Atilla YAYLA
Aktif siyasetten pek anlamam. Ne siyasî partilerin nasıl idare edileceğini ve seçim kampanyalarının taşıması gereken özellikleri ne de seçmenleri etkileme yollarının neler olduğunu bilirim. Ancak, partilerin ve hükümetlerin ideolojilerini, programlarını, söylemlerini ve icraatlarını liberal demokrasinin ilkeleri açısından değerlendirebilirim. Bu çerçevede AK Parti'nin doğrularına, başarılarına, hatalarına ve çelişkilerine işaret etmek istiyorum. Önce doğrular ve başarılar. Bir sonraki yazıda yanlışlar ve çelişkiler.
“Yiğidi öldür ama hakkını ver” sözüne uyarak şu gerçeğin altını çizelim: Toplu bir değerlendirme yapıldığında, Türkiye demokrasisi AK Parti'nin tek başına iktidar olmaktan düştüğü şu günlerde ilk iktidara geldiği günlerdekine nispetle hemen her bakımdan daha iyi durumda. E. Mahçupyan'ın tespitiyle söylersek, AK Parti iktidarları ülkemizde demokrasinin çıtasını yükseltti. Çıtanın daha da yükseğe konulmasının arzuya şayan olması fiilî yükselmeyi görmezden gelmemizi meşru ve haklı kılmaz. Kıyaslamayı ideal durumla yapınca tablo elbette değişebilir ama ilk yöntem daha mantıklı. Özellikle benim gibi devrime inanmayan ve tüm beşerî gelişmelerin evrimle gerçekleşebileceğini düşünenler için.
AK Parti iktidara geldiğinde bürokratik vesayet sistemi tüm haşmetiyle ayaktaydı. İktidar, yıllarını bu vesayetle mücadelede harcadı. Vesayeti geçtim, bazı toplum kesimleri ve bürokratik iktidar elitleri Erdoğan ve arkadaşlarının beşerî varlığına dahi karşıydı. Bu havada, birçok ayrıntısına sıradan insanlar olarak vakıf bulunmadığımız muazzam bir mücadele verildi. Unutmayalım ki, 2008 kadar yakın bir tarihte, peş peşe iki genel seçim zaferi kazanmış bir iktidar partisine kapatma davası açıldı ve “bağımsız yargı” son anda partiyi kapatmaktan vazgeçti (veya vazgeçirildi). AK Parti daha sonra bu bürokratik vesayet sistemine karşı mücadeledeki ortaklarından olan bir grubun demokrasiye ve hukuka ihanetiyle karşılaştı ve önemli ölçüde gizlice tesis edilmiş yeni bir bürokratik vesayet türüyle hesaplaşmaya girişmek zorunda kaldı. Paralel devlet yapılanmasının (PDY) vesayeti tamamına erdirme amaçlı ataklarına karşı direndi; görünürde ve kısa vadede kendini aslında ve uzun vadede demokrasiyi korudu.
AK Parti iktidarları zamanında Türkiye'de hukukun hâkimiyetinden ve âdil yargılanma ilkesinden ne kadar uzak olduğumuz iyice ortaya çıktı. Yargıya yakın zamanlara kadar askerlerin başını çektiği ulusalcı çevreler egemendi. Bu yargı hem 28 Şubat'ta hem AK Parti iktidarları döneminde hukuku katleden kararlara imza attı. Demokratik hükümet bürokratik vesayetin asker ayağıyla uğraşırken, yargı başka bir kliğin eline geçti, PDY'nın güç odağı oldu. HSYK'da en iyi şekilde beliren bu yargı vesayeti milliyetçi, muhafazakâr, ulusalcı, Alevî ittifakıyla kırılabildi. PDY'nin yargı ayağını tasfiye etme mücadelesinde henüz yeterince mesafe alınamadıysa da doğru yolda ilerleniyor ve toplum bu mücadelenin meşruluğunu kabul etmiş durumda. Bugün HSYK askerî vesayet ve PDY vesayeti döneminde olduğu gibi tek kliğin elinde değil. Toplumun ana renklerinin temsil edildiği bir koalisyon. Bu yüzden, bazılarının iddia ettiğinin tersine, hukukun hâkimiyetinin tesis ve tahkim edilmesi yolunda ilerlediğimizi söyleyebiliriz.
AK Parti iktidara geldiğinde bu ülkede birçok konu tabuydu. Asker asla eleştirilemezdi. Kolay kolay Atatürk eleştirisi yapılamazdı. Şimdi neredeyse her konu tartışılabiliyor. Medya hemen hemen tek biçimdi, tek sesliydi. Şimdi çok daha çoğulcu bir medya görüyoruz. Seçimlere giderken medyanın üçte ikisi hükümete muhalifti. Son on yılda 20 yeni gazete ve 30 yeni televizyon istasyonu yayına başladı. İfade özgürlüğü alanında daha yapılacak çok şey var. Hukukî mevzuatta, Anayasa'dan başlayarak en az yirmi yerde iyileştirme yapılması gerekiyor. Ancak, trend olumlu.
Bazı kişi ve kesimler AK Parti'nin ve Erdoğan'ın 2011'e kadar çok demokrat olduğunu ama 2011'de birden değiştiğini söylüyor. Bu, ontolojik olarak imkânsız. Kişiler ve kurumlar karakterlerini ve yapılarını bir anda değiştirerek bugünden yarına tamamen farklı kimliklere bürünemezler. AK Parti 2011 seçimlerinden sonra da reformlara devam etti. Bu çerçevede atılan birkaç adımı hatırlatayım: TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesi değiştirildi. And saçmalığına son verildi. Özel okullarda anadilde eğitime başlandı. Yer isimlerinin iadesi sürecine girildi. Çift dilli tabelalara müsaade edildi. Anadilde propaganda yasağı tarihe gömüldü. Başörtüsü yasağı daraltıldı. Başörtülü kadınların Meclis'e, okula ve kamuya serbestçe girmesinin önündeki engeller kaldırıldı. En son HSYK kararıyla yargı mesleğinde başörtülü kadınların yolu açıldı. Azınlık vakıflarının mallarının iadesine devam edildi. Tahrip edilmiş ibadethanelerin ihyası yolunda adımlar atıldı. Ergenekon, Balyoz, KCK, Askerî Casusluk gibi âdil yargılanma hakkının ihlâl edildiği, sahte delillerin üretildiği davalarda yargılananlar serbest kaldı. PDY'nin de ortaya çıkmasında pay sahibi olduğu tutuklu gazeteciler sorununda iyileşmeler yaşandı. Yüzün üstünde olduğu iddia edilen tutuklu gazeteci sayısı onun altına indi. Muazzam riskler göze alınarak çözüm/barış süreci başlatıldı ve bugüne kadar getirildi…
Öyle sanıyorum ki AK Parti'nin demokrasimize yaptığı katkılar yıllar geçtikçe daha iyi görülecek ve anlaşılacak.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019