Alper GÖRMÜŞ
Ergenekon ve darbe davaları başladığından beri, düşük perdeden de olsa zaman zaman dile getirilen bir iddia var... Deniyor ki, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) hükümetlerinin, 2003’ten bu yana kendilerine karşı girişilmiş darbe teşebbüslerine karşı mücadelede benimseyip uygulamak istedikleri yöntem, şu anda uygulanandan çok farklıydı. Erdoğan ve AK Parti, bu türden girişimler karşısında“milli iradenin emaneti”ni sonuna kadar savunma kararlılığındaydılar ama, girişim sahiplerini yargılamak, benimsedikleri “tarz”ın bir parçası değildi.
“Dolayısıyla,” diyorlardı iddia sahipleri, “Ergenekon ve darbe davaları hükümete rağmen açılmıştı ve davaları kucağında bulan hükümet onları sahiplenmek zorunda kalmıştı...”
Emekli orgeneral Ergin Saygun’un, Balyoz davasının son duruşmasında, hükümetin Balyoz darbe planının ses kayıtlarını 2003’te dinlediğini söylemesi, bu iddiayı biraz daha güçlendirdi. Çünkü biliyoruz ki hükümet, bundan bir yıl sonra planlanan Sarıkız ve Ayışığı darbe girişimlerinden de haberdardı, fakat ne bunlarla ne de Balyoz’la ilgili herhangi bir hukuki girişimde bulunmuştu.
Bu durumda, 2003-2004’teki darbe girişimlerini hükümete ihbar eden ordu içindeki “meçhul”subayların, oradan hiçbir sonuç çıkmayacağını anlamalarından sonra, 2007’den itibaren konuyu basına taşımaya ve hükümeti darbecilerle hukuk önünde hesaplaşmak için zorlamaya karar verdiklerini düşünebiliriz.
“Biliyorduk ama işimize baktık”
2003’ten beri olan bitene baktığımda, böyle bir spekülasyonu meşru kılan bir tablo görüyorum ben. Bugün, bu tablonun ayrıntılarını paylaşacağım sizlerle...
Aslında, Başbakan Erdoğan’ın iki yıl kadar önce partisinin il başkanları toplantısında sarf ettiği şu sözler bile, yukarıda özetlediğim iddiayı dile getirenlerin tümden haksız olmadıklarını gösterecek asgari veriyi içeriyor:
“Ülke, gelecek, demokrasi ve özgürlük adına her türlü senaryo ve girişimin karşısında dimdik durduk, bundan sonra da aynı şekilde dimdik durmaya devam edeceğiz... Siz zannediyor musunuz ki, biz bunları hiç duymuyorduk. Hayır, bunlar duyuluyor. Ama biz hiçbir zaman gerilimin taraftarı olmadık. Biz işimize baktık. Ne yazık ki onlar da işine baktı. Üzüldüğümüz yan bu.”
Şimdi bakalım AK Parti “gerilimin taraftarı olmamak” uğruna hangi gelişmeler karşısında“dimdik durmak”la yetinip “hesap sorma” yoluna gitmemiş...
Bugün geriye dönüp baktığımızda, AK Parti’nin “hesap sormak”tan imtina etmesinin muhtemel sonuçları hakkında neler söyleyebiliriz? Davalar, iddia edildiği gibi “hükümete rağmen” de olsa açılmasaydı, bu “imtina çizgisi”nin sonuçları ne olurdu?
Yazının sonunda bu sorulara da cevap vermeye çalışacağım... Fakat önce bakalım, Erdoğan ve AK Parti hükümetleri hangi girişimleri, ne ölçüde biliyorlarmış?
“Erdoğan, Balyoz’u 2003’te dinlemiş”
En tazesinden başlayalım...
Taraf’ın çarşamba günü manşetten verdiği “Erdoğan Balyoz’u 2003’te dinlemiş” başlıklı haber kesin olarak ortaya koydu ki, 2003 martındaki Balyoz darbe girişimi, daha o günlerde hükümetin malumuymuş:
“İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Balyoz Planı Davası’nın 87. duruşmasında savunma yapan emekli Orgeneral Ergin Saygun, ‘Plan seminerlerinin kasetleri, seminerden birkaç gün sonra dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’a Başbakan tarafından verilmiştir. (...) Ayrıca Aytaç Yalman bu davada tanık olarak dinlenmeli’ dedi.”
Peki, Erdoğan’ın “Balyoz” algısı bu ses kayıtlarıyla mı sınırlıydı? Belki Mart 2003 için böyleydi, fakat aynı yılın kasım ayına gelindiğinde, Başbakan’ın Balyoz’la ilgili çok daha ürkütücü bir algının sahibi olabileceğini imâ eden çok önemli bir gelişme oldu: 15 Kasım 2003’te iki Musevi sinagoguna karşı bombalı saldırılar gerçekleştirildi...
Ne demek istediğimi anlatmak için, sizi bundan iki yıl önce, 23 Mart 2010’da kaleme aldığım “MİT, 2003 bombalamalarında ‘Balyoz’u mu işaret etti” başlıklı yazıma geri götüreceğim.
O yazıda ben, bir miktar spekülasyonu da göze alarak, Başbakan’ın Balyoz’dan Kasım 2003’te haberdar olduğunu “göstermiştim...” Şimdi, Ergin Saygun’un açıklamasından, Başbakan’ın Balyoz’un ses kayıtlarını daha Mart 2003’te dinlediğini öğrenmiş bulunuyoruz.
Fakat ben o yazıya asıl, Erdoğan’ın Kasım 2003’teki Balyoz algısının “masum” ses kayıtlarının çok ötesinde olabileceğine işaret eden yönü nedeniyle dönmek istiyorum...
Çünkü “gerilimin taraftarı olmamak için” ses kayıtlarını görmezlikten gelmek belki anlaşılabilirdi ama, Başbakan’ın Balyoz algısı iki yıl önceki o yazımda imâ ettiğim gibiyse şayet, öyle bir “Balyoz”u görmezlikten gelmenin anlaşılabilir hiçbir tarafı olamazdı.
Gelin şimdi o yazının içinde bir tur atalım...
2003’te Başbakan’a sunulan “Ergenekon çalışması”
Yazıda, Akşam (21 Mart 2010) ve Hürriyet (13 Mart 2010) gazetelerinde yayımlanan iki Ergenekon belgesinden yola çıkıyordum.
Bunlardan ilki, Akşam gazetesi yazarı Özlem Akarsu Çelik tarafından kamuoyunun bilgisine sunulmuştu. Çelik, “Başbakan’ın Ergenekon’u 2003’te öğrendiğinin belgesi” başlıklı yazısında, Ergenekon savcısı Zekeriya Öz’ün talebi doğrultusunda MİT’ten gönderilen ve Ergenekon dosyasına konan bir belgeyi paylaşıyordu okurlarıyla...
MİT belgesinde, “Ergenekon yapılanması ile alakalı olarak yapılan çalışmaların 19.11.2003 tarihinde Sn. BAŞBAKAN’A sunulduğu” belirtiliyordu.
Çelik’in yazısında dikkatimi en çok, MİT’in “Ergenekon çalışması”nı Başbakan’a sunduğu tarih çekmişti: 19 Kasım 2003, yani sinagoglara saldırıdan (15 Kasım 2003) dört gün sonra...
Hükümetin bütün ilgisinin “uluslararası El Kaide terörü”ne yönelik olduğu o günlerde MİT’in bir koşu Başbakan’a Ergenekon raporu sunması tuhafıma gitmişti. Bu bilgi beni bir anda Başbakan Erdoğan’ın sinagoglara saldırı günlerinde yaptığı, dinlerken “ne bu ya?” diye yorumladığımı çok iyi hatırladığım “tuhaf” konuşmaya ışınladı. Dönüp, Başbakan’ın o günlerdeki konuşmalarına baktım ve kendisine sunulan “Ergenekon çalışması”nın öncesiyle sonrası arasında bariz farklılıklar olduğunu gördüm. Mesela rapordan bir gün önceki (18 Kasım 2003) konuşması da tıpkı önceki üç dört gündeki gibi “El Kaide” içerikliyken, iki haftalık bir aradan sonra sinagog saldırılarına yeniden döndüğü parti grubunda (2 Aralık 2003), dinleyenlere lahana turşulu, perhizli o sözü hatırlatan bir konuşma yapmıştı: Başbakan bir yandan yine “El Kaide terörü”nü mahkûm ediyor, bir yandan da “Vakti saati geldiğinde fikir, düşünce planında, demokrasi çerçevesi içinde hesaplaşacakları”birilerinden söz ederek, “bunun da belgesi, bilgisi, delilleri, her şeyi elimizdedir” diyordu.
Kırmızıyla yazılı iki sinagog
O yazıda kullandığım belgelerden ikincisi ise, Balyoz darbe girişimi iddianamesinde yer alıyordu.Hürriyet gazetesinin verdiği (13 Mart 2010), ardından birçok gazetenin kullandığı bir haber, 19 Kasım 2003’te MİT tarafından Başbakan’a sunulan “Ergenekon çalışması”nın Balyoz’la bağlantılı olabileceğine dair güçlü bir emare niteliğindeydi.
Hürriyet’in haberine göre, savcılar, Balyoz belgeleri arasında, 2003 kasımındaki saldırılardan sekiz ay önce, Mart 2003’te oluşturulmuş bir belge ele geçirmişlerdi. Belge, İstanbul’daki kilise ve sinagogların bir listesini içeriyordu ve bunlar arasında sadece 8. ve 21. sırada yer alan iki sinagog, diğerlerinden farklı olarak kırmızıyla yazılmıştı. Onlar da, sekiz ay sonra bombalanacak olan Neve Şalom ve Beth Israel sinagoglarıydı.
5-7 Mart 2003’teki “plan semineri”nde Çetin Doğan’ın konuşması sırasında Tuğgeneral Süha Tanyeri’nin tuttuğu iddia edilen el yazısı notlarda “Gökkuşağı deterjan” ibaresinin yer alması ise bir başka kuşkulu noktaydı. Çünkü, 2003 saldırıları soruşturmasında, sinagoglara saldırıda kullanılan bombaların İkitelli’deki Gökkuşağı deterjan fabrikasında imal edildiği ortaya çıkarılmıştı.
Ben, MİT’in 19 Kasım 2003’te Başbakan’a sunduğu “Ergenekon çalışması”nda, yedi yıl sonra açılacak Balyoz davasında savcının yapacağı şu değerlendirmenin daha o zaman Erdoğan’a aktarıldığını düşünüyorum:
“Adı geçen bombalı saldırıların Balyoz Harekât Planı kapsamında yapılmış eylemler olduğu değerlendirilmektedir....”
Salı günü öncelikle bu kanıya nasıl vardığımı izah edecek, daha sonra bıraktığım yerden devam edeceğim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025