Atilla YAYLA
AK Parti'ye ve Recep Tayyip Erdoğan'a karşı iç ve dış ayakları olan muazzam bir kara propaganda mekanizması işletiliyor. Kullanılan argümanlardan biri ve belki de en önemlisi, AK Parti'nin radikal İslamcı bir grup tarafından kurulduğu ve kullanıldığı. İddiaya göre, Erdoğan'ın da içinde olduğu -daha doğrusu başını çektiği- bu grup gizli bir ajandaya sahip. Türkiye'yi adım adım bir İslâm devletine çevirmek istiyor. Bu amaçla, devlet iktidarını fütursuzca kullanıyor. Bunu önceleri daha ziyade ulusalcılar/Kemalistler ileri sürmekteydi. Son zamanlarda uluslararası medya da koroya katıldı. Bu kanaatin yayılmasında tüm dünyada geniş bir lobi ağı kurmuş olan Gülen Cemaati'nin payı büyük. Mekanizma şöyle işliyor: Ya aslı astarı olmayan olaylarla ilgili uydurma bilgiler veya aslı olsa da basit olaylar hakkındaki abartılı ve çarpıtılmış bilgiler/haberler sistematik olarak Batı'ya taşınıyor. Tek taraflı bilgiyle beslenen ve zaten kendi ülkesinin politik hesaplarının hizmetinde olan Batı medyası Erdoğan ve AK Parti aleyhine yayın yapıyor. Sonra, bu yayınlar, tekrar, dışardaki yayınlara alt yapı oluşturan gerçek veya uydurma bilgileri taşıyan çevreler tarafından Erdoğan'ı ve hükümeti sıkıştırmak için kullanılıyor. Daire böylece tamamlanıyor.
Son zamanlarda GC ile hükümet arasındaki mücadele çerçevesinde AK Parti/Erdoğan karşıtı propagandaya yeni bir tema eklendi. İddiaya göre, GC sivil İslâm'ı AK Parti ve Erdoğan siyasal İslâmı temsil ediyormuş. Ilımlı, sivil ve demokrat İslâm'a GC'nin yoluyla ulaşılabilirmiş. Buna yönelik propaganda mekanizması o kadar etkili ve öylesine iyi çalışıyor ki, çoğu Batılı oltaya kolayca takılıyor. Ancak, Batılı arkadaşlarımızla yarım saat baş başa konuşma, hemen her seferinde, propagandanın etkisini izale etmeye yetiyor. Batılı dostlar hayretler içinde gerçekte olan biteni ve aktörlerin hakikî pozisyonunu anlamaya ve kavramaya başlıyor.
Türkiye'de 12 yıllık AK Parti iktidarı süreci bir normalleşme dönemi olmuştur. Onun öncesindeki duruma toplum ve dış dünya öylesine alıştırılmıştı ki, bazıları normalleşmeyi normalden sapma, uzaklaşma gibi gösterebiliyor. Demokrasi halkın kamusal kararların alınmasına katılma hakkının olması ise Türkiye'de AK Parti iktidarlarına kadar demokrasi çok eksikti. Çünkü, nihaî söz hakkı kendini elit ve üstün gören toplumsal kesimler adına bürokratik devletteydi. Demokratik usullerle işbaşına gelmiş iktidarlar bürokratik devletin çizdiği dar çerçeve içinde kalmak zorundaydı. Buna uymayanlar önce medya ve yargı üzerinden terbiye edilir, bunlar yetmezse darbelerle tasfiye edilirdi. Bu sistem içinde dindar geniş halk kitleleri toplumsal ve siyasal iktidar alanlarından dışlanmış ve dolayısıyla sisteme önemli ölçüde yabancılaşmıştı.
Böyle bir sistem içinde dindar kitlelerin radikalleşmesi tehlikesi mevcuttu. Bunun örnekleri etraftaki Müslüman ülkelerde görülmekteydi. Ancak, Türkiye bir şansa sahip oldu. Dindarlığı siyasî hayatında öne çıkartmakla beraber şiddetten uzak kalan ve kalmayı takipçilerine tavsiye eden liderler ortaya çıktı. İlki Necmettin Erbakan'dı. Demirel tarafından dışlanması üzerine ayrı bir siyasî hareket başlatan Erbakan dindar insanların siyasî temsilcisi ve sözcüsü konumuna yerleşmeyi başardı. Daniel Pipes gibi radikal Siyonistler Erbakan'dan da memnun değildi. Onların istediği dindarların siyaseten tamamen bastırıldığı bir siyasî sistemin Türkiye'de egemen olmasıydı. Ancak, bu eşyanın tabiatına aykırıydı. Sosyolojik realiteler eninde sonunda siyasette de etkisini gösterecekti. AK Parti çizgisi bu geleneğin içinden doğdu ama onun birikimiyle ve tabanıyla yetinmedi. Yenilendi ve toplumsal tabanını genişletti. Demokrasiye bağlı kaldı. AK Parti kurmayları her zaman demokrasinin önemini vurguladı, sandığa işaret etti. Sandık sonuçlarını saygıyla karşıladı. Bunun en son örneği 7 Haziran seçimlerinden sonra verildi. Parti yöneticileri büyük bir olgunlukla seçim sonuçlarına rıza gösterdi.
Kısaca, AK Parti'nin radikal İslâm'ı temsil ettiği ve Türkiye'yi İslâmî bir rejime sürüklemek istediği iddiası olgular tarafından doğrulanmıyor. Seçime, partiye, sandığa işaret eden, iktidarı ve meşruiyeti açık süreçlerde arayan ve bulan bir hareket ne zamandan beridir radikal İslâmcı sayılıyor? Bir tuhaf durum da, GC'nin en sivil İslâmî hareket sanılması. GC'nin sivil yanlarının bulunduğu inkâr edilemez. Ancak, içine gömülü otonom yapılanma bu sivilliği paramparça ediyor. E. Mahçupyan'ın kavramsallaştırmasıyla, GC'nin yatay örgütlenmesi sivil, dikey örgütlenmesi (yani otonom yapılanma) ise sivillikten tamamen uzak. Bu tuhaf yapılanma özünde teokratik ve totaliter. Devlet içinde gizlice örgütlenen, mensupları ölü gibi itaat edecek biçimde eğitilen, devletin mevzuat ve araç olarak tüm imkânlarını kullanan, bir imamlar hiyerarşisi tarafından işletilen bir yapı nasıl sivil, şeffaf ve demokrat olabilir? Bunu iddia edebilmek için ya kötü niyetli ya da siyaset biliminin temel kavramlarından tamamen habersiz olmak gerekir.
Evet, AK Parti iktidarları dönemi Türkiye'de dindar Müslümanların radikalleşmesine değil ılımlılaşmasına tekabül etmektedir. Bir anormalleşme değil normalleşme dönemidir. İlerde yapılacak ciddî akademik çalışmalar bu gerçeği daha detaylı ve delilli şekilde ortaya serecektir.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019