Alper GÖRMÜŞ
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan “Yapı Denetimi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Taslağı”nın bir maddesi kamuoyunda geniş bir tartışmaya yol açtı.
Madde, “Gazino, düğün salonu gibi eğlence yapılarında, sinema, tiyatro, opera, müze, kütüphane, konferans salonu gibi kültürel binalarda, eğitim, özel eğitim, hastane, sağlık ve özel sağlık tesislerinde, kamu hizmeti için kullanılan resmî binalarda, kara limanları, deniz limanları, hava limanları, terminal, tren garı, metro istasyonları gibi ulaşım yapı ve tesislerinde, otel, yurt ve özel yurt binalarında çalışanların veya müşterilerin çeşitli ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kreş, ibadet yeri ve oyun alanı yapılmasını” öngörüyor.
Bu madde, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti)çevrelerinden gelen başka çıkışlarla birleştirildi ve kamuoyunun bir kesimindeki “toplumsal hayatta dinî görünürlüğün artmakta olduğuna” dair “kaygı”ları zirveye taşıdı.
İktidar partisinden gelen bu türden çıkışları, Uludere katliamının ardından Kürt meselesinde ağır bir baskı altında kalan hükümetin “gündem değiştirme” çabalarına bağlayanlar var. Haklı da olabilirler. Fakat öyle olsa bile bu, sözünü ettiğim “kaygı”lara yol açan konuşmaların, önerilerin, yasa ve kararname girişimlerinin iktidar çevrelerinin samimi arzularını, temennilerini ve toplumsal tahayyüllerini yansıttığı gerçeğini değiştirmez.
İslami görünürlüğün artması bir sorun mu?
Bu, şu demektir: İçinde bulunduğumuz tartışma, iktidarın “gündem değiştirme” çabaları ya da Başbakan Erdoğan’ın “başkanlık” hesapları nedeniyle biraz erken doğmuş olabilir, fakat öyle olmasaydı da er geç önümüze gelecekti.
Çünkü mesele içinde bulunduğumuz rejim kurulduğundan bu yana hep öyle olageldiği için hayatını seküler tarzda yaşayanların tümüne ve –hatta hayatını dindarca yaşayanların bir bölümüne “normal”gelen bir toplumsal durumun aslında normal olmamasından kaynaklanıyor. Bu toplumsal durumu,“dinin olabildiği kadar gündelik hayatın dışına itilmesi ya da gündelik hayatta ‘görünür’ olmaktan çıkartılması” diye tarif edebiliriz.
Bu, dediğim gibi bir “cumhuriyet normali” olarak kabul görse de, “cumhur”un büyük bölümünün dindar olduğu bir ülke için açık bir “anomali”ydi ve birileri ne kadar arzu ederse etsin, sonsuza kadar sürdürülemezdi.
Diyeceğim o ki hepimiz hazır olalım: Önümüzdeki dönem, toplumsal hayatta İslam’ın görünürlüğü artacak. Devlet, dindar vatandaşlarının manevi ihtiyaçlarını karşılamalarını kolaylaştırmak için toplumsal alanda da birtakım adımlar atacak ve bu adımlar, şimdiye kadar tümüyle seküler kalabilmiş alanlarda da yansımalarını bulacak.
Tutarlı kalabilmek için...
Benim bu konuya dair ilkesel tavrım şöyle:
Demokratik ve modern bir devlet, vatandaşlarının maddi ya da manevi ihtiyaçlarını ve hak taleplerini yerine getirmeye gayret etmekle mükelleftir.
Bu çerçevede devlet, Türkiye’nin Müslüman inançlı vatandaşlarının manevi ihtiyaçlarını gidermelerine yardımcı olmak ve bunun maddi koşullarını yaratmakla (da) mükelleftir.
Kanaatimce, buna prensip olarak karşı çıkmakla, mesela devletin engelli yurttaşların hayatlarını kolaylaştırıcı birtakım tedbirler almasına ve o doğrultuda yatırım yapmasına karşı çıkmak arasında hiçbir fark yoktur.
Aynı anda birinciye karşı çıkıp ikinciyi desteklemek ve yine de tutarlı kalabilmek için dindarların manevi ihtiyaçlarını önemsememek, hatta meşru saymamak gerekir.
İnançlı yurttaşlarının ihtiyaçlarını karşılamak, bir devleti laik olmaktan çıkarmaz. Laik devlet, inançlı yurttaşlarının ihtiyaçlarını görmezlikten gelen bir devlet değildir. Laik devlet, bütün inançlardan yurttaşlarının manevi ihtiyaçlarını karşılamada aynı derecede hevesli olan, bütün inançlardan yurttaşlarına eşit mesafede duran bir devlettir.
Bence aynı anda hem bu ilkesel çerçeveyi kabul etmek, hem de çalışan ya da müşteri olarak insanların gündelik hayatlarının bir bölümünü geçirdikleri kamusal mekânlarda ibadet imkânının yaratılmasına karşı çıkmak tutarlı bir düşünsel pozisyon değildir.
Üstelik bu türden pozisyon sahipleri, bir demokratik hak, bir insan hakkı olduğu tartışılamayacak bir talebi reddettikleri için, o talebin gündelik hayat içindeki uygulamalarında karşılaşılabilecek sorunlara yöneltecekleri itirazların inandırıcılığını da önemli ölçüde zedelerler.
Burada tayin edici olan şey, devletin dindar vatandaşlarının ihtiyacını karşılarken dinin emirlerinden değil dindar vatandaşlarının taleplerinden yola çıkmasıdır. Devletin yalnızca laik değil demokratik de olmasını savunan birinin temel argümanı bu olmalıdır. Çünkü devletin bu doğrultudaki hizmetlerinin kaynağının dinin emirleri olması durumunda, bu “hizmet”lerden herkesin “faydalanması”hususunda baskıcı olması da kaçınılmazdır.
Dindarların hakkı, devletin görevi...
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın son zamanlarda önerdiği “toplumsal yaşam modelleri”nin“başkalarının günahlarından da sorumlu bir dindarlık algısı”ndan kaynaklanması ihtimali işte tam da bu nedenle ürkütücü. Erdoğan’ın kürtajla ilgili tavrının böyle bir algıdan beslendiğini söylemek sanırım yanlış olmaz (inşallah yanılıyorumdur).
Lafı kürtaj meselesine özellikle getirdim; “mescit” tartışmasıyla kıyaslayabilmek için...
Ben şöyle düşünüyorum: Yoğun insani faaliyetlerin olduğu mekânlarda mescit açılması ülkenin dindar vatandaşları için bir hak, devlet için de bir görevdir. Buna karşılık kürtaj yasağı, bireylerle ve bireysel kararlarla ilgili bir alanda devletin bütün bireyler adına karar alıp zorla uygulama girişimidir.
Dolayısıyla liberal ya da özgürlükçü sol bir bakıştan “mescit”le kürtaj yasağını aynı kefeye koyup ikisine de karşı çıkmak tutarlı değildir.
Ya da: Kürtaj yasağına karşı çıkışın güçlü ve inandırıcı olabilmesi için “mescit” bir insan hakkı olarak görülmeli ve savunulmalıdır.
Elbette, talep gelmesi durumunda Türkiye’nin Müslüman olmayan inanç sahiplerinin manevi ihtiyaçlarını karşılamak da devletin görevidir. Fakat bunu savunmanın yolu, haklı bir talebi karşılamaya çalışan devletin bu inisiyatifinde çapanoğlu arayıp ona karşı çıkmak değildir.
-
Rahim Bey teşekkür ediyor...
Köyünün etrafındaki çölleşmiş araziyi orman haline getirmek için varını yoğunu feda eden, bu uğurda icralık olan ve hapis tehdidiyle karşı karşıya kalan emekli matematik öğretmeni Rahim Demirbaş’ın hikâyesini bu köşeden size anlatmıştım.
Yazının sonunda verdiğim banka hesabına gönderilen paralarla ilgili olarak Rahim Bey’den geçtiğimiz günlerde iki mektup aldım.
İlkinde, “Bugün güneş, insanlar daha güzel görünüyor. Bankaya hiç tanımadığım insanlardan gelen 3740 lirayı aldım” diyen Rahim Bey, ikincisinde de bunları borç olarak kabul ettiğini anlatıyordu:
“Bugün sabah 9’da bankaya uğradım. 930 lira gelmiş. Allah gönderenlerin kazançlarını bereketlendirsin. 30-40-50 liralar gönderilmiş. Kimisi ormana destek, kimisi helal olsun diye yazmış. Size kimlerin gönderdiğini liste halinde bildireceğim. Sıkıntıları atlatınca, bu defa güzel insanların paralarını iade etmek için inşallah çağrıda bulunacağız.”
Rahim Bey’in iki mektubu arasında bir kadın okurumdan gelen bir e-posta, bilmem neden, beni çok umutlandırdı. O kadar ki, “Konuyla ilgilenen kişi bizzat ben değilim. İsmini vermek istemeyen bir tanıdığım adına mümkünse sizden telefon numarasını rica ediyorum...”diyen mektubu Rahim Bey’e iletirken altına şu notu düştüm: “Bu mektup beni çok umutlandırdı. Hadi hayırlısı.”
Sezgilerimde yanılmamışım. Kadın okurum, iki başka arkadaşının da katkılarını sağlayarak Rahim Bey’in hesabına 12 bin lira göndermiş. Rahim Bey bu haberi bana ilettiğinde çok sevinçliydi. Böylece toplam haciz karşılığının yarısını karşılamış, hapis ihtimali de ortadan kalkmıştı.
Rahim Bey’in yardımına koşan okurlarım! Ben de hepinize yürekten teşekkürlerimi sunuyorum.
Rahim Demirbaş’ın ikinci mektubundan sonra kendisiyle telefonda konuştum ve sizin adınıza, onun kimseye borçlu olmadığını, sizlerin sadece toplumun ona olan borcunun küçük bir bölümünü ödediğinizi söyledim.
Rahim Bey benim aracılığımla hepinize teşekkür ediyor, ben de iletiyorum.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Erdoğan, temel saflaşmanın eksenini 10 yıl sonra bir kez daha değiştirmeye çalışıyor: ‘Millîlik’ yerine ‘Kürtlü millîlik’
21.07.2025 - Erdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bir Kürt hareketi
14.07.2025 - Doğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun var
23.06.2025 - Sırada Türkiye mi var?
19.06.2025 - ‘Siyasi çözüm’ Gülen cemaatinin tabanındaki ‘aidiyet suçluları’nın psikolojik travmalarına merhem olabilir mi?
17.06.2025 - “DEM, demokrasiye ihanet ediyor” korosuna karşı cesur, âdil, ahlaklı bir cevap; Özgür Özel’den…
8.06.2025 - Demokratikleşme olmadan barış mümkündür fakat bunu durmaksızın tekrar etmekte bir problem var
1.06.2025 - Vicdan duygusunun sızamadığı bir sevme biçimi olarak ultra milliyetçilik
11.05.2025 - Kürt sorunu, PKK sorunu, PKK’lılar sorunu
8.05.2025 - İrfanından nasiplenebilecek miyiz?
4.05.2025
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
































































































































Hrac Madooglu
Kurt Sorununun cozumu Erdoganin iki dudagi arasinda. Onun icin de her sozunu dikkatli soylemesi lazim. PKK veya Suriyedeki uzantisi ISiDe karsi Kobanide var olma savasi verirken, "PKK ile ISiD arasinda bir fark yoktur" deyip "zaten Kobani dusmek uzere" diye temennide bulunursaniz, cozum sureci denen olayin da dibine dari ekersiniz. Bunu Erdogan bilmiyorsa bile (bilmemesi cok az ihtimal) danismanlari da mi bilmiyor? Kurt sorununun cozumunde en onemli unsur karsilikli guven duygusudur. Bu duygu zaten cok zayif, bir de kalkip Kurtleri rencide edecek seyler soylerseniz, ISiD gibi seriatci, kelle kesen, kadinlari kole olarak alip satan eskiyayi PKK ile mukayese ederseniz , ustelik bu eskiyayi beslemis oldugunuz da herkesin malumu ise, guven diye bir sey kalir mi? Kurtlerin bu sozlere tepkisiz kalmasini bekleyebilir misiniz?