğrendi.
Bu diziyi, günlüklerin Ocak 2004 bölümünde yer alan, askerlerin, Başbakan Erdoğan’a İç Hizmet Kanunu’nun 35. Maddesini hatırlattığı notlarla bitirelim...
14 Ocak 2004’te Genelkurmay Başkanlığı’nda yapılan toplantıya Genelkurmay Başkanı, Genelkurmay İkinci Başkanı, dört kuvvet komutanı, Başbakan ve Milli Savunma Bakanı olmak üzere sekiz kişi katılmıştı. Espriyle karışık “TRT bildirisi” hazırlığını gerektirecek kadar ciddi bir toplantı olarak tasarlanan 14 Ocak toplantısının notlarını ilk okuduğumda, o günlerde Başbakan'ın yakınındaki siyasetçilere söylediği ve benim de bir gazeteci olarak kulağıma gelen “durum, bildiğiniz gibi değil; bilseniz ürkerdiniz” şeklindeki sözler gelmişti aklıma... Toplantıda, askerlerin “değiştim diyorsun ama bunu bize ispat etmelisin” havasında Başbakan'ı sigaya çekme çabasında oldukları açıkça belli oluyordu (“23 Ağustos 2001’de ifade ettiğiniz değişimin ne derece gerçeği yansıttığını değerlendirmek istiyoruz”). Ayrıca kendisine TSK İç Hizmet Kanunu'nun meşhur 35. maddesi dahi hatırlatılıyordu (“Bildiğiniz gibi TSK İç Hizmet Kanunu’nun 35. Maddesi, ‘Silahlı Kuvvetler’in vazifesi; Türk yurdunu ve anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kollamak ve korumaktır’ hükmünü amirdir”).
İşte 2003 ve 2004 Türkiye’si böyle bir Türkiye’ydi. Sonrası da aynen öyle devam etti ve AK Parti, o koşullarda Gülen Cemaati’yle ittifakını kurdu ve geliştirdi.
Bu diziyi, ilk yazının giriş cümleleriyle bitiriyorum:
“Bir siyasi iktidarın, sonunda darbeye kalkışacak bir cemaatle yıllar boyunca ittifak yapmasını, ‘aldatıldık’ diyerek izah etmesinde sayısız sorunun olduğu muhakkak. Fakat madalyonun öbür yüzü de var. İktidarın hangi denizde o yılana sarıldığına bakmazsak, tablo eksik kalır.”
Ben, bu diziyle tabloyu tamamlamaya çalıştım. Karar sizin...
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025