Alper GÖRMÜŞ
15 Temmuz darbe girişimini izleyen ilk bir yılda, açılan yüzlerce davaya ilişkin olarak, sahiplerinin sonradan peşini tamamen bırakacağı ilginç bir tez sık sık dile getirildi.
İktidara yakın (bir kısmı sonradan uzaklaşan) kimi kalemlerce, hatta doğrudan doğruya bazı iktidar siyasetçilerince dile getirilen teze göre, birçok davada sapla saman birbirine karıştırılıyordu ve bunda iktidarı zora sokmayı hedefleyen bir kasıt olma ihtimali yüksekti.
Bu tez ilk olarak darbe girişimini izleyen birkaç ay içinde dillendirilmeye başladı. Karar gazetesi yazarı Elif Çakır o günlerde kaleme aldığı bir yazıda, bu yöndeki kuşkuların, Başbakan Binali Yıldırım’ın yemek davetine katılan AK Partili eski bakanlar tarafından da dile getirildiğini yazdı. Elif Çakır’ın yemekten aktardığı bilgi ve onun üzerine bindirdiği kendi yorumu şöyleydi:
Yargıdaki “kripto FETÖ’cüler”
“(Yemekte) yargının içinde FETÖ davasını itibarsızlaştırmak isteyen yargıçlar olabileceğine dair kuşkular ifade edilmiş... Bu son konu beni de zaman zaman düşündüren bir mesele. Görüntüde FETÖ ile mücadele ediyormuş gibi yapıp, gerçekte ise bu önemli davada kasıtlı usül ve esas hataları yaparak toplum nezdinde bu davayı sulandırmak, bu davanın itibarının zedelenmesi için gerekli zeminin sağlanmasına hizmet edenler var mıdır? Türkiye Cumhuriyeti devleti açısından hayati bir öneme sahip bu davada siyasi iradenin azami dikkat ve hassasiyet içerisinde olması gerekiyor. Tamam, yargıda 2010 -2014 yılları arasındaki gibi güçlü değiller... Ancak yine de bu kez, yoğurdu yerken dahi üflemek gerektiğini düşünüyorum.” (Karar, 3 Eylül 2016).
2016 kışı ve 2017 baharı, yargı içinde henüz temizlenmemiş “kripto FETÖ’cüler”in hükümeti zor duruma düşürmek için hukuken savunulamayacak kararları kasıtlı olarak alabilecekleri yönündeki uyarılarla geçti. Mesela sadece iktidara değil Erdoğan ailesine yakınlığıyla da bilinen Star gazetesi yazarı Sibel Eraslan Nisan 2017’de, “FETÖ”ye karşı mücadele ediyormuş görüntüsü altında hareket ederken, “At iziyle kurt izini bilinçli bir şekilde birbirine karıştıran operasyonel eller”den söz etti. (Star, 2 Nisan 2017).
İktidarın binlerce kişilik hâkim-savcı tasfiyesiyle yetinmeyip yargıyı yakın markaja aldığı koşullarda, şâyet kaldılarsa “kripto FETÖ’cü”lerin kendilerini açığa düşürme riskine rağmen iktidarı zor duruma sokmayı hedefleyen kararlar aldıkları tezi inandırıcılığını hızla yitirdi.
Alternatif tez: Yargıdaki Kemalist-devletçi unsurlar
Ne var ki, “yargıda bu kadar çok ve bu kadar bariz hata yapılıyorsa, olan bitende iktidarı zora sokacak bir kasıt aranmalıdır” varsayımı varlığını sürdürmeye devam ediyordu. Bunun üzerine iktidara yakın gazeteciler ve bazı iktidar siyasetçileri alternatif bir izah geliştirdiler: Yargıdaki Kemalist-devletçi unsurlar...
Darbe girişimini izleyen davalarda “at iziyle kurt izinin birbirine karıştırıldığı” hususunda çok sayıda yazı kaleme alan ve bu nedenle sert eleştirilere maruz kalan Star gazetesi yazarı Selahattin Çakırgil, yeni şüpheli adayını şöyle açıkladı:
“Halkımız, darbeye katılan asker, polis, yargıç-savcı, büyük parababaları veya Pensilvania Şeyhi’nin ‘İmam’ diye vazifelendirdiği tiplerin sür’atle yargılanıp en şiddetli şekilde cezalandırılmasını istiyor. Ama F.G’ye veya cemaatine hiç sempati beslemeyen nice çevreler, yapılan tutuklama operasyonlarında, ilgisiz- suçsuz pek çok kişilerin de yaygın şekilde tutuklanmasıyla ‘devlet terörü rüzgarı’ estirildiğinden ve bunun, Tayyip Bey’e karşı, Emniyet ve yargı kadrolarında yeniden iktidar vehmine kapılan eski kemalist-devletçi kesimlerce kurulmuş bir ince tuzak olduğundan ciddî kuşku duyuyorlar. Tabiatiyle, beklentiler de eleştiriler de Tayyip Bey’e yöneliyor.” (Star, 8 Ekim 2017).
Çakırgil’e göre, “Darbeyle direkt ilgisi olmayan şüpheli kişiler karakollara münferiden davet edilerek bilgilerine başvurulmalı ve hemen zindanlara doldurulmalarına son verilmeli(ydi).” Yoksa “yüzbinler küser, kırılır”dı.
Ne var ki bu uyarıların hiçbiri herhangi bir sonuç doğurmadı. Tam tersine, iktidar, davaların tamamını hiçbir ayrım yapmadan savundu, “yüzbinlerin küsmesi” ihtimaline aldırmadan bütün cezaları memnuniyetle karşıladı.
Eh, böyle olunca da bir süre sonra bu yöndeki bütün uyarılar sönümlendi; artık iktidar çevrelerinden ve iktidar destekçilerinden hiçbir “aman dikkat” uyarısı, hiçbir “bu kadarı da fazla artık” şikâyeti gelmiyor. İktidardan alınan “atış serbest” icazetinin verdiği cesaretle bomboş dosyalar müebbetle sonuçlandırılıyor ve bu iş böyle sürecek gibi görünüyor.
Fakat nereye kadar? “FETÖ’yle mücadele kararlarını sorgularsan sen de FETÖ’cü olursun” suçlamalarının etkisizleşmesine ve böylece delillerle kararlar arasındaki uyumsuzluğu ortaya serecek bir özgürlük ortamının oluşmasına kadar...
Hiç kimsenin şüphesi olmasın: O koşullar oluşup da hakikat ortaya çıktığında bütün bu süreci iktidar pozisyonunda sürdürenler, bu davaların kendilerine kurulmuş “yargı tuzakları” olduğunu söyleyecekler, “aldatılmışız” diyecekler.
1 numara adayım: Harbiyeliler davaları
15 Temmuz gecesi, Yalova’da mutat yıllık kamplarını yapmakta olan Harbiyeli öğrenciler, mahiyeti açıklanmayan bir görev için üstlerinden aldıkları emir uyarınca hazırlanıp, kendilerini bekleyen otobüslere binerek yola çıktılar. Harbiyeli öğrenci dolu otobüsler dört farklı bölgeye yöneldiler. Bunların bir kısmı (Boğaz’ı aşan iki köprüye götürülenler), bulundukları konum nedeniyle halkla karşı karşıya kaldılar ve aralarından ikisi linç edildi.
Davaları geçtiğimiz haftalarda sonuçlanan 70 Harbiyeli ise Ümraniye’de biriken halkın arasında otobüsleri içinde mahsur kaldılar. Sabaha kadar ölüm korkusu içinde beklediler ve nihayet kendilerini almaya gelen 7-8 polise teslim oldular. Tamamının tüfekleri ve yedek fişeklikleri doluydu, ancak halka ya da polislere tek bir kurşun bile sıkılmamıştı. Suçları, mesleklerinin altın kuralına (emre itaat) riayet etmekti. Ettiler ve bedelini müebbet hapis cezasıyla ödediler.
Delillerle kararlar arasındaki inanılmaz uçurumlar kamuoyu bilgisi haline geldiğinde... Böylece iktidarın, bir zamanlar ölümüne savunduğu birçok dava için “bunlar bizi zor durumda bırakmayı amaçlayan yargı tuzaklarıymış, fark edemedik, aldatıldık” bahanesine sığınmaktan başka çaresi kalmadığında, hukuk-akıl-vicdan dışı davalar yarışmasında birincilik için çok sayıda aday olacak. Osman Kavala, Ahmet Altan isimleri “vay canına” nidaları arasında telaffuz edilecek.
Birinciyi belirlemenin çok güç olacağı o günlerde, öyle hissediyorum ki kamuoyu en çok Harbiyelilerin davalarını konuşacak, “bu delillerle bu kararlar nasıl verilmiş” soruları en çok onların davaları için dile getirilecek. Fakat bunlar, zamanında sorulmamış bütün haklı sorular gibi pek az işe yarayacak.
Her şey zamanında...
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025