Arife KÖSE

Osman Can’a mektup: Büyük af büyük barış getirir mi?
3.03.2013
3137

 

Pek çok başka farkın yanı sıra Türkiye’nin, geçmişle hesaplaşma konusunda Arjantin, Yunanistan gibi ülkelerden iki önemli farkı var. Birincisi, her ikisinde de askerler darbe yaptıktan sonra yönetimden çekilmediler ve dolayısıyla diktatörlükleri döneminde yapılanlardan dolayı suçlayabilecekleri başka birileri yoktu. Türkiye’de ise her darbeden sonra yönetimi güya sivillere bırakıp ama bu arada demokesin kılıcı gibi tepelerinde sallanmaya devam edip bu süre içerisinde olup biten her şeyi, “bakın işte gördünüz mü, siviller bu işi beceremiyor” diyerek bir sonraki darbenin bahanesi olarak kullandılar.

İkincisi ise, hiçbirisinde arka arkaya beş altı darbe yaşanmadı. Dolayısıyla bu ülkelerin yüzleşmesi ve hesaplaşması gereken darbe sayısı birkaç tane iken Türkiye çok yakın geçmişe kadar ve hatta hala bu müsibetle uğraşmak zorunda kaldı. Türkiye açısından geçmişle yüzleşme dediğinizde başlamanız gereken tarihin 1915 Ermeni soykırımı olduğunu düşünürseniz elimizde hesaplaşmamız gereken kocaman bir 100 yıl, yani bir asır olduğunu görürsünüz.

Peki o zaman ne yapacağız?

Hazır Kürt sorunu da çözülme aşamasına gelmişken hep beraber unutalım gitsin mi geçmişte yaşananları?

Ergenekon ve Balyoz davalarının düşürülmesi ve kapsamının daraltılması yeni bir toplumsal sözleşmenin tamamlanmasına gerçekten katkı sağlayabilir mi?

Üstelik bunlara bir de Kozmik Oda davası eklenmek üzere bu aralar ki oradan çıkacakları aslında hepimiz biliyoruz da bir türlü pandoranın kutusunu açamıyoruz.

Kısaca ‘büyük af büyük barış’ olarak özetlenen bu formülasyon Kürt sorununun çözümüne dair umutların artmasıyla birlikte daha da büyük heyecanla ileri sürülmeye başlanmasına rağmenaslında hiç de yeni değil. Hatırlarsanız zaten bir süreden beri, darbecileri aklama çabası içinde olanlar Balyoz, Ergenekon ve KCK adını yan yana alarak, bu davalardan ceza alanları ya da onların avukatlarını aynı panellerde konuşturarak bir tür paralellik kurmaya çalışıyorlardı. Sanki bu üç dava aynı kategorideymiş gibi propoganda yapıyorlardı. Kırk yıllık darbeciler birdenbire özgürlük timsali olarak dikilmişti karşımıza.

Şimdi aynı mekanizma, Kürt sorununda ciddi adımlar atılmasıyla birlikte bu hamlesini bir adım daha ileri taşıdı. “Teröristleri serbest bırakıp, teröre karşı yıllardır savaşanları hapiste mi tutacaksınız?” demeye başladı. Bakın Hürriyet, Sözcü ve Posta gazetelerine, bu anlamı içermeyen bir yazının olmadığı tek bir gün göremezsiniz.

Bu kadar iddialı ifade etmek çok doğru mu emin değilim ama sonuçta bugün hepimizde yeni bir toplumsal sözleşme yapma aşamasına geldiğimiz hissini yaratan asıl konu Kürt sorununun çözülme umudunun doğmuş olmasıdır. Ve bunun önünü açan en büyük gelişme darbecilerin cezaevinde olmasıdır ki aslında sivil uzantılarının önemli bir kısmı hala dışarıdadır. Dolayısıyla bir ‘sözleşme’den söz edeceksek bile, darbecilerin bu sözleşmede yeri yoktur. İster işkence yapmış ve tankları yürütmüş olsun, ister sadece planlamış olsun. Çetin Doğan’ı cinayet işlemediği, işkence yapmadığı, kısacası aslında darbe yapmayı başaramadığı için bugün affetmeye kalkarsanız on yıl sonra Kenan Evren gibi bir adam karşınıza dikilip tıpkı mahkemede yaptığı gibi “Ben darbeye teşebbüs etmedim, darbe yaptım. Ben kurucu gücüm, bu mahkeme beni yargılayamaz” deme cesaretini kendisinde bulur.

Mevzu uzun, yerimiz kısıtlı. Son sözü İtalya’da Gladio’nun kalbine inen Fellice Casson’a verelim, “Askerlerden de tepki geldi. Hatta sizin Jandarma Genel Komutanı’nız ayarında bir komutan beni açıktan tehdit etti. ‘Bu soruşturmayı böyle sürdüremezsiniz, üzerini örtün’ dedi. Ama onu da tutuklattım…Gladyo gibi örgütler kanser gibidir. Tamamen yok etmezseniz yeniden ürer, metastaz yapar, yayılmadığı kurum kalmaz. Tümörü almanız, çeteyi söküp atmanız şart.

Biz ise daha yeni başladık.. Cezalandırmanın bu tümörün söküp atılmasındaki yerine de dünyadan örnekleriyle birlikte haftaya bakalım.

Arife Köse

[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar