Atilla YAYLA
Kürt sorununun Türkiye'nin en önemli sorunu olduğunu tekrar tekrar yazdım. Şu sebepler yüzünden bunu böyle görüyorum: 1. Büyük can kaybına yol açmış olması 2. En ağır şekilde yaklaşık 30 yıldır sürmekte olması 3. Başka birçok probleme ya doğrudan veya dolaylı katkı sağlaması 4. Türkiye'nin bölgesel ve küresel güçlerin operasyonlarına daha açık hâle gelmesine zemin hazırlaması. 5. Topluma ağır psikolojik maliyetler yüklemesi. 6. Hesabı kitabı yapılamayacak kadar çok maddî hasara sebep olması 7. Toplumun ana kesimlerini beraberliği büsbütün imkânsızlaştıracak derecede yoğun kutuplaşmaya, karşılıklı nefret duygu ve düşünceleri geliştirmeye itmesi 8. Gönüllülüğe dayalı ortak hayatın mümkün olduğu hissiyatını ve fikriyatını zayıflatması...
Bütün bu ve benzeri sebeplerle Kürt probleminin çözülmesine yönelik her teşebbüsü müspet karşılamamız, elimizden geldiğince desteklememiz gerekir. Tabiî eğer insanın değerine ve barışa inanıyorsak. Mevcut barış-çözüm sürecini bu yüzden canı gönülden destekliyorum. Olabildiğine az sorunla karşılaşarak ilerlemesini ve sonuca kavuşmasını arzu diyorum.
Kürt problemini sivil asker bürokratların değil siyasetçilerin çözebileceğine daima inandım. Bundan dolayı inisiyatifin siyasîlerin elinde olmasını her zaman talep ettim. Bu hemen ve kolayca gerçekleşmedi. Uzun zaman aldı ve yüksek maliyetle geldi. Bu çerçevedeki en önemli adım 2010 referandumuydu. Referandum bürokratik vesayet sistemini demokratik sisteme dönüştürme yönünde önemli bir hamle oldu. Ancak referandumdan sonra seçilmişler Kürt probleminde inisiyatif kullanabilecek, öncülüğü alabilecek bir konuma yükselebildi. Sonradan sabote edilen Oslo müzakereleri bu müspet değişikliğin ilk meyvesiydi. Lâkin, derin devlet buna sert reaksiyon gösterdi. Oslo süreci basına sızdırıldı. Müzakereler aksadı, çöktü. Hatta, geleneksel devletin hükümete karşı daha sonraki operasyonlarına gerekçe yapıldı. 7 Şubat MİT operasyonu bu doğrultudaki bir adımdı. MİT'in eskiden olduğu gibi devlet kontrolünde hükümete karşı kullanılabilecek bir araç olması daha doğrusu öyle kalması için derin devlet bu sefer seküler değil dini görünümlü uzantılarını kullanarak hareket geçti.
Oslo'nun çöküşü problemin çözümü açısından gerçekten karamsar bir hava doğurdu. Siyaset sahnesinde barışın ana aktörü olması gereken Başbakan'ın zaman zaman sert ve milliyetçi bir söylem kullanması da umutları karatmaktaydı. Ancak, sonradan öğrendik ki, Başbakan bir taraftan siyasî mücadelede bu söyleme başvururken diğer taraftan emir verdiği bürokratların Kürt hareketinin önderleriyle özellikle Öcalan ile görüşmesini sağlamaktaydı. Bu çabaların sonucu olarak barış-çözüm süreci ortaya çıktı.
Bazıları için ilginç ve şaşırtıcı, benim için hiç de öyle olmayacak şekilde, kimi (daha doğrusu çoğu) solcular ve demokrat tanınan aydınlar Erdoğan nefreti yüzünden sürece cephe aldı. Bunların maksadı üzüm yenmesi değil bağcının dövülmesiydi. Kimisi bedenlerine sığmayan egolarıyla her problem gibi bu problem de bizimle çözülür havasındaydı. Aralarında tek tük liberalin de bulunduğu başka bir takım ise, yine Erdoğan nefreti yüzünden, Kürtleri Erdoğan'ı yıpratmak ve düşürmek üzere meydanlara çağırdı.
Bereket versin çözümüm iki önemli aktörü Erdoğan ve Öcalan kendi kanatlarından da karşı kanatlardan da gelen baskılara, sabotajlara direndi. Soğukkanlı ve mantıklı hareket etti. Bu sayede süreç yürüdü. Birbuçuk yılı aşkın bir süredir bildiğimiz tarzda ölümler olmadı. Kan akmadı. Kürt ve Türk halkı ağırlıklı olarak çözümü kabul etti. Yaralar sarılmaya ve siyaset öne çıkmaya başladı. Bunun işaretleri olarak KCK tutukluları tahliye edildi. Son olarak Hatip Dicle serbest bırakıldı. Ve hükümet TBMM'den barış-çözüm sürecine legal zemin hazırlamanın ilk adımı olarak bir kanun çıkartmak için harekete geçti. İlgili kanun tasarısı Öcalan tarafından da önemli bir gelişme olarak tanımlandı.
Bu kanun özellikle hükümet mensuplarını ve onların talimatıyla süreçte aktif görev alan MİT Müsteşarı gibi kamu görevlilerini korumak için gerekli. Aylar öncesinden çözüme veya Erdoğan'ın gerçekleştireceği çözüme karşı olanlar yapılanların yasal olmadığını ve bunda rol alanların bir gün yargılanabileceğini söylüyordu. Hukuku toplumdan ve demokratik siyasetten bağımsız zanneden veya öyle olmasını isteyen bazı hukukçular da aynı ateşe odun taşımaktaydı. Nitekim, 17-25 Aralık'ta hükümete karşı harekete geçen otonom yapılanma hukukçu mensupları vasıtasıyla aynı şeyi daha önce de Oslo yüzünden yapmak istemişti.
Parlamento söz konusu yasayla bunun yolunu tıkayacak. Artık çözümün aktörleri daha güvenli şekilde yoluna devam edebilir. Şüphesiz bu kanun her şeyin bittiği anlamına gelmiyor. Önümüzde daha uzun bir yol var. Ancak, bu kanun hem hükümetin samimiyetini Kürt kesimine göstermiş hem de çözüm zeminini kuvvetlendirmiş olacak. Şimdi çözüme yönelik somut, Kürtlerin haklı taleplerine doğrudan cevap verecek adımların geleceğinden daha emin olabiliriz.
Yazarlar
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019